“Sevgili Hürriyet Ailesi,
5 Ekim 1980 yılında Ankara Rüzgarlı Sokak’ta kendi arzumla başlayan Hürriyet Rüyam, 27 Aralık 2013 tarihinde Söğütözü’ndeki Doğan Medya Center’da gazete yönetiminin tasarrufu ile son buldu.
33 yıl boyunca stajyer muhabirlikten Ankara Spor Müdürlüğü’ne kadar kendime, aileme ve Hürriyet Ailesi’ne söz getirecek hiç bir yanlış yapmadan, her şeye rağmen, her zaman herkese karşı dik durarak, işimi en iyi ve doğru biçimde yerine getirdim.
“Her güzel şeyin sonu vardır” derler ya… İşte bu da bitti.
“Her son, yeni bir başlangıçtır” diyerek hepinize veda ediyorum.
Ailedeki herkes, hakkını helal etsin…
Sağlık ve mutluluk dileklerimle hoşça kalın…
Meriç ENERCAN”
Bu kısa yazı, Ocak 2014’de Hürriyet’teki odamda, Hürriyet’teki bilgisayarımla yazdığım son yazı idi.
Okuyucularıma değil, 37 yıllık ailemdeki arkadaşlarıma, dostlarıma gönderdiğim son mesajdı.
Sonrasında gazetecilik yapmak gibi bir hevesimin kalmadığı bir dönemin finaliydi.
Aradan geçen 8 ay içinde, çalışırken farkına varmadığım bir sürü eksikliği tamamladım.
Yıllardır, yapmam gereken ancak bir şekilde ihmal ettiğim, ötelediğim bir dolu işi bitirdim.
Ve “Artık ömrümün kalanında altı ayı Bodrum’da, kalan altısını da Ankara’da geçiririm; birkaç yıl sonra da tümüyle Bodrum’a yerleşirim…” derken vicdanımdan gelen “Hop orada dur biraz…” ikazıyla duraksadım, bu Dış Ses’e kulak verdim…
Gerçekten de biraz durup düşünmek gerekiyordu… Bunca yılın birikimi, tecrübesi, yaşananlarını kırgınlık veya öfkeyle bir kenara itip, ömrümün kalan kısmında kitapların içine gömülerek kaybolmak bir kaçış idi.
Gazeteciliği, asla vazgeçmeden, sonuna kadar doğrunun peşinden koşmak ve bunun kavgasını hiç kimseden korkmadan vermek düsturuyla yapan birinin böyle vedası, ancak kaçmak kelimesiyle açıklanabilirdi…
Ve kaçmak bana yakışmazdı…
Bu oyunun içinde kalmak, sonuna kadar doğruları savunmaya devam etmek, bunun uğruna gerekirse herkes ile kötü olmak kaçınılmaz kaderimdi…
Yıllardır kendisini takdir eden, destekleyen, alkışlayan ve hatta bağrına basan Ankaragücü taraftarından bile küfür yeme uğruna sadece ve sadece doğruları savundum…
Yıllar sonra birçok farklı yerde karşılaştığım insanların, “Biz sana o zaman çok kızmıştık ama bugün gördük ki, çok haklıymışsın” serzenişlerine muhatap olurken, içimden “Keşke ben haksız çıksaydım da, Ankaragücü bugünlere gelmeseydi” diye iç geçirdim…
37 yılda hatalarım da oldu elbette… Böylesine yoğun yaşamın, savaşımların, çatışmaların ortasında kalıp hep doğruyu yapmak mümkün mü?
Hata yaptım ama hiç yanlış yapmadım. Yani bilerek, isteyerek, kişi veya kurumlara zarar verecek kasıtlı hiç bir hataya yer vermedim hayatımda…
Benim ve ailemin boğazından bir kuruş haram lokma geçmedi…
Önce kendime saygı duydum, sonra çevreme…
Ve de okuyucularıma…
İşte bu nedenle, bundan böyle Bülent Atlas yönetimindeki Klasspor ‘da sizlerle birlikte olacağım.
Güncel değerlendirmelerim ve nostaljik yazılarımla artık buradayım…
Güzel günler, güneşli günler görmek için…
İyi günde kötü günde; sizlerle birlikteyim…