Klasspor - Özhan Yüksel - Rüyanın Sonu yazısı

Site İçi Arama


RÜYANIN SONU

5905 Okunma


İtiraf etmek gerek, kazanılan üç maç hayatımızın Gençlerbirliği'ne ayrılan bölümünde aklımızı başımızdan alan bir etki yaratmıştı. Metin Diyadin döneminde nicel başarıdan o derece yoksunduk ki, üst üste gelen galibiyetler -eleştiriye kendimi de dahil ederek söylüyorum- zafer sarhoşluğuyla saha içinde olan bitene dair gözlerimizi kapamamıza, o keyfi sekteye uğratacak her türlü anlama, sorgulama evresine ket vurmamıza neden oldu. Ancak Elazığspor maçında kötü, Eskişehirspor maçında çok kötü oynayan takım, Trabzonspor maçında da skoru erkenden yakalayıp, Avrupa Ligi dönüşü zihinsel ve fiziksel dinlenme ihtiyacını zamansız yaşama gafletine düşen bir rakibe karşı üstün geldi.

Galibiyetin dışında bir beraberlik, ve hatta kötü oynanılmadan alınmış bir mağlubiyet dahi bu rüyanın devamını sağlayabilirdi. Ancak ilk devrede o derece kötü bir futbol sergilendi ki, bu tezatlık herkesi dipsiz bir sorgulama sürecinin kuyusuna itiverdi. Ne ölçüde kötü oynadığımızın en basit istatistiksel göstergesi bir Fuat Çapa takımına karşı top hakimiyetini %55'e, %45'le vermemizde anlaşılabilir. Bu kötü futbolun ilk etkeni oyuna girişlerimizi kısa, organize toplarla -yani hazırlık paslarıyla- yapmak yerine ısrarla Ramazan'dan -çoğunlukla Jimmy'ye- çıkan uzun toplarla sağlamaya girişmemizdi. Bu planı Vleminckx gibi özel pivot santrforlar üzerinden bir ölçüde oyununuza yedirebilirsiniz, ancak biz pivot santrforu olmayan, santrforunun hava toplarında son derece yetersiz kalması üzerine sağ açığını uzun top merkez oyuncusu belirlemiş bir takım olarak bu tercihten verim bekledik. Hakim futbol ideolojisinin tiki-taka ve türevleri olduğu bir futbol çağında toplu oyunun ilk ayağını uzun ve yüksek toplara bağlamanın verimsizliği ve çağdışılığı üzerine konuşmak anlamsız. Brian Clough'un söylediği gibi, Tanrı futbolun havadan oynanmasını isteseydi, çimleri oraya koyardı. Bir diğer etken ise toplu oyunda hakimiyet sağlayacak merkez oyuncularımız, Petroviç ve Tomiç'in çok kötü performanslar sergilemesi oldu. Her ikisi de topu yönlendiremeyip, takımın organize bir yapıya bürünmesine yol açamadılar. Bunun sonucunda da Mandjeck ve Traore'yle atletizm kozundan bir baskınlık üreten Kayseri Erciyesspor orta sahası oyunda hakim taraf oldu. 

İkinci yarı ise uzun topla oyuna dahil olma planımızdan vazgeçip, kısa ve organize paslarla çıkmaya çalışıp, merkezde Yunus Emre'den de verim alabilince oyundaki edilgen kimliğimizden kurtulup, dengeyi yakaladık. En az bu değişimler kadar güçlü bir diğer etken de öne geçmiş bir Fuat Çapa takımına karşı oynamamızdı şüphesiz. Oyunu dengelesek dahi sezon başından beri muzdarip olduğumuz varyete yoksunluğuna üçüncü bölgede bir kez daha yakalandık ve aradığımız pozisyonları da pek tabii bulamadık.

Mehmet Özdilek dönemine dair geniş perspektifli kapsayıcı bir yorum yapacak birikime henüz hakim değiliz; ancak dört haftalık performansımız itibariyle "iyi oynayan fakat kazanamayan Gençlerbirliği"nden, "kazanan ama iyi oynayamayan Gençlerbirliği"ne doğru bir yönelim içerisinde olduğumuz yargısına bizi ulaştırabilecek belirtilere de sahibiz. Yeni teknik direktörle gelen zihinsel yenilenmeden elde edeceğimiz maksimum kazanca ulaştık ve bu dönem miadını doldurdu. Önümüzdeki süreç mental antrenörlük kabiliyetlerinden öte teknik-taktik antrenörlük yeteneklerinin takım performansında belirleyici olacağı bir dönem. Bu dönemdeki teknik direktör performansı Mehmet Özdilek üzerine düşüncelerimizi berraklaştırıp, genel bir yargı oluşturmamıza yardımcı olacak.

Facebook Yorumları
Facebook üzerinden yorum var.
Site Yorumları
YORUM YAZ
Adınız:
Yorum:
Okuyucularımızın görüşleri bizim için çok önemlidir.
İçinde küfür, hakaret, tehdit, aşağılama bulunmayan; aynı bilgisayardan farklı isimler ile yazılmayan tüm yorumlar yöneticilerimizin onayından geçtikten sonra en kısa sürede yayınlanacaktır.
1
Ercüment Tunçalp
1 Aralık 201311:34
Değerli kardeşim bozuk saat bile günde iki defa doğruyu gösterir. Alınan galibiyetleri bu şekilde değerlendirmeliyiz. Ligin en fazla yenilgi alan 2 takımından biriyiz. İstatistikler en önemli kanıttır. En önemli istatistikte sezon sonundaki puan cetvelidir. Yoksa günlük neticelere bakıp, "Özdilek Diyadin'den daha iyi hocadır" demek veya ihtiyarı "hocayı değiştirdi, işi düzeltti" diye takdim etmek doğru olmaz. Doğru teşhislerin için kutluyorum.
ÖZHAN YÜKSEL