1990-1991 sezonunda Eskişehir Eti Bisküileri erkek hentbol takımı Türkiye Şampiyonu olmuş ve Avrupa Kupalarında ilk turda İsrail’in Hapoel, ikinci turda İzlanda’nın Hafnarfjördur, üçüncü turda Almanya’ın Grosswallstadt ve dördüncü turda ise bir dünya devi ile karşılaşmıştı. Bu takım İspanyol FC Barcelona idi. FC Barcelona’nın bir futbol kulübünden çok daha fazlası olduğunu biz o zamanlar anlamıştık. Çünkü Ankara’da kalacakları otel için iletişime geçildiğinde Barcelona kulüp yetkililerinden “Biz Barcelona’yız, 2 gün Hilton’da kalırız. Barcelona bu otelden başka bir otelde kalmaz. Siz de gelince 2 gün Hilton’da kalırsınız” yanıtı gelmişti. Bu büyük bir kulübün isteklerinden sadece bir tanesiydi.
Diğer taraftan EHF, Şampiyonlar Ligi maçlarının nizami ölçülerde olan bir hentbol salonunda oynatılmasını istiyordu. Oysa Eskişehir’de nizami ölçülerde bir hentbol salonu yoktu. Eskişehir Atatürk Spor Salonu bu maçlar için oldukça küçüktü. Oyuncular sahaya, seyirciler tribüne sığmıyordu. Biz Şampiyonlar Liginden çekiliyoruz denilemezdi. Denilse zaten büyük tepki toplardı. Basının da, seyircinin de bu maça ilgisi çok büyüktü. Nasıl olmasın? Eskişehir ETİ, daha başta saydığım büyük kulüpleri eleyerek yarı finale gelmişti ki o zaman maçlar eleme usulü ile oynanıyordu. Herkes şimdi İspanya temsilcisi Barcelona’yı Türkiye’de görmek istiyordu. O ana kadar zaten büyük takımlar görmüştük ama Barcelona’yı, Dünya Hentbolunu ve Yugoslavların ekol olmuş iki oyuncusunu Vujovic ve Portner’ı da görmek istiyorduk. Kimsenin aklından “Biz bunları yenemeyiz” diye bir düşünce yoktu. Aksine ikinci turda İzlanda, üçüncü turda Almanya ekibi için, “Diğerlerini de yenemeyiz diyordunuz, ama yendiniz, hiç belli olmaz” diyenlerde vardı.
Daha büyük bir salon, hem EHF’nin, hem Türk Hentbolunun, hem Yaşar Sevim’in isteğiydi. Şimdi TOBB Üniversitesi olan ve o dönemki adıyla Özel Yükseliş Koleji Spor Salonu bunun için çok uygundu. Çünkü hentbol artık küçük salonlara hiç sığmıyordu. Eskişehir’e hiç sığmıyordu. Televizyon her kupa maçını naklen veriyor, Eskişehir’den 40-45 otobüsle taraftarlar geliyordu. Türkiye’nin her tarafından hentbolsever sadece hentbol için Ankara’ya geliyordu.
Tıklım tıklım salonda, belkide bir daha hiç göremeyeceğimiz bu maçı doyasıya seyretmiştik. Eskişehir Eti’den Zeki’nin büyük bir güçle, Barcelona kalecisinin tam önüne sektirip kafasının yanından giren, kaleden kaleye attığı veya böyle bir takımın kalecisine yedi metre atışında sol elle bırakarak attığı golleri unutmak mümkün mü..Turan abinin oyunu yönlendirişi, Seconun pivotta iki kişiyi birden sırtına alarak dönüşü, Serdar’ın sağ oyun kurucudan, Fatih’in sol kanattan, Yılan Şakir’in sağ kanattan attığı golleri unutmak mümkün mü.. Kalede bir balet esnekliğinde olan Hüseyin’i unutmak mümkün mü.. Ya da on fark olmasına rağmen, disiplinden asla taviz vermeden aynı oyun anlayışını son saniyelere kadar sürdüren Barcelona’lı hentbolcuların oyunlarını unutmak mümkün mü… Ya da tribünlerden yükselen “Size bir bilmecem var çocuklar!, Haydi sor sor!, Çayda kahvaltıda yenir!, Acaba nedir nedir!, Bisküvi denince akla!.. Tamam şimdi buldum!, Hemen onun adı gelir! ETİ, ETİ,ETİ…” seslerini unutmak mümkün mü…
Eskişehir Eti Hentbol takımı bize Avrupa’nın en iyi takımlarını izlettirmişti. Şimdi Hentbol Şampiyonalarının hemen hemen hepsinde zirveye oynayan İspanya, Almanya, İzlanda’yı ve oynadıkları hentbolu biz hep Eskişehir Eti zamanında görmüştük, izlemiştik.
