Geçtiğimiz günlerde birçok sitede “Eski yöneticilerin açıklaması” adıyla isimsiz bir mektup yayınlandı. Normal şartlarda böyle isimsiz gelen açıklamalara pek itibar etmem. Ancak mektubun içinde yazanlar, biraz konuya hâkim olan herkesin kim tarafından yazıldığını anlamasını sağlayacak kadar netti. İsim vermeden açıklama yapılmasını doğru bulmasam da açıklamada verilen rakamlar ve bilgiler aslında son derece önemli ve kritik.
Genelde bu tarz mektupları Cemal Aydın ya da onun yöneticilerinden gelmesine alışmıştık. Ancak bu sefer mektup Atilla Süslü ya da yönetiminden birileri tarafından kaleme alınmış. Çünkü baştan aşağı o döneme ait bilgiler içeriyor.
Mektupta geçen bir bölümü aynen aktarmak ve açmak istiyorum.
“Sinan'ın transferinden 360 bin TL, Ümit'in transferinden 405 bin TL, Bizzat bizlerin imzaları ile üye yaptığınız 600 kişiden aldığınız 600 bin TL, Kulüpler Birliği tarafından verilen 120 bin Avro 280 bin TL, Altyapı ile ilgili olarak TFF’de biriken hak edişlerimizin toplamı 300 bin TL… Yaklaşık olarak 2 milyon TL ile TFF de bulunan 4,5 milyon TL gibi bir tutarı sizin kullanımınıza biz vermedik mi? Ve siz bazıları parasını alabilsin diye TFF’ye fatura kesip aynı şahıslardan 900 bin TL almadınız mı?”
Yani Yiğiner, kulübü devraldığında kulübün kasasında 2,9 milyon TL bir para var. Bunun üzerine tribünlerden gelen yöneticilerden alınan 150 bin lirayı da katınca ortaya 3 milyon TL’ye yakın bir nakit para olduğu çıkıyor. Yine aynı mektupta geçen ve kulüp tarafından yapılan bilgilendirmelerin de doğruladığı üzere kulübün Yiğiner döneminde harcanın para 2,8 milyon TL.
Çok fazla rakamlarla kafa karıştırmak istemiyorum ancak önemli olan bana göre şu. Yiğiner ve ekibi rakamlara göre şu saate kadar elini cebine atmadı. Federasyondan, satılan futbolculardan, Gökçek yöneticilerinin tahsilatçılığından gelen komisyon ile kulübü çevirdi. “Eski yöneticileri olsa kulübü soyardı” denilebilir. Buna bir şey diyemem. Elimde belge olmadan ne bir kişi için kulübü soydu diyebilirim ne de soymadı ya da soymaz diyebilirim.
Gelelim işin realitesine…
Kötü örnekleri kenara bırakıyorum. Camianın kısmen benimsediği ve arkasından pek kötü söz söylemediği Atilla Süslü örneği ile yola çıkıyorum.
Atilla Süslü kalsaydı ne olurdu? Yiğiner geldi ne oldu?
- Atilla Süslü kalsa transfer yasağı kalkmamış olacaktı. Yiğiner de kaldıramadı.
- Atilla Süslü kalsa idi büyük ihtimal takım küme düşecekti. Yiğiner de küme düşürdü.
- Atilla Süslü kalsa idi büyük ihtimal kulübün TFF’de 4 milyon TL alacağı olacaktı. Yiğiner ile faturanın devlete ödenmeyen KDV si karşılığı bu alacak Gökçek yöneticilerine gitti.
Büyük resme baktığımızda Atilla Süslü’nün Yiğiner’den kulübü daha kötü hale sokacağı çıkmıyor. Zaten aslında iyi giden pek bir şey de yok.
Kulübün FIFA’lık dosyalarının yapılandırılması, kulüpte güçlü görünen bir başkanın olması elbette etkili olmuştur. Hem futbolcuları hem de taraftarları ümitlendirmiş, camiayı hareketlendirmiştir. Ancak hepsi bu... Zamanında Cemal Aydın’ın elinde olan delege gücü yapılan üyelikler ile Mehmet Yiğiner’e geçmiştir. Başkan olmadan önce kapısından bile geçmediği, gelmeyi bırak maçının hangi gün olduğunu bilmediği Ankaragücü’nün ismini değiştirmeyi düşünecek kadar bir güç sağladı. Farkında mısınız bilmiyorum Ankaragücü için üretilen projelere, isim değişikliklerine oy verecek kişiler Ankaragüçlü değil. Mehmet Yiğiner’in esnaf arkadaşları…
Mesut Bakkal’a alacağı neden ödendi?
