Klasspor - Özhan Yüksel - Metin Diyadin ve Seçimleri yazısı

Site İçi Arama


METİN DİYADİN VE SEÇİMLERİ

5376 Okunma


Yaz aylarının futbolsuz geçen ilk gününden itibaren, her saniyesinde bir çığ misali büyüyen öylesine bir özlemle, öylesine bir hevesle beklersiniz ki o kavuşma anını, vakit geldiğinde heyecandan pır pır atan kalbinize söz geçiremez, futbolun bir delilik işi olduğunun delilleri gözlerinizdeki minik gülücükleri utangaç bir tavırla taşırsınız. Ve ardından sahaya Gençlerbirliği çıkar. Sizin içinizde yeşerttiğiniz tüm umutları lime lime etmesi sadece 15 dakikasını alır. Kendinizi kandırılmış hissedersiniz; sizi dünyanın en değersiz varlığı hissettirebilecek kadar kandırılmış...

Üst perdeden çok bilmiş bir edayla konuşmak istemiyorum, ancak futbol gerçekten basit bir oyun. "Basit bir oyun" tanımından kastım kaçınmanız gereken temel yanlışları, ve aynı bağlamda, rasyonel doğruları ayan beyan ortada olan, bu yanlışlar ve doğrular kümesini de anlamak için çok asgari gereksinimler talep eden bir oyun olagelmesi. Fakat, benim aklımın havsalamın almadığı bir şekilde, yıllarca ülkenin en üst düzey liginde futbol oynamış, bunun üstüne de ciddi bir antrenörlük deneyimi yaşamış Metin Diyadin'in bu doğrulardan bu kadar bihaber olması. Bu kadar tecrübe biriktirip, bu derece hatalı seçimlerde bulunabilmek de takdir edilesi doğrusu. 

O armanın hemen üzerinde yüzünü gördükçe ifrit olunan Sedat'la başlayalım. Ahmet Çalık'ın, 18'e dahi alınmamasıyla, yaşı ve deneyimine kıyasla sergilediği üst düzey futbol ve TSYD Kupası'ndaki performansının hiçbir değer taşımadığını anladık ilk olarak. Önce genç oyunculara yönelik bir politika benimseneceğinin dile getirip, sonrasında TSYD Kupası'nda iki oyuncunun performansını karşılaştırıp, Sedat'ı, Ahmet'e tercih etme kararı içerisinde ciddi kifayetsizlik ve çelişkiler taşıyor. Sercan, Tevfik ve Kalu Uche'den oluşan sprinter, topu yerde tutan, topla seri ve becerili bir hücum hattına karşı, sadece hava topu ve çirkeflikte yetkin, ağır, manevra kabiliyeti olmayan, hantal Sedat'ı oynatmaktaki mantık da anlaşılır gibi değil. Sedat'ın, Sercan'ın gol öncesi dönüşüne karşı yaşadığı fiziksel sefillik ve çaresizliği her şeyi açıklıyor aslında. Bir alt paragrafta değineceğimiz orta sahanın topla birlikteliğindeki işlevsizliğinin bir başka sonucu da Sedat'ın üçüncü alana sık sık uzun toplar şişirmesi oldu. Takımın kısa, dinamik, oyuncuların birbirine yakın oynamak istediği pas oyunu planıyla hiçbir yakınlığı olmamasını geçtim, şunu gerçekten anlayamıyorum; eğer yüksek toplarla oynayacaksak neden en ilerde Stancu ile oynuyoruz, yok madem en uçta Stancu var neden yüksek toplardan medet umuyoruz? Metin Diyadin ikinci yarı daha iyiydik diyor; fakat ikinci yarı tamamıyla onun oyun karakterine ihanet eder bir şekilde sahada var oldu Gençlerbirliği. Bir çelişkiler yağmuru altında sırılsıklamız.


