Klasspor - Mehmet Ali Çetinkaya - Ankara'da Fenerbahçe'ye Karşı Galibiyetleri Eşitleme Zamanı yazısı

Site İçi Arama


ANKARA'DA FENERBAHÇE'YE KARŞI GALİBİYETLERİ EŞİTLEME ZAMANI

6885 Okunma


Süper Lig'in 12. Haftasında Ankara'da konuk edeceğimiz Fenerbahçe ile resmi olarak 89. (15g, 29b, 44m, 101ga, 158gy), ligdeki 77. (13g, 28b, 35m, 82ga, 129gy) ve Ankara'daki 39. (10g, 17b, 11m, 45ga, 45gy) maçımıza çıkacağız. 

Trabzonspor'dan sonra (22 maç) Fenerbahçe'yi lig tarihinde en çok yenen (13 maç) iki takımdan (Bursaspor) biri olan Gençlerbirliği, Fenerbahçe ile Ankara'da oynadığı lig maçlarında bir adım geride (10g, 11m). Gol sayıları ise eşit (45). 

Ankara'daki Fenerbahçe maçları deyince ilk olarak aklıma, 2008-09 sezonunun 21. haftasında oynadığımız ve 14. dakikada Burhan Eşer'in düşürülmesi ile kazanılan frikikten Michael John Jedinak "Mile Jedinak"ın attığı golle 1-0 kazandığımız karşılaşma geliyor. Bu karşılaşma aynı zamanda lig tarihinde Fenerbahçe'yi en çok yenen iki takımdan biri olan Gençlerbirliği'nin 9 yıllık galibiyet özlemine de son veriyordu. 

Bu maçla ilgili aldığım notlar ise şöyle; "Koray'ı Gençler'de ilk kez bu kadar istekli ve azimli izledik. Jedinac inanılmaz oynadı. Top kesti, top açtı, güzel orta yaptı, oyunu yavaşlattı. Hakan Aslantaş her zamanki gibi varını yoğunu ortaya koydu... Soner Aydoğdu 6. lig maçına çıktı ve yaptığı hareketler, topu kontrolü, topu açışı, oyunu okuyuşunu görünce kimse ona 18 yaşında diyemez herhalde. Isailovic'e çok iş düşmedi ama yine de iyiydi. Çünkü başından sonuna hiç oyunu yavaşlatmayı düşünmedi. Maçın son anlarında Gökhan Gönül'ün taç kullanırken sahaya giren ikinci topu dönüp Gençler kulübesine doğru tekmelemesi ise gecenin en "kötü" anıydı. Demek ki Gökhan daha dün o kulübede olduğunu unutanların arasında yerini aldı! "

1996-97 sezonunun 33. haftasında ligi 2. bitirmek ve Şampiyonlar Ligi'ne katılma planları yapan Fenerbahçe'yi 4-1 yendiğimiz maçla ilgili Tanıl Bora'nın anımsadıkları şöyle; 

"1997 Mayısı, ligin sondan bir evvelki haftası. Takım o sezon nispeten iyi bir ilk yarının ardından feci biçimde sermiş, berbat bir ikinci devre geçirmiş. Bazı takımlar havlu atmış olmasa, rakipler birbirini yemese, düşmek işten değil. Takım gayretsiz, pırıltısız. Fenerbahçe o sezon şampiyonluğu kaybetmiş ama 2.'likte duruyor, bizim maçı kazanıp Şampiyonlar Ligi katılımcılığını garantilemek istiyor. Daha doğrusu, garantileyecek gözüyle bakılıyor, çünkü biz asla ciddi bir tehdit oluşturmuyoruz. Kendi gözümüzde de öyleyiz. Bu ruh haliyle maça gidiyorum. Beşiktaşlı bir arkadaşımla Uludağ kebapçısında bir buçuk iskender yiyoruz, yürüyerek stada geliyoruz, o beni peşinen "geçmiş olsun" diyerek uğurluyor, maça giriyorum. Kale arkası. Hepsi de benim gibi, pek de ümitli olmayan bir taraftar topluluğu var. Kale arkasının üçte ikisi falan dolu, diye hatırlıyorum. Ve hayatımdaki en sürprizli galibiyetlerden birine tanık oluyorum. 

Erken bir gol attıktan hemen sonra (Pascal'ın sümük gibi bir vuruşuydu) erkenden beraberlik gölünü yiyince, parlayan hevesimiz sönüyor aslında. Ama hem bizimkiler şaşırtıcı derecede iyi (hırs ve kuvvetten ziyade, nereden çıkardıklarını anlamadığım bir sükûnet ve ustalıkla oynuyorlar) hem de böyle bir rakip beklemeyen Fenerbahçe gerçekten moral olarak çözülüyor. İkinci yarıda arka arkaya üç gol. Bütün siyahlarımız gol atıyor. Bizde bayağı çok sayıda gol atan ama hiç ısınamadığımız sarsak Pascal (bir nevi proto-Isaac!) iki tane atıyor. Sezona müthiş girmiş olan ama sonra ilk onbirden kesilecek kadar verimsizleşen santrfor Lukaku bile bir tane atıyor. Phiri atıyor ve hatırladığım en iyilerinden biri maçın. Çok ustaca oynuyor. Ama o maçtan yıldız olarak Mehmet Şimşek'i hatırlıyorum. Hatırlarsınız, beşinci olan Tarıklı Moşe-Kuşe-Konalı takımın bazen idareten forveti bazen idareten sol kanadı olarak oynardı. Çok yıllar oynadı, kaptanlığa yükseldi. "Hala mı Mehmet" denen, bıkılan, üstün yetenekleri olmayan ama bazen 
de müthiş katkılar koyan bir adamdı. O maç Mehmet Şimşek'in kariyerinin doruğu olabilir. Üç golün, yanlış hatırlamıyorsam, doğrudan asistini yapmıştı. Kanadı mekik gibi kullanmıştı. 

