İlkokul ve ortaokul yıllarım Eskişehir ‘de geçti. Bizler şanslı çocuklardık. Dershane, test nedir bilmez, okuldan gelir gelmez çantaları atar hemen futbol ya da voleybol oynamaya başlardık. Şimdiki Kentpark alanında futbol, sokağımızda ise iki ağacın arasına uzattığımız ip sayesinde voleybol oynardık. Ailemizle birlikte oynamamıza rağmen çevredekilerin tabiriyle bizler “erkek Fatma” olarak nam saldık. Tabii annelerimizde “erkek gibi kadın”. O zamanlar “kız” dediğin evde oturup örgü örmeli, ev işlerine yardım etmeliydi. Etmediğimizi nereden biliyorlar. Biraz daha serpilip erkekler tarafından fark edilmeye başladığımız, kendimizi kendimizden sakladığımız dönemde de, yine o her şeyi bilen çevre ve büyüklerimizden nasihatlar dinledik. İlk nasihat en önemlisiydi. Yolda yürürken karşıdan bir erkek geldiğini gördüğünde hemen ellerini cebine sokacak ve yaklaştığında ona bakarak tükürecektin. Bu tavrını gören karşı tarafta resti görecek ve hemen uzaklaşacaktı. Uyguladık. Bazılarının etkili olduğunu söyleyebilirim. Tabii buna cevabı olanlarda vardı. “Ne terbiyesiz kızsın, utanmadan tükürüyorsun” diyene de rastladım.
İkincisi ise yürürken kıvırtmadan yürüyeceksin. Dimdik, sopa gibi.. Yani erkek gibi.. Kimseye ben kadınım demeden, hiçbir işaret vermeden.. O yaşlarda yürüme şeklinin karşı cinse nasıl bir anlam verdiğini bilmeden denileni yaparak yürüdüm. Şimdi acısını çıkarıyorum. Ellli yaşın verdiği rahatlık ve kafayla. Ama erkekler bu konuda çok yanıldıklarını ancak evlendiklerinde ve bir kadının aklını da, eklemleri kadar iyi kullanabildiğini gördüğünde anlıyor. Bu arada bu taktiğin işe yaramadığını öğrenmek isteyenlere cevabım, “hayır”.
Üçüncüsü öyle allı güllü giysiler giyip, tak takıştır, sür sürüştür bir şekilde sokağa çıkmayacaksın. Hele aylardan kışsa. İyice giyinip, bereyi de taktın mı kimse anlamayacak senin kız mı, erkek mi olduğunu. Bir dakika baktıktan sonra karar verecek. Ben yapmadım, ama bizim dönemimizde maçlarda şortların altına çorap giyenler bile vardı. Bu derece yani. Sıkı sıkı giyinen, tükürmeyi öğrenen ve erkek gibi davranan biz “erkek Fatmalar” futbol maçlarına gitmeye başladık. Dış dünyamızla birlikte, iç dünyamızı da genişletmeye başladık. Dağarcığımızı genişlettik. Yeni yeni sloganlar, yeni yeni tezahüratlar öğrendik. Taraftar gibi davranmayı ve spor kültürümüzü öğrendik. Bazı kelimeleri atlayarak, utanarak evde tekrar ettik. Tribün raconunun bu olduğunu görünce uzun süre futbol maçlarına gitmedim.
Gençlerbirliği taraftarlarını tanıyasıya kadar. Şimdi bugünlerde “Kadın taraftarlar küfür etti”, “Kadın taraftarlardan küfürlü tezahürat”, “Kadın taraftarlar kavga çıkardı”, “Kadın taraftarlar yüzünden kulübe ceza gelebilir”, “Kadın taraftar darp edildi” gibi gazetelerde ki yazıları okuyorum. İki cins olduğunu biliyorum. Ama ben fark ettiyseniz yazılarımda hep “bayan” kelimesini kullanırım. Çünkü ben bayanım ve bayan gibi davranmak istiyorum. Bayan gibi davranıp, bayan gibi konuşmak ve bayan gibi yürümek istiyorum. Aynı nezaketi karşı cinstende bekliyorum. Erkeklerin yaptığı herşey doğal karşılanırken biz yaptığımızda, “Erkek gibi kadın”, “Ne kaba bir kadın”, “Kesin arabayı kadın kullanıyordur” gibi kötü anlam taşıyan benzetmelere kulak asmadan … Sadece kadın ve çocukların izlediği maçta bile olay çıkmışmış, küfür ediyorlarmış, erkeklerden farkı yokmuş gibi konuşmaları bırakın artık. Biz senelerce erkeklerden öğrendiklerimizi yaptık ve yapıyoruz. Bir de şikayet etmeyin. Ne bekliyordunuz.