THF Spor Salonu’na adım attığımda bir tribünün Beşiktaş, bir tribünün Gençlerbirliği taraftarlarına ayrılmış olduğunu gördüm. Tam da düşündüğüm gibi… Bir tarafta Kara Kartal, bir tarafta Kara Kızıl taraftarlar… Bir tarafta siyah-beyaz, diğer tarafta kırmızı-siyah… Bir tarafta “Bırakın Gençler Oynasın”, “e-bilet varsa taraftar yok” diyen Kara Kızıllar, diğer tarafta “Beşiktaş Ordusu” pankartı ile Kara Kartallar… Bir tarafta yılların şampiyonu Beşiktaş, diğer tarafta bu sene lige çıkan Gençlerbirliği... Bir tarafta güçlü, fizikli, tecrübeli, yıllarca birlikte oynamış ve şampiyonluklar yaşamış Beşiktaş, diğer tarafta ilk kez ve çok geç bir araya gelmelerine rağmen kısa zamanda takım olmayı başaran ve rakibinin tam tersine çok kısıtlı olanaklara sahip oldukları halde ortaya koydukları mücadele ile büyük beğeni kazanan oyuncuları ve tabii “yenilsen de yensen de” diyerek maçın son anına kadar takımlarından desteklerini esirgemeyen muhteşem taraftarları ile Gençlerbirliği…
Ve tüm bunlara tanık olan bir başka büyük isim İlhan Cavcav... Gençlerbirliği Spor Kulübü Başkanı İlhan Cavcav demek istemiyorum. “İlhan Cavcav” denildiğinde Gençlerbirliği, “Gençlerbirliği” denildiğinde İlhan Cavcav akla geliyor. Zaten İlhan Cavcav’ın kendisi de Tanıl Bora’nın yazdığı “Ankara Rüzgârı” kitabının sunuş bölümünde, “Adım, Türk kamuoyunda Gençlerbirliği ile özdeşleşti. Bu benim için gurur vesilesidir,” diyor.
Bugün İlhan Cavcav’la birlikte bir hentbol maçı izlemekte benim için gurur vericiydi. Kendisine sahadaki mücadele ve günümüz hentbolu konusunda yardımcı olmaya çalıştım. Beşiktaş’la ilgili anlattıklarımı duyduğunda, büyük başarılara imza attıklarını söylediğimde ise hayrete düştü. Ramazan’ın attığı şutları gördüğünde kuvvetin, kanattan çevirme hareketi ile atılan bir golden sonra ise tekniğin önemli olduğunu söyledi. Ama tanık olduğum bir şey beni hayrete düşürdü: Maçın henüz ilk devresi oynanıyor. Kuralları, oyuncuları ve pozisyonları anlatıyorum. Tam olarak hatırlamıyorum ama ilk çeyrek bitmişti. Beşiktaş kalecisi İbrahim’den dönen bir topa Gençlerbirliği pivot oyuncusu Berk uzandı, fakat bu esnada Berk’e faul yapıldı. İlhan Cavcav, daha hakem düdük çalmadan “Penaltı!” dedi. İlhan Cavcav’ın, “Ben futbolcunun bir maçını izlediğim zaman o futbolcunun neler verebileceğini aşağı yukarı yüzde 80 oranında teşhis etme imkânına sahibim,” dediğini hatırlıyorum. Bu pozisyonda da, futboldaki ceza alanı ile hentbolda ki altı metre çizgisi üzerinde yapılan faulleri çabuk bağdaştırdı. Dediğinde haklıymış.
Diğer taraftan kendisine en büyük arzumu dile getirdim. Hentbolun, “Salon Hentbolu”ndan önce “Açık Alan Hentbolu” şeklinde oynandığını ve bir gün bu şekilde bir futbol maçından önce, futbol sahasında bir hentbol maçı düzenlemek istediğimi söyledim. Kendisi de bana, “Evet, neden olmasın!” dedi. Bu yanıt benim için çok değerli… Seneye bunun gerçekleşeceğini şimdiden görür gibiyim.
19 Mayıs Stadı’nda, Gençlerbirliği - Beşiktaş futbol maçı öncesinde, Gençlerbirliği - Beşiktaş Açık Alan Hentbol maçı… Protokolde iki başkan, İlhan Cavcav ile Fikret Orman yan yana… Maratonda Alkaralar, Haydi Gençler, Kara Kızıl, Şimşekler, Dikmen Tayfa, Tanıl Bora, Necdet Özkazancı, Emre 82’nin Babası, hatta Beşiktaş’la oynanılan Play - off maçı öncesinde Gençlerbirliği Hentbol takımı kalecisi Nevzat’a 7 metre atan taraftar Ramazan Çelebi ve adını sayamayacağım, ama hem yakından hem uzaktan çok hoş görünen taraftarlar…
19 Mayıs Stadı’nda bir hentbol maçı… Tel örgülerde, “Bırakın Gençler Hentbol Oynasın!” pankartı ve tribünlerde “Gençler!” Gençler!” tezahüratı… Seneye ben o anı yaşayacağım. Bu kulüp, bu başkan ve bu taraftarla…