Netice: Sarhoşluk! Fener 2.'liği Beşiktaş'a kaptırıyor. Ali Şen tribünde morarıyor (televizyondan izleyen arkadaşlar sonradan söylüyorlar.) O berbat sezonu bu maç uğruna helal ediyoruz."

Benim aklımda en çok yer eden Fenerbahçe maçlarından biri de, UEFA Kupasında fırtına gibi estiğimiz 2003-04 sezonunda, inanılmaz bir kar yağışının altında oynanan ve 1-0 kaybettiğimiz karşılaşma. Ömer abim ve kuzenim Süleyman’la yola koyulduğumuzda, bir yandan da aklımızdan "maç ertelenir herhalde" diye geçiriyorduk. Tribünlerde yerimizi aldığımızda gördüğümüz bembeyaz zemin, aklımıza 10 gün önce Parma'da yoğun kar yağışı altında oynadığımız ve 1-0 kazandığımız maçı getiriyordu. Karşılaşmanın 24. dakikasında Ümit'in hatasından yararlanan Hooijdonk'un golünü yedikten sonra Kırmızı-Siyahlıların kurduğu baskı ve ardı ardına kaçan goller, Hooijdonk'un iki kere topu çizgi üstünden çıkartması derken ortaya koyulan baskılı oyun kale arkasında bir yandan titreyen bizlerin içini ısıtıyordu. “Böyle oynasınlar, yenilsinler” diyerek tribünü boşaltmıştık…

1993-94 sezonun 3. haftasında Ankara'da 1-1 berabere kaldığımız maçın Tanıl Bora için ayrı bir önemi var; 

"1993/94, sezonun ilk haftaları, pırıl pırıl ama serince bir hava (ikindi maçı). Daha birinci dakikada, şaibeli (uydurulmuş) bir kornerden gelen topa vuran Bülent Uygun golü atıyor, o sinir illeti selamını veriyor, Fener tribünleri coşuyor. Asap bozukluğu. Ama sonra bizimkiler yavaş yavaş toparlanıyor, zorlamaya başlıyorlar. Hele bir ikinci yarı var ki, hücum sağanağı. Özellikle sol kanattan müthiş geliyoruz. Ergün Penbe- Osman işbirliği, mükemmel! Fener'in yarma stoperi Wagenhaus da o kanattan gelişen ataklardan birinde kırmızı kart görüyor zaten sonlara doğru. Tribünde öyle coştuğumuzu, öyle hırslandığımızı az hatırlıyorum. Zira yarım düzine gol kaçıyor. Fener yarı sahasında hapis. Kale arkasındayız, bütün bunlar önümüzdeki kalede olup bitiyor. Anca Kona'nın attığı bir golle beraberliği kurtarıyoruz ama jüri sistemi olsa kesin maçı 5-0 bize verir. Gençlerbirlikli olma hissimin yeni olduğu dönemler. O maç beni Gençler'e bağlayan kilit maçlardan biri."

İlgili maçlar;

Fenerbahçe karnemiz: 
http://www.gencler.org/rakip_ist.php?rakip=Fenerbah%E7e

1993-1994 Sezonu 1. Lig 3. Hafta Maçı Gençlerbirliği 1-1 Fenerbahçe
http://www.macanilari.com/12.Eylul.1993_1993-1994.Sezonu.1.Lig.3.Hafta.Maci.Genclerbirligi.1-1.Fenerbahce-199319940303--.html

1996-1997 Sezonu 1. Lig 33. Hafta Maçı Gençlerbirliği 4-1 Fenerbahçe
http://www.macanilari.com/16.Mayis.1997_1996-1997.Sezonu.1.Lig.33.Hafta.Maci.Genclerbirligi.4-1.Fenerbahce-199619973301--.html

2003-2004 Sezonu Süper Lig 24. Hafta Maçı Gençlerbirliği 0-1 Fenerbahçe
http://www.macanilari.com/06.Mart.2004_2003-2004.Sezonu.Super.Lig.24.Hafta.Maci.Genclerbirligi.0-1.Fenerbahce-200320042404--.html

2008-2009 Sezonu Turkcell Süper Lig 21. Hafta Maçı Gençlerbirliği 1-0 Fenerbahçe
http://www.macanilari.com/21.Subat.2009_2008-2009.Sezonu.Turkcell.Super.Lig.21.Hafta.Maci.Genclerbirligi.1-0.Fenerbahce-200820092105--.html

Facebook Yorumları
Facebook üzerinden yorum var.
Site Yorumları
YORUM YAZ
Adınız:
Yorum:
Okuyucularımızın görüşleri bizim için çok önemlidir.
İçinde küfür, hakaret, tehdit, aşağılama bulunmayan; aynı bilgisayardan farklı isimler ile yazılmayan tüm yorumlar yöneticilerimizin onayından geçtikten sonra en kısa sürede yayınlanacaktır.
MEHMET ALİ ÇETİNKAYA



Yazarın Diğer Yazıları