Tanıl Bora 2000’li yılların ortalarında “Gençlerbirliği taraftarlığı yönetime rağmen yürütülen zor bir zanaattır,” demişti. Maalesef aynı durum yıllar geçse de hiç değişmiyor.
Hakan Kaynar ismini Gençlerbirliği camiasında birçok kişi yakın zamanda öğrendi. Tribünlerden yöneticiliğe yükselen, kulübün yeni vizyonunu şekillendirmeye çalışan kişi olur kendileri. Bu yazımın konusu da maalesef Hakan Kaynar ve icraatları… Sabır taşı çatladı artık.
Belgesel ile gelen yöneticilik
“Hakan Kaynar tribünlerden yönetime yükseldi,” dedim ama tribünlerde gören kişi sayısı bir elin parmağını sanırım geçmez. Ben gören şanslı kişilerdenim. Ama Hakan Kaynar’ı asıl tanımamızı sağlayan eser, “Büyük Başkan Belgeseli” oldu. Ali Ekber Düzgün ile birlikte hazırladıkları ve İlhan Cavcav için hiçbir kötü eleştirinin yer almadığı bu belgesel Kaynar’a kulüp yöneticiliğinin kapılarını adeta açtı. Bir gün kulüpte yönetici olmak isteyen genç nesillere de bunun en kolay yolunun Cavcav’a film çevirmek, şiir yazmak ya da şarkı bestelemekten geçtiğini bir manada gösterdi. Bildiğim başka yollar var ama onu dillendirip yazıyı sulandırmayım. Çekilen bu belgesel Hakan Kaynar’a yöneticiliği, Ali Ekber Düzgün’e ise Fuat Çapa’nın ekibinde kadro sağladı. İşlerini iyi yaptıktan sonra nasıl geldiklerine değil neler yaptıklarına bakmak lazım dedim ses etmedim. Hatta bir taraftar politikasının oluşmasının önemini de herkesle paylaştım. Destek oldum.
Ancak işi zıvanadan çıkarmayı mükemmel bir şekilde becerdi.
Nerden başlayalım?
Basının tanımadığı Basın Sözcüsü…
Yaklaşık 10 ay önce kulüp yönetimine giren ve Basın Sözcüsü seçilen Hakan Kaynar’ın basın ile uzaktan yakından hiçbir alakası yok. Birçok gazetenin haber temsilcisinde, internet sitesi yöneticilerinde Hakan Kaynar’ın telefon numarasının olduğunu bile sanmıyorum. Arada yaptığı sükseli açıklamalarda titri basın sözcüsü olarak geçmese eminim ki gazetecilerin bu durumdan haberi bile olmayacak. Zaten Hakan beyin basın sözcülüğünde gözü de yok. Hürriyet Gazetesinde çıkan bir habere basın açıklaması ile saldırır şekilde cevap vermesi zaten gözünün olmadığının göstergesi… Sezon başında basına verilen yemekte futbol ile alakası kalmamış gazetecileri çağırıp muhalif ses verenleri çağırmamak, hatta davet listesinden adını çıkarmak gibi muhteşem işlere de imza attı. Ama diyorum ya kendisinin basın sözcülüğünde zaten gözü yok. Durumun vahim kısmı ise kendisinin de kulüpte ne iş yaptığını bilmemesi hatta. Daha çok sosyal medyadan ve taraftardan sorumlu yönetici modunda geziyor. Taraftarla Fuat Çapa yemek yiyecek ise taraftardan sorumlu yöneticiler ortada yok ama Hakan Kaynar orada. Taraftarın Beşiktaş maçı sonrası yönetimi eleştiren açıklaması nedeni ile aklı sıra taraftara sus denecek ise Hakan Kaynar orada. Taraftarın içinden çıkan adam yönetime girdiğinde eskiden yaşadığı sıkıntıları çözmek için çaba sarf eder ya Hakan beyde bu durum tam tersi. Susturmaya programlı..
Sosyal medya balonu elinde patladı…
Kulübün vizyonunu bile “Alkara”nın çakması “Kırmızıkara” ile oluşturmaya çalışan Hakan bey sosyal medya çalışmalarında da büyük bir fiyaskoya imza attı. Rakamlar ortada... 27 bin kişilik taraftar sayfasını kapattıran, sosyal medyada büyük işlere imza attık havası ile gezen Hakan Kaynar’ın Facebook’ta sağlayabildiği takipçi sayısı sadece 1300 kişi. Twitter’da ise durum biraz daha iyi. 3000 takipçiye ulaşılmış. İki yerdeki takipçileri farklı saysak bile toplamda kulübümüz bu muhteşem sosyal medya atağı ile 4300 kişiye ulaşabiliyor. “Hakan Kaynar’ın kapattırdığı sayfaları 35 binden fazla kişi takip ediyordu,” dersek durumun vahameti daha iyi anlaşılabilir. Kulübün iyi niyet ile yaptığı sosyal medya hamlesini ve emeğe mutlaka saygı duyuyordum. Ancak faşistçe, yıllardır taraftarın verdiği emekleri yok sayarcasına kapattırıyorsa ne yapılan işlere ne de kendisine bir saygı duymama gerek kalmaz. Kulüp olarak taraftarı geçemiyoruz o halde kapattıralımdan başka birşey değil bu.
Özür dilemek yerine yaptıkları açıklama ise sadece yapılan pisliğin üzerine mum dikmek olur.
Devam edelim…
Aylardır Ankara Rüzgarını satışa çıkarttıramadı…
Tanıl Bora’nın kaleme aldığı Gençlerbirliği’nin tarihini anlatan “Ankara Rüzgarı” kitabının depolarda çürütüldüğünü ve satılmadığını daha önce defalarca duyurduk ve söyledik. Verilen emeği ve tarihi kulübün umursamaz tutumuna artık alıştığımız için garip gelmiyordu. Ancak tribünden gelen bir yönetici bu kitabı 10 ayda depolardan çıkarttıramadı ise ne işe yaradı senin varlığın demek garip olmasa gerek. Gerçi bugün gelen baskıları ve taraftar sayfalarının kapatılması tepkisini azaltmak için satışa çıkarıldığı duyuruldu. “Bakın kitabı satışa çıkardık” haberi ile taraftarın gazının alınabileceğini düşünmek ise son derece gülünç.
Taraftarı susturmayı deneyen Kaynar…
Taraftarın açtığı Metin Kurt pankartına bile sahip çıkılamamasının yanı sıra Gençlerbirliği–Beşiktaş maçında Maraton tribününe Beşiktaş taraftarlarının alınması, bu nedenle tribünde çıkan olaylar, kulübün bu duruma göz yumması ve ardından gelen tepkileri tekrar hatırlatmaya gerek yok. Hakan Kaynar bey yine hiç işi olmamasına rağmen taraftarların yaptığı açıklamaları geri çektirmeye beceremeyince de taraftara tepki gösterdi. Taraftarın yaşadığı sıkıntılar için özür dilemesi gerekirken niye tepki gösteriyorsunuz diyebilen Hakan Kaynar, haddini aştığını umarız bu tepkilerden sonra biraz fark etmiştir. Hele hele taraftarı susturmak için herkesin sevdiği insanları araya sokması ise komediden öte bir şey değil.