Bu sorunun cevabını bilen lütfen bana bir açıklasın. Transfer yasağı kaldırılamamış, vefat eden Ediz’in parası ödenmemişken alacağının yarısına razı diye Mesut Bakkal’ın alacağı neden ödendi? Mesut Bakkal bile alacağının ödenmesini şaşkınlık ile karşılamışken üstelik. Neden başkalarına benzer öneri götürülmedi ya da transfer yasağı kalkmayacakken koşa koşa Bakkal’ın hesabına para yatırıldı? İnsana şunu sorarlar. Ümit’i Sivasspor’a Mesut Bakkal’ın alacağını ödemek için mi sattınız? Belki Ümit takımda kalsa küme bile düşmeyecekti?
5 yıldızlı başkanlık makamı
Beştepe’de bulunan başkanlık makamı (altını çizerek söylüyorum tesisler değil) tamamen yenilendi. Granit yerler, lüks kapılar, yeni odalar, cam dış kaplamalar. Görünce insanın beğenmemesi mümkün değil. Ankaragücü’ne çivi çakan elleri alkışlamayı bilmek gerekir. Ancak bu işin bir de sorgulanması gereken yanı var. Ankaragücü’nün aciliyeti 5 yıldızlı başkanlık makamı mıydı? Bir hatırlatma yapayım. Yiğiner düzenlediği ilk basın toplantısında Gökçek’lerin alacağı için faturanın neden kesildiğini anlatmış, bunu kamuoyundan ve yöneticilerden gizlemesini ise “Paramız olduğunu hissederlerse elimiz zayıflardı” demişti. Her şeyi kenara bırakıyorum. Siz o 5 yıldızlı başkanlık makamında alacaklılar ile pazarlık yaparken, kapıda odaların ve devletin size verdiği korumalar, şoförler ve lüks arabalar duruyorken nasıl “Paramız yok” diyeceksiniz? Paranız yoksa bu binayı nasıl yaptınız demeyecekler mi? Başkanlık makamının hemen yanında 2 tane saha basit bir su motorunun değişmemesi yüzünden kurumuşken o makamda nasıl kendi tabirinizle Ankaragücü’nün itibarını yükselteceksiniz?
Yiğiner, Twitter’da bazı taraftarların bu konudaki tepkisine, “Parasını ben verdim. Kimseye hesap vermem,” dedi. Bu binayı kendi cebinden yaptırdıysa bu kesinlikle çok sevindirici. Ama lütfen 300 bin TL’yi geçtiği söylenen masraf kalemleri için kulübe yaptığınız bağışı da gösterin. Kulübü acil ihtiyacı olmayan 5 yıldızlık başkanlık makamı için ekstradan borçlandırmayın. Bunun makbuzunu gönderirseniz yayınlamaktan çok büyük mutluluk duyarım.
Tefeciler kimler?
Mehmet Yiğiner düzenlediği ilk basın toplantısında başta Cemal Aydın olmak üzere birçok eski yöneticinin kulübe para verip faiz aldıklarını açıklamış, ancak Gökçek cephesinden sadece Nuri Elibol’un adını söylemişti. Hatta “Kimse tefecilik yapmasın, aldıkları faizleri geri getirsinler” demişti. Geçen günlerde Gökçek yöneticilerinin tamamının kulübe para verdiklerini ve faizleri ile aldıklarını söylemesini ise kesinlikle çok olumlu bir gelişme olarak görüyorum. Şimdi Ankaragücü başkanı olarak görevinin bu isimleri teker teker, “Arkadaş ayırt etmeden” açıklaması ve faizleri geri getirmeleri için çağrı yapması gerektiğini düşünüyorum. Yapabilir mi? Sanmıyorum…
Transfer gündemi
Ankaragücü’nde sözleşmesi biten, ya da talipleri olan oyuncular ile ilgili her gün ayrı bir haber geçiyor. Kulüp yayınladığı açıklama ile geç de olsa bir transfer komitesi kurduğunu ve görüşmelere başladığını açıkladı. Transfer yasağı kalkmazsa bu seneki kadroyu korumak çok ama çok önemli... Başkanlık makamını yenilemekten de önemli… Bu camia Melih Gökçek’in tarif ettiği gibi paraşütsüz amatöre gidemez. Gitmemeli. Bu sene kadrosunu koruyup bir an önce alt liglere alışmadan PTT 1. Lige yükselmeli. Yönetimin futbolcuları tutma konusunda göstereceği performans benim açımdan başarılı ya da başarısız olduğunun en önemli kriteri. Teknik Direktör Mustafa Kaplan da bu sene gösterdiği performansı gölgelememeli, eski alışkanlıklarına uyup her futbolcu haberinin altına diğer kulüplere almaları için referans olmamalı, diğer kulüp yöneticilerine, “Bu çocuk çok iyi, bakın alın pişman olmazsınız,” gibi sözlerle açıklama yapmamalı, kalmaları için en az yönetim kadar çaba sarf etmeli.
