19 Mayıs'ın tozlu koltuklarına doğru ilk yolculuk, ilk "Haydi Gençler!" nidası, eğer işler kesat gitmezse ilk gol sevinci... Hristiyanlığın kutsal Santiago de Compostela istikametindeki haç yolculuğunu hiç mi hiç aratmayan o uzun çileli lig maratonunun başlangıç noktası... Ve şüphesiz ki flu Gençlerbirliği fotoğrafına biraz çözünürlük kazandıran dakikalar bütünü... Kısaca TSYD Kupası; ucu bucağı olmayan anlamlar deryası...
Formasyonla başlayalım. Birbirine benzer iki farklı diziliş kullandık bu maçlarda. Konyaspor maçının ikinci yarısı Oktay'ın, Elazığspor maçının ilk yarısında da Tomiç'in forvet arkası oynamasıyla 4-2-3-1 dizilişi ve Konyaspor maçının ilk yarısı -Gosso tek önlibero, Petroviç ve Nizamettin öndeki iki iç oyuncu- ile Elazığspor maçının ikinci yarısında -Özgür tek önlibero, Petroviç ve Doğa(son 35 dakikada Milan) öndeki iki iç oyuncu- 4-1-2-2-1 dizilişi... Sanıyorum ki her iki formasyonu da sezon içinde farklı periyotlarda kullanacağız.
Jeneriklik gol yemeye pek bir sevdalı olsa da, Ramazan geçen sene çok ciddi bir gelişim kaydetti. Gözden kaçırmak vicdansızlık olur. Artık rahatlıkla söyleyebilirim ki, o iki direk arasına baktığımda tamamıyla güven duyar haldeyim. Galatasaray dedikoduları ne kadar ciddiydi bilinmez, ancak elimizde tutmuş olmamızı transfer dönemi kazançlarımızdan biri olarak sayalım.
Hakkaniyetsiz olmak istemiyorum, ancak umuyorum ki son kez Cem Can ismini zikredeceğim. Cem Can'la yolları ayırmamız başlı başına önemli bir gelişmeydi, fakat Cumartesi günü gördük ki sadece bu hamleyi gerçekleştirmekle kalmamış, üstüne bir de güçlü, zor geçilen ve hücumda da zaman zaman etkin olabilecek Serkan Yanık'ı bünyemize katmışız. Bir sağ bek pozisyonunu doldurmak bu kadar kolay iken bizim Orhan Şam sonrası bu mevkide bu kadar sıkıntı çekmemiz anlaşılır gibi değildi. Geçtiğimiz sezonki performansıyla Serkan Kurtuluş da sağ kanat savunuculuğu için güven veren bir isim.
Ahmet Çalık, Webo'ya karşı verdiği sınavla geçer not almıştı, Konyaspor maçındaysa kendisine duyulan güveni tazeledi. Uzun vaadede Aykut'un boşluğunu dolduracak potansiyele sahip. İki yeni stoperimizden biri olan Ferhat'ın Youtube'dan izlediğim tek videosu hakkında olumlu izlenim edinmeme neden oldu. Youtube videoları sırtınızı rahatlıkla yaslayacağınız bir referanslar değil elbette, ancak genç yaşı ve neredeyse maliyetsiz bir transfer oluşuyla fena bir hamle gibi durmuyor. Futbolculuğu ayrı bir muamma, fakat öncesinde Sedat Bayrak gibi ligin en çirkef karakterlerinden birinin kulübümüzde ne aradığının izah edilmesi gerekiyor. İyi veya kötünün ötesinde, uzun yıllardır yapılmış "en yakışıksız" transfer kendisi. Ante ve Tosiç hakkında uzun uzun konuşmaya gerek yok; bir önceki sezon ikisi de muazzamdı.
Konyaspor maçının ikinci yarısında oyuna giren ofansif sol bek Uğur Çiftçi ise günün sürprizi oldu. Kalitesini anlamak için beş dakika yetti. Uğur'un varlığı hem Tosiç'e güvenilir bir alternatif yaratmamızı hem de Tosiç'i stoper oynatma lüksüne kavuşmamızı beraberinde getiriyor.