Yıl; 2014. Bu maçların üzerinden tam 23 yıl geçti. Artık Türkiye’nin her yerinde nizami ölçülere sahip salonlar var. Hatta olmayan ilçe bile kalmadı neredeyse. Ama duyuyoruz ki, Türkiye Şampiyonu Antalya Muratpaşa Belediyesi EHF Şampiyonlar Liginden çekilmiş. Daha doğrusu EHF Şampiyonlar Ligi kurasına almamış. Nedeni; Şampiyonlar Ligi maçı için Antalya Süleyman Evcilmen Spor Salonunun istenilen nitelikte olmaması ve yaklaşık iki yıl önce salon için kendilerinden istenilen değişikliklerin gerçekleşmemesi.
Challenge Cup gibi bir kupada final oynayacak bir takım yaratan Birol Hocanın Antalya’da tek başına saha içinde ve saha dışında senelerdir hentbola nasıl emek verdiğini görüyor ve üzülüyorum. Sadece Antalya Muratpaşa Belediyesi kulübüne değil, okul hentboluna verdiği emekleri de biliyorum. O nedenle bu olanları, ne hedef olarak Şampiyonlar Ligini belirleyen ve bu hedefe ulaştıktan sonra da bir salon yüzünden Şampiyonlar Liginde takımını göremeyen Birol Hoca hak ediyor, ne illerini en güzel şekilde temsil eden oyuncular, ne de hentbol bunu hak ediyor.
Ne de hentbolseverler olarak biz hak ediyoruz. Nasıl Barcelona kendi markasından ödün vermiyorsa, nasıl EHF ürününü, en güzel caddenin, en güzel butiğinin, en güzel vitrininde , en güzel yerinde sergilenmiş olarak görmek istiyorsa, bizde Şampiyonlar Liginden oynamaktan ödün vermemeliydik. Ne olursa olsun EHF Şampiyonlar Liginde oynamalıydık. İl, ilçe veya başka bir şehir , ama mutlaka oynamalıydık. Güçlü takımlarla olan maçlarının her ikisinide deplasmanda oynayan takımlarımıza kızarken, şimdi bu da oldu.
Bizler yıllar önce seyrettiğimiz Barcelona’dan sonra Şampiyonlar Liginin güçlü ekiplerinden bir takımı henüz Türkiye’de göremedik. Eskişehir Eti’de o gün, Barcelona’ya yenildi. Ama skoru sorun, hatırlamam. Çünkü ben o anı, büyük bir takımla, büyük bir takım gibi mücadele eden sporcuları ve maç bittiğinde kucaklaşmış takımı hatırlıyorum.
Ben hentbolu yukarılarda görmek istiyorum. Bunun en üst noktası da EHF Şampiyonlar Ligi. Şimdi bu salon problemi yaşanmasaydıda, ya da buna bir çözüm bulunsaydıda, bizde Viborg, Krim Mercator, Savehof, Thüringer veya Györi Audi ETO gibi takımları seyretme şansına sahip olsaydık. Antalya’nında, Birol Hoca’nında, Muratpaşa Belediyesi Hentbol takımınında, bizimde bir Şampiyonlar Ligi öykümüz olsaydı, ne güzel olurdu.