Klasspor - Özhan Yüksel - Gerçeği Ararken yazısı

Site İçi Arama


GERÇEĞİ ARARKEN

5957 Okunma


Karabükspor deplasmanı, ligin ilk iki haftasında birbirine tümüyle tezat  görüntüler  sunan takım için gerçek olanı, yapay olandan ayırma işlevi görecekti. Rizespor deplasmanında umutsuzluğa sürükleyip, Akhisar Belediyespor karşılaşmasında serotonin salgılatan takımın zihinleri berraklaştırması için ihtiyaç vardı bu haftaya. İçimizi ferahlatır şekilde de Akhisar Belediyespor maçında kaldığımız yerden devam eder gibi başladı ilk dakikalar.

Karşılaşmaya topsuz oyunda 4-1-4-1 dizilişiyle başladık. Önde basma niyetimiz ve orta saha dörtlüsüyle rakip yarı sahada kalabalıklaşabilmemiz sayesinde Karabükspor'un tüm saha içi organizasyonunu yerle bir ettik. İlk dakikalarda arkasına birkaç top kaçırsa da, sonrasında Özgür'ün de önündeki beşlinin arkasını toparlayabilmesiyle oyun hakimiyeti tamamıyla bizim kontrolümüze geçti. Toplu oyunda ise Oktay'ın, defansın önüne kadar gelip topu dağıtma işlevini üstlenmesiyle 4-2-3-1'e dönüyorduk. Oktay'ın çoğunlukla hüsranla sonlanan dribblingler yerine, pas oyununu içselleştirebilmesi hasebiyle artan performansı sonucu oyunu ön alana yıkmakta hemen hiç sıkıntı yaşamadık. Uğur'un katılımcı karakteri sayesinde sol kanadımızı da aralıksız işledik. Her gereklilikte bu kadar başarı sağlarken sonuca ulaşamamızın sebebi ise final pasını aktarmakta yaşadığımız eksiklikte saklıydı. İlk yarının son on dakikasına doğru tempomuz düşmüş olsa da, 30-35 dakikalık futbol ciddi biçimde estetik ve kalite içeriyordu. 

İkinci yarının başlamasıyla birlikte ilk büyük taktiksel hamle Tolunay Kafkas'tan geldi. Yüzde 60'lara varan topla oynama oranımıza ket vurmak için, bizim hücum pres taktiğimize benzer bir şekilde, öndeki İlhan, Lua Lua, Ahmet İlhan ve Gökhan Ünal dörtlüsüyle önde basıp, organize çıkmamızın önüne kesmeye, dolayısıyla da topun mülkiyetinde ortaklık kurmaya çalıştı. Nitekim bu taktik yönelim bizim topu Özgür ve Oktay'a geçirememize de yol açtı. Buna karşılık Metin Hoca'nın karşı hamlesi ise Ante ve Tosiç'in yaptığı hazırlık paslarıyla Karabük hücumcularını olabildiğince üzerine çekip, Karabükspor'un blokları arasındaki mesafeyi arttırıp, saha içerisinde büyük boşluklar yarattıktan sonra zaman zaman defansın arkasına zaman zaman da kanat hücumcularımıza ters toplar servis ettirmek oldu. En ciddisi Jimmy'yle olmak üzere bir iki fırsatın eşiğinden dönsek de, rakip gibi bizim de oyunu oynadığımız alanın genişlemesiyle ilk yarıdaki birlikte hareket etme vasfımızı yitirip, oyunu belirleyen takım misyonumuzu da kaybetmek zorunda kaldık. Ürettiğimiz karşı hamleden istediğimiz sonucu çıkaramamış olsak dahi, Metin Diyadin'in taktiksel bir akıl üretebilmesi önemli bir teknik direktör meziyeti. 

Önceki maçın en zayıf halkaları olarak gördüğüm Oktay ve Jimmy bu hafta oyunun sürekli içindeydiler ve her ikisi de ilk yarıdaki üst düzey futbola en büyük katkıyı yapan isimlerdendi. Oktay pasör özellikleriyle tanımlanabilecek bir oyuncu değil; fakat ilk yarım saatte müthiş bir oyunkurucu esintileri sundu. Hakeza Jimmy de takım oyununa inanılmaz yatkın bir görüntü içerisindeydi. Özetlere girmemiş maalesef, ancak ikinci yarı sağ çaprazda aldığı topla rakibi geçtikten sonra şut tercihinde bulunmayıp, arkadan gelen oyuncuyu daha müsait bir pozisyona sokma niyetinde olması -başaramamış olsa da- Jimmy gibi takım oyununu yok sayan bir oyuncu için çok önemli bir gelişim göstergesi. Nasıl ki Çaykur Rizespor maçıyla Akhisar Belediyespor maçı arasındaki bir haftada takım inanılmaz bir farklılık sunduysa, aynı şekilde Oktay ve Jimmy de geçen haftaya göre aynı farklılığı sundular. Bu gelişim halinin tesadüfle açıklanabileceğini zannetmiyorum.

Hakem Deniz Ateş Bitnel'in bu yaptığına "emek hırsızlığı" deniyor. Penaltı kararını anlayabilen beri gelsin zaten; fakat penaltıdan önce temasın yok denecek kadar az olduğu pozisyonlarda dahi oyunu durdurdu. Bu kadar kötü ve yetersiz bir hakem nasıl bir eleminasyon sürecini geçip Süper Lig'e kadar yükselebildi bunun üzerine kafa yormak gerekiyor biraz da... Ya da George Bernard Shaw'ın ""Barışı sağlamak isterseniz politikacıları öldürün yeter, halklar birbirleriyle anlaşır." deyişini hatırlamak gerekiyor belki de... Pazar akşamı ortada bir hakem olmasaydı adaleti futbolcular kendi başlarına dahi sağlayabilirlerdi.

Karşılaşmanın ve yazının başında bir soru sormuştuk kendimize: "Gerçek olan Gençlerbirliği hangisiydi?". Şu aşamada gerçek olanın Akhisar Belediyespor karşılaşmasındaki Gençlerbirliği olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Ersun Yanal'dan beri ilk defa futbol oynatmaya bu derece hevesli bir çalıştırıcıya sahibiz ve çok yeni bir takım olmamıza rağmen gelişim hızımız etkileyici.  Sezonun ilk uzun soluklu arasını gönlümüz ferah geçireceğiz. 

Facebook Yorumları
Facebook üzerinden yorum var.
Site Yorumları
YORUM YAZ
Adınız:
Yorum:
Okuyucularımızın görüşleri bizim için çok önemlidir.
İçinde küfür, hakaret, tehdit, aşağılama bulunmayan; aynı bilgisayardan farklı isimler ile yazılmayan tüm yorumlar yöneticilerimizin onayından geçtikten sonra en kısa sürede yayınlanacaktır.
1
Onur Aydoğan
3 Eylül 201315:44
Özhan güzel yazı. Tebrikler. Takım iyi olacak. Bunun sinyallerini veriyor.
ÖZHAN YÜKSEL