Klasspor - Özhan Yüksel - Yaz Uykusundan Uyanma Vakti yazısı

Site İçi Arama


YAZ UYKUSUNDAN UYANMA VAKTİ

5455 Okunma



Meşin top ahalisi için 34 haftalık çileli yolun ardından gelen düdükle dalınan yaz uykusundan uyanma vakti... Yaz uykusu dediğimize bakmayın, ahali bu uykuyu bir gözü açık gerçekleştiriyor. Takımın geleniyle gideniyle oluşan yeni çehresine dair tüm gelişmeler pürdikkat takip edilse de, diğer yandan bir bilinmezlik hali tüm bu döneme hakim oluyor.

İlk sezonunun büyük bölümü, eldeki imkanlarla mukayese edersek, hem oyun hem skor bağlamında son derece başarılı geçmiş, ancak Avrupa Ligi play-off hedefinin ciddileşmesiyle darkafalı ve ürkek bir zihniyet başkalaşımı yaşanmış Fuat Çapa dönemi, ikinci sezon da bu zihniyetin her geçen gün artan gölgesi altında kalıp, başarısız olunca üçüncü seneyi göremeden sonlandı. Gençlerbirliği'nin dümeni emanet edeceği yeni isimse kulüp bünyesinde ciddi bir maziye sahip Metin Diyadin oldu. Bir dönem kabusları süsleyen Bülent Uygun heyulasından sonra Metin Diyadin ismi şükran uyandırır cinsten. Ancak daha da önemlisi, İlhan Cavcav için başarının çok da elzem bir gereksinim olmadığı düşünülür ve Ersun Yanal, Ertuğrul Sağlam, Şenol Güneş gibi yüksek profilli hocaların akıldan bile geçemeyeceği gözönünde bulundurulursa, Metin Diyadin'in Gençlerbirliği'nin hedef ve yönetilme tarzına son derece uygun bir öngörünüm sergilediği aşikar.

İtiraf etmek gerekir ki Metin Diyadin'in antrenörlük meziyetlerine dair pek bir birikime haiz değiliz. Dolayısıyla  zihniyet, oyun karakteri, formasyonu, basınla ve tribünle olan etkileşimi gibi pek çok kategoride zamanla yargıda bulunabilir hale geleceğiz. Ancak kadronun büyük ölçüde şekillendiği şu günlerde, göreve geçtiğinden beri yaptığı açıklamalarıyla da harmanlayarak, transferler ve oyuncu kadrosu tercihleri üzerine birkaç kelam edebilmek mümkün. 

Fuat Hoca, hem kendi imzası bulunan Vleminckx transferiyle hem altyapıyı nadir kullanımıyla hem de Kayseri Erciyesspor'un bünyesine kattığı oyunculara bakarak söyleyebileceğimiz üzere, futbol gelişimini büyük ölçüde veya tamamen tamamlamış, yaş olarak 26-30 aralığında, kariyerinin ileri dönemlerinde bulunan, tecrübeli futbolcuların meydana getirdiği bir kadro topluluğuyla çalışmayı tercih eden bir teknik direktördü. Metin Diyadin ise bu hususta Fuat Çapa'ya oranla daha farklı bir konumda bulunuyormuş gibi gözüküyor. Açıklamalarından çıkarsadığım üzere futbol gelişiminin başında veye orta dönemlerinde bulunan, dolayısıyla gelişime açık, genç bir oyuncu topluluğu onun planındaki. Ya da transferlerin teknik direktörden önce genel menajerin yetki alanında gerçekleştiği bir kulüp olduğumuzu göz önüne alarak şunu diyebiliriz ki; Fuat Çapa'nın aksine, kulübün "al/yetiştir-parlat-sat" politikasına daha uyumlu bir yaklaşım sergiliyor. Fuat Hoca'yla lig pozisyonu veya sahada tecelli eden futboldan ziyade, yönetimle çatışan görüş farklılıklarından dolayı devam edilemediği düşünülürse Metin Diyadin seçimi bu anlamda daha yerinde bir seçimmiş gibi durmakta.

Yeni transferlere ilişkin yorumları TSYD Kupası ertesine bırakmak daha sağlıklı olacaktır. Ancak kulübün bu seneki transfer politikasının iki ana koldan beslendiğini belirtebiliriz: ilki Ferhat Görgülü, Mervan Çelik ve Ümit Eminoğlu gibi "genç oyuncular"; ikincisi ise Milan Smiljanic, Nizamettin Çalışkan, Serkan Yanık, Jean-Jacques Gosso gibi "maliyetsiz oyuncular". 

Bu aralar durulmuş olsalar da bir dönem transfer piyasasının Sevilla ve Porto'yla beraber en "uyanık" satıcılarından olan Fransız ekibi Lyon'un başkanı Jean-Michel Aulas'ın "Bir oyuncunun alınacağı en iyi dönem, yirmili yaşlarının başıdır" sözünü referans alabileceğimiz üzere genç oyuncu ısrarımızın son derece doğru bir politika olduğu kanısındayım. Özellikle yerli oyuncu piyasasının çok yüksek olduğu ligimizde gurbetçi gençlere yönelmek verimli ve karlı bir tercih. 

Hakeza Simon Kuper ve Stefan Szymanski'nin "Futbolun Şifreleri" adlı kitaplarında ortaya koydukları üzere oyunculara ödenen bonservis bedellerinin, oyunculardan alınacak performans üzerinde pek bir farklılık yaratmadığı verisine dayanarak "maliyetsiz" veya "düşük maliyetli" oyuncu transferlerinin de akılcı bir politika olduğu söylenebilir. Ancak Süper Lig gibi kulüplerin çok yüksek gelirlerinin olduğu bir ligdeyken, bir de buna ek olarak -Trabzonspor Aykut'a 2.9 milyon euro ödedi; Hurşut'un bonservis bedeli ise açıklanmadı- oyuncu satışlarından en az 2.9 milyon euro'luk bir gelir sağlanmışken para harcamaktan bu kadar imtina edilmesi bir politikadan öte bir cimrilik hali olarak tanımlanabilir. Bu cimrilik hali de, Özgür kalitesinde bir oyuncunuz varken, gidip aynı bölgeye kullanımı sınırlandırılmış bir başka yabancı oyuncu almanız, bunun yetmemesi üzerine bir yabancı oyuncu daha almanız -Gosso sağ bek oynayabiliyor, formda olduğunda gayet iyi bir performans da sergileyebiliyor hatta, ancak Gosso orjini önlibero olan bir oyuncu nihayetinde- gibi şuursuz hamlelerde bulunmanıza yol açabiliyor. Her şeyin sonucunda da bedava sirkenin baldan tatlı gelmesini beklemek gibi mümkünatı olmayan hayalperest bir akıldan çıkma umutlara bel bağlanıyor.

Facebook Yorumları
Facebook üzerinden yorum var.
Site Yorumları
YORUM YAZ
Adınız:
Yorum:
Okuyucularımızın görüşleri bizim için çok önemlidir.
İçinde küfür, hakaret, tehdit, aşağılama bulunmayan; aynı bilgisayardan farklı isimler ile yazılmayan tüm yorumlar yöneticilerimizin onayından geçtikten sonra en kısa sürede yayınlanacaktır.
ÖZHAN YÜKSEL