Klasspor - Özhan Yüksel - Ne Değişti? yazısı

Site İçi Arama


NE DEĞİŞTİ?

5570 Okunma


Son yazımı yazdığım Kasımpaşa maçının ardından takım ruhi bir bunalıma girmiş, İlhan Cavcav’ın dahi istifa fikrini aklına getirdiği sürreal bir evre geçirilmişti. O günden bu yanaysa, teknik direktör değişimi ve genel menajer Cem Onuk’un görevinden alınması sonrası, takım oynadığı maçların tamamını kazanarak, Mehmet Özdilek öncesi takımın ulaşamadığı sonuç başarısını müthiş bir istikrarla gerçekleştirdi. Tüm bu geçen vakitte de hepimizin aklında tek bir soru beliriyor: Ne değişti?

 

Diyadin dönemi Gençlerbirliği oyunun kontrolünü elinde tutan, ofansif karakterli bir futbol çabasında olan, kazanmaya olduğu kadar oyunun saf haline de değer veren bir takımdı. Fakat bu niyetlerin saha içinde karşılığı alınsa dahi, nicel bir başarı sağlanamadıkça, hem futbolcular ve teknik ekipte hem yönetim katında hem de tribünde git gide büyüyen bir umutsuzluk salgını baş gösterdi ve gelinen noktada değişim panzehirine başvurmak elzem bir hal aldı.

 

Bu çöküş sonrası çıkılan Elazığspor maçındaki takımın, Diyadin takımından eksiği var fazlası yoktu. Ancak o takım, Diyadin’in haftalarca bir türlü bulamadığı golü, takımın en yetersiz olduğu duran top organizasyonlarından birinde buldu. Ertesi hafta Eskişehirspor mücadelesinde ise -hem daha 7.dakikadan öne geçilmesi hem de rakibin set oyunu oynamaya yatkın ve kalite düzeyi yüksek kadrosu sebebiyle- 90 dakikanın tamamını kendi yarı sahasında oynayan, sonuç hedefli bir Gençlerbirliği vardı. Eskişehirspor'un o gün topla oynamı oran %66'ydı, ki geçen sene inanılmaz ezildiğimiz Türk Telekom Arena deplasmanında dahi Galatasaray'ın topla oynama oranı %63'tü. 

 

Trabzonspor maçında ise son iki maça göre futbol anlamında da aşama kaydetmiş bir ekiple karşılaştık. Hala pozisyon üretme noktasında ligin en maharetli takımı değiliz. Ancak çok net bir şekilde, zihinsel sertliğimiz Mehmet Özdilek öncesi döneme göre inanılmaz farklılık içinde. Bu ligin İstanbul takımlarıyla, Kasımpaşa'sıyla, Eskişehirspor'uyla aşık atamayacak; Elazığspor, Gaziantepspor, Akhisar Belediyespor'u kadar da yetersiz görülmeyecek, ortalama olarak nitelendirilebilecek kadrolarından birine sahibiz. Özdilek'in de geldiği ilk günden beri yaptığı kadro kalitesi vurgusu, tamamıyla özgüven onarıcı, inanç aşılayıcı bir amaç taşıyordu. Belli ki teknik-taktik meselelerden önce, en temel eksiklik olarak özgüven sorununu teşhis etmiş Mehmet Hoca. Dolayısıyla zaten başından beri iyi futbol oynayabileceklerini gösteren futbolcular, sonucu da elde ettikçe özgüvenleri artan, artan özgüvenlerden de harika performanslar şeklinde geri dönüş alan bir yapıya büründü. Sedat'ın, Stancu'nun, Doğa'nın bu gece gündüz farkı kıvamındaki performans artışları Mehmet Özdilek'in mental alandaki antrenör başarısında saklı. Golü yediğinde maçtan ümidini tamamıyla kesen bir takımdan, 2-0 geriye düşse dahi maça dört elle sarılan bir takım yaratmış. 

 

Bu değişimi yaratan faktörlerden bir diğeri ise Oktay-Petroviç değişikliğinin eseri. Eğer orta saha arka ikilisinde Gosso-Özgür-Doğa gibi pas oyuncuları olmayan isimlerle oynuyorsanız, bu isimlerin önünde, yani forvet arkasında oynayan oyuncunuzun bir “pas oyuncusu” olması zaruri bir durum. Ancak Oktay, muazzam oynadığı ilk sezonundan bugüne kadar, bir “dribbling oyuncusu” görünümü sundu ve o sınıflamaya tabii olacak bir oyuncu. Petroviç’in Oktay'ın yerine o bölgeye yerleşimi ise arkada Doğa/Özgür gibi topsuz oyunda son derece etkin, oyunun her iki biçimine de duyarlı Gosso gibi -son iki haftadır ortaya çıkardığı üzere- öne dribbling yapabilen ve Petroviç gibi bir pas oyuncusunun uyumunu beraberinde getirdi. Nihayetinde de Oktay gibi takımın sırtında ağırlık yapan bir oyuncunun -sakatlık sebebiyle olsa dahi- elemine edilmesiyle, birbirini çok iyi tamamlayan, rollerin çok net bir şekilde oyuncular tarafından anlaşılıp, uygulandığı bir merkez oyuncu topluluğuna sahip olduk. 

 

Hala eksiklerimiz var. Zec'ten bir türlü verim alamıyoruz, beklerimizi toplu oyunda efektif bir şekilde kullanamıyoruz, Jimmy -geçen seneye kıyasla aşama kaydetmiş olsa da- takım oyununa hala yabancı, Petroviç o bölgenin gerektirdiği kreatifliği istenilen düzeyde yansıtamıyor. Tüm bunlara rağmen artık çok daha kararlı, çok daha özgüvenli bir takıma sahibiz. Mental antrenörlük kabiliyetlerinde zaaf yaşayan Metin Diyadin sonrası ihtiyacımız olan bir taktisyenden öte bir motivatördü. Gelinen noktadaki tablo ise o motivatörlüğü sağlayacak doğru hocayı bulduğumuzun kanıtı. 

Facebook Yorumları
Facebook üzerinden yorum var.
Site Yorumları
YORUM YAZ
Adınız:
Yorum:
Okuyucularımızın görüşleri bizim için çok önemlidir.
İçinde küfür, hakaret, tehdit, aşağılama bulunmayan; aynı bilgisayardan farklı isimler ile yazılmayan tüm yorumlar yöneticilerimizin onayından geçtikten sonra en kısa sürede yayınlanacaktır.
ÖZHAN YÜKSEL