Petroviç'in 18'e alınmadığını gördüğümde küçük çaplı bir şok yaşadım. Benim nezdimde ne Petroviç futbol kalitesi tartışılacak bir futbolcu ne de bu kadro içerisinde ona alternatif oluşturabilecek bir oyuncuya sahibiz. Petroviç gibi pas tekniği çok gelişmiş, oyun aklı ve saha görüşü çok yüksek bir oyuncunun, hele bir de sezon öncesinde noksan olduğu iştah probleminde aşama kaydetmiş gözükürken, 18'i geçtim, 11'de olmaması kabul edilemez bir hata. Oyunun basitliğinden, basit kurallardan meydana geldiğinden söz ettik. Bizim Cumartesi gecesi uygulayamadığımızdan basit kurallardan birisi, "Eğer iki arka orta saha oyuncusuyla oynayacaksanız, bu iki oyuncudan biri mutlaka ayağı düzgün, pas tekniği yüksek, takımın pas koordinasyonunu sağlayabilecek bir oyuncu olmalı"dır. Avrupa'nın 4-2-3-1 oynayan tüm üst düzey takımlarında bu ikili böyle oluşturulur: geçtiğimiz sezondan birkaç örnek olarak Borussia Dortmund'da İlkay'ı, Real Madrid'de Xabi Alonso'yu, Bayern Münih'te Schweinsteiger'i sayabiliriz. Tercihlerin dünkü gibi iki safkan önliberodan yana olduğu durumlardaysa ön alana top geçiremeyen, dolayısıyla da hücum etme fırsatı yaratamayan bir takıma sahip olursunuz. Koskoca bir paragraf ayırdık, hiç gerek yok aslında, tek bir cümleyle anlatabiliriz de derdimizi: oyuncu kadrosu ve oyun formasyonu buysa, Petroviç bu takımda oynamak ZO-RUN-DA!

Metin Diyadin, Özgür'ü geçen sezon hiç izlemiş midir acaba? Eğer izlediği halde formayı Özgür'den alıp Doğa'ya veriyorsa, daha sonrasında Özgür'ün yüzüne nasıl bakabiliyor, gerçekten hayret ediyorum. Normal şartlarda insan utançtan yerin dibine girer. Doğa'dan zaten top ayağındayken bir meziyet beklemiyorum, bir önliberodan beklenmemeli de zaten, fakat topsuz oyunda da takıma sağladığı tek bir fayda yok. Ayrıca yenilen golde Doğa'nın o anda pozisyon alıp, kapatmış olması gereken alanı kapatmaması nedeniyle oluşan derin orta saha holü de -Sedat'ın hantallığıyla birlikte- golün bir diğer müsebbibi. Müthiş genişlikte alan kapatabilen, ikili mücadelelerde zor geçilen, yüksek top çalma istatistiğine sahip Özgür'le, rakibe sert girmekten başka bir marifeti olmayan Doğa kıyaslanabilir iki futbolcu değil. Özgür bu kıyaslamayı kendisine hakaret saysa yeridir. 

Yaz yaz bitmiyor. Zaten Gençlerbirliği sizin hayatınızdan yeterince zaman ve enerji çalma cüretini kendinde buluyor, üstüne bir de ben canınızı haddinden fazla sıkmayayım. Zec-Mervan değişikliğine değinip son noktayı koyalım.

39. dakikaya kadar, Doğa'nın zaten o gerekliliklere sahip olmaması, Gosso'nun da -TSYD Kupası'nın aksine- akıl almaz sayıda top kaybetmesi nedeniyle üçüncü bölgeye top geçiremeyen, öndeki oyuncularıyla bağlantı kuramayan, zerre oyun aklı üretemeyen, kopuk bir organizma vardı elde. Dolayısıyla sorunun kaynağı Doğa-Gosso merkezinin işleyememesinde, takıma sirayet edememesinde saklıydı. Tanı hatalı olunca, tedavi yöntemi de o hatadan nasibini aldı. Sorun üçüncü bölgeye top taşınabiliyormuş da, o bölgede üretkenlik sağlanamıyormuş gibi hücum bölgesine yapılan bir değişiklik oldu. 39 dakika maç izleyip, bu derece basit bir analizi yapamayan teknik direktör icra ettiği mesleğin kendine uygunluğunu sorgulasın bir zahmet. 

Metin Diyadin'in yaptığı tüm bu yanlışlar silsilesi, yeni bir teknik direktör yanlışlarından öte kötü bir teknik direktör yanlışları izlenimi veriyor. Ülkesinde var olan, dolayısıyla yabancısı olmadığı bir ligde çalışan ve uzun bir hazırlık dönemini takımla birlikte geçirmiş bir antrenör için "kadroyu henüz tanıyamamak" geçerli bir bahane değil. İlk haftadan koskoca bir sezon öngörüsünde bulunmak pel sağlıklı değil, fakat bu kadar yanlıştan bir doğru çıkmayacağı da ortada. Tüm bu şartlar dahilinde, kurtarıcı olarak, bir periye ihtiyacımız var, Metin Hoca'ya sihirli değneğiyle dokunacak bir periye...