Tek önlibero -aynı zamanda ikili oynandığında da defansif yükümlülüklerle donatılacak- pozisyonu için dört aday var: Özgür, Gosso, Doğa ve Milan. Özgür ve Gosso'nun, Doğa ve Milan'dan biraz daha üst seviye futbolcular oldukları kanısındayım. Özgür geçtiğimiz sezon en çok gelişme kaydeden isimlerdendi. Defansif gereklilikleri fazlasıyla sağlarken, topla ilişkisi "iyi kısa pas atar"dan halliceydi. Konyaspor maçında oyuna girdikten sonra ise top kullanımında da gelişme sağlamış bir görüntü çizdi. Hem dikine daha çok pas denedi ve başarı sağladı hem de geçen sezonun aksine top ayağındayken acele etmedi. Gosso ise bizim adımıza turnuvanın en iyi oyuncularındandı. Topu Özgür'e kıyasla çok daha iyi kullanıyor, kendinden son derece emin, mücadele konusunda da son derece iştahlı. Eğer Özgür ve Gosso'dan birini tercih etmemiz gerekirse onbirin dışında kalacak oyuncuya yazık olacağı kanaatindeyim, ancak Gosso'nun topla oynamaya yatkınlığını göz önünde bulundurarak kaliteli bir ikili de üretebiliriz bu durumdan. Bu isim veya isimlere eklencek bir diğer isim koşulsuz Petroviç olmalı. Bizim standartlarımıza göre kusursuz bir pas tekniği ve oyun aklı var. Ofansif, oyuna hükmeden bir merkez istiyorsak Özgür veya Gosso'dan birini eleyerek bu mevkiyi tamamlayacağımız üçüncü ismi Tomiç olarak belirleyebiliriz. Hem yüksek top tekniği haiz hem bir kanat oyuncusu için görece yetersiz kalan hızı bu bölgede sırıtmıyor hem de arkasındaki ikiliyle öndeki üçlü arasında enerjiyi sağlayacak dinamizmi üretebiliyor. Orta saha için diğer alternatifler Oktay ve Nizamettin. İkisi de şans buldukları sürelerde hazır gözükmektiler.
Tomiç'i bir kanat oyuncusu olarak değerlendirirsek zayıf karnı olarak hız ve çeviklikten yoksun oluşunu, güçlü özelliği olarak oyun aklı ve can alıcı ortalarını sayabiliriz. Geçtiğimiz sezon Vleminckx'le kah yabancı sınırlamasından kah sakatlıktan ötürü yeteri kadar beraber oynama şansını bulamamış olması ciddi bir talihsizlik. Bu sezonki en pahalı transferimiz apoletini taşıyan Mervan'ı ise Hacettepe maçında beğenip, Elazığspor maçında biraz etkisiz buldum. Yetenek ve sürat konusunda futbol tanrılarının es geçmediği aşikar; ancak memleketlisi Jimmy'ye uymayıp güç ve kuvvet departmanlarında Süper Lig seviyesine ulaşmalı. Jimmy ve Zec ciddi potansiyele sahip, fakat o potansiyelden çok uzakta verim alınan oyuncular. "Zec'ten sol açık yaratmak" adlı dram filminin devamını bu yıl da vizyonda göreceğiz belli ki. Ancak Metin Diyadin'in, Fuat Çapa'nın aksine, açık oyuncularını daha hareketli ve ceza sahasına yönelik kullanması Zec'ten bir ikinci forvet yaratmasını, dolayısıyla da onun en tehlikeli olduğu bölgede daha fazla vakit geçirerek gol sayısını arttırmasını sağlayabilir. Deniz Naki, Hacettepe maçı da dahil olmak üzere, süre aldığı dakikalarda kötü bir görüntü verdi. Benim umut beslemediğim oyunculardan. Son olarak Oktay da sol kanat adaylarından.
Stancu hakkında bir yorumda bulunabilmek için erken olduğu kanısındayım. Ancak Vleminckx veya Tum gibi nokta santrforlar yerine, daha hareketli ve top tekniği yüksek bir oyuncu olarak Metin Hoca'nın sistemine uygun bir görünümü var. Zec'i de bu pozisyon için aklımızda bulunduralım. Artun ve Atabey de patlamaya hazır bombalar olarak şans bekleyecekler.
Kadroyla ilgili söyleyeceklerim bundan ibaret. Genç, dinamik, potansiyelli bir oyuncu topluluğuna sahibiz. Yeni saha içi tercih ve planlarımız üzerine de söylemek istediklerim var elbette, fakat o konuya değinmem yazının bir bu kadar daha uzaması anlamına geliyor. En iyisi Çaykur Rizespor karşılaşmasına erteleyelim takım analizini. Konyaspor maçının en yaratıcı hareketiyle sonlandıralım yazımızı: Gol ata, gol ata kazanacağız!