Kongre ve mahkeme süreci
Mehmet Yiğiner hem yaptığı açıklamalarda hem de Twitter’da Ankaragücü’nü gelecek aylarda bir kongrenin beklediğini söyledi. Kongrenin neden yapılacağını, oradan ne kararlar çıkacağını şu an kimse bilmiyor. Mehmet Yiğiner’in gizli ajandasında ne gibi düşünceler ve planlar olduğunu net bir şekilde görmeden bir şey diyemiyorum. Ancak 1910 Ankaragücü ya da Ankaragücü’nü Ankaraspor ile birleştirme gibi hayallerin ve planların hem hukuken hem de mantıken uygun olmayacağını biliyorum. Ankaragücü’nü kurtarmak için yola çıkmış ve başkan olmuş birisinin kulübü kapatıp ismini başka bir yerlere verme hayallerini şaşkınlık ile izlemekten başka bir şey elimden gelmiyor.
Ocak ayında yapılan kongrede usulsüzlük olduğunu ve bunun başa bela olabileceğini söylemiştim. Şimdi bu söylemimi bir üst boyuta taşıyorum. Senede 100’den fazla kongre yaptığını söyleyen birisi bu yapılanın usulsüz olduğunu bilemeyebilir mi? Dillendirip yeni davalara sebep oluşturmak istemem, ancak Yiğiner, Gökçek’lerin gitmesine neden olan mahkemenin Yargıtay kararını bir okursa o kongrede daha ne usulsüzlükler olduğunu mutlaka görecektir. Açık söyleyeyim Bent Ahlat’ın açtığı davayı da danışıklı dövüşten öte bir şey olarak görmüyorum. Buna benzer olayları Ankaragücü camiası çok yaşadı. Gökçek yönetimine sallayıp duran Bent Ahlat, kulüpten faturayı kaçırıp Gökçek yöneticilerinin tahsilatçılığını yapmadı mı? Ardından eski bir suçundan dolayı hapis yatıp konuyu unutturmadı mı? Bugün Yiğiner ile kavgalı görünen Ahlat gayet güzel gidip Yiğiner’in ajandasındaki başka bir plan için dava açmış olabilir. Kimse de şaşırmasın;“Cemal Aydın bizi dava etmeseydi biz kulübü iyi yerlere getirecektik,” söyleminin bir benzeri çıkıverirse karşınıza…
Yiğiner kalmalı
Yukarda yazılanlardan kimse benim Yiğiner’e düşman olduğumu ya da gitmesi için çaba sarf ettiğimi düşünmesin. Tam aksine kalmasını ve kulübü kurtarmasını istiyorum. Benim işim kulüpte olan biteni bir haberci olarak takip etmek ve değerlendirmek. Varsa gizli ajandalar, o ajandadaki gizli planları çözmek ve okuyucularımızla paylaşmak. Yeri geldiğinde hep kötü şeyleri yazıyorsun, iyi şeyleri de yaz diyen taraftarlar oluyor. Kulüpte iyi yapılan ne varsa şimdiye kadar hep yazdık. Mutlulukla yazdık. Yiğiner yönetiminden kimse de biz şunu yaptık da Klasspor gizledi, yayınlamadı diyemez. Ama şu detayı atlamamak lazım. Kulüpte maaş ödenmiyorsa bu haberdir. Ya da doğalgaz kesildiyse bu haberdir. Maaş ödendi, kulübe 200 TL lik gaz alındı diye haber yapılmaz. Kulübü küçük düşürür böyle haberler zaten. Onun için demek istediğim, biz habercilik işimizi yapıyoruz. Araştırıyoruz, sorguluyoruz, yazıyoruz. Ankaragücü’ne gelmiş hiçbir başkan ya da yönetici Klasspor’a ya da Bülent Atlas’a şu kadar para verdik, şunu istedi, bunu istedi diyemez. Dedikleri an, ben bu siteyi kapatır; pılımı pırtımı toplar giderim. Hele hele iki gün önce birilerinin yancılığını yapan, geçen senenin Fenerlisi, bu senenin çakma Ankaragüçlüsü adamlar üzerinden sosyal medyada dedikodular çıkarttırmak, bir de gerçekmiş gibi bunu Twitter’da paylaşmak Ankaragücü başkanına yakışmaz. Yakışanı varsa, hakkımızda bildiğiniz bir şeyi koyarsınız önümüze, aslanlar gibi çıkar cevabımızı veririz. Siyasetten gelen, “Çamur at izi kalsın” olaylarını Ankaragücü başkanına yakıştıramam…