Facebook Yorumları
Facebook üzerinden yorum var.
Site Yorumları
YORUM YAZ
Adınız:
Yorum:
Okuyucularımızın görüşleri bizim için çok önemlidir.
İçinde küfür, hakaret, tehdit, aşağılama bulunmayan; aynı bilgisayardan farklı isimler ile yazılmayan tüm yorumlar yöneticilerimizin onayından geçtikten sonra en kısa sürede yayınlanacaktır.
3
Onur Aydoğan
22 Ağustos 201311:47
Metin Hoca\'nın bilgisine, çalışkanlığına, dürüstlüğüne kefiliz. Ancak elindeki kadroyu henüz tanıyamadığı da çok açık. Özgür ve Petroviç sadece bizim takımda değil, milli takımlarda bile ilk onbirde oynayabilecek kalitede oyuncular. İlk haftayı bir iş kazası olarak değerlendiriyorum ve en geç 5. haftada Metin Hoca\'nın ideal onbiri bulacağını tahmin ediyorum. Bu sene elimizdeki kadronun geçen sezondan daha kaliteli olduğunu düşünüyorum.\r\n\r\n
2
Özhan Yüksel
21 Ağustos 201311:27
Merhabalar, Geçen yıl Fuat Hoca ve takımı hakkında çok ağır eleştiriler yaptığımdan dem vurmuşsunuz. Haklısınız, çok ağır eleştiriler yaptığım yazılar oldu; ancak aynı şekilde, Fuat Hoca'yı ve takımını takdir eden pek çok yazım da oldu. Metin Hoca, benim kanaatime göre, doğruları uygulamaya başlarsa, aynı şekilde Metin Hoca'yı da takdir edeceğim yazılar olacak. Ben bu yazıları Fuat Hoca'ya, Metin Hoca'ya kişisel bir husumet beslediğim veya bir menfaat beklediğim için yazmıyorum. Sahada gördüğümü, futbol algım izin verdiği ölçüde, anlamaya, anlatmaya çalışıyorum. Dolayısıyla da ne yazdığımı o teknik direktörlerin kendileri belirliyor. Bir de, TSYD Kupası'nda hangi takıma methiyeler sıraladığımı gerçekten merak etmekteyim. En başında, takıma dair bir analiz gerçekleştirmedim zaten. Söylediklerim yalnızca oyuncu kadrosu üzerineydi. O oyuncu kadrosu içerisinde de beğendiğim belirli oyuncular üzerine odaklandım. O yazıda Sedat'ı, Doğa'yı övüp, bu maçta fikirlerimi değiştirmedim. Okuduğunuzla anladığınız arasındaki bu kadar büyük bir uçurumun olması gerçekten çok üzücü, derdimi daha iyi anlatabilmiş olmayı umardım. Son olarak, bu yazılara başladığım ilk günden beri skoru değil; oyunu önceleyen yazılar yazmaya çalıştım ve yazdım. "Takım yenilince tersine dönmesin" eleştiriniz çok vicdansız ve hakkaniyetsiz bir eleştiri gerçekten. Saygılarımla.
1
Yorum yazar
20 Ağustos 201322:51
Sayın Özhan Yüksel kardeşim, İyi güzel yazmışsınız da bu takımın kaç antrenmanını izlediniz, kaç hazırlık maçında bulundunuz merak ediyorum. Geçen yılki yazılarda Fuat hoca ve takıma oldukça ağır eleştiriyaparken şu anda daha ağırını Metin hocayayapıyorsunuz tebrikler. Bu sizin dediklerinizi 20 yıl üst düzeyfutbol oynamış, Kasımpaşa, ordu Hacettepe de başarılı olmuş Metin Diyadin bilmiyorsiz biliyorsunuz.... Maaşallah. Dostumu birliğiyle heba olmayın Cem Onukla görüşüp düdüğü alın elinize bakalım bizde hoşumuza gitmezse bişeyler yazarız. Lütfen biraz tutarlı olalım TSYD Maçında methiyeler sıraladığınız takım (ki birçok oyuncu rezildi) yenilince tersine dömesin. Kadro zaten yetersiz ve gördüğüm kadarıyla hoca alternatifler üretmeye çalışıyor. Takıma destek olmamız taraftar olarak gerekli. Yoksa şu kadroya Alex Ferguson gelse ne yazar....
ÖZHAN YÜKSEL