Daha önce defalarca Ankaragücü’nde en büyük sıkıntının samimiyetsizlik olduğunu yazmıştım. Ankaragücü’nde son bir senede gelen öyle başkanlar ve yönetimler gördük ki sütten ağzı yanan vatandaş gibi önümüze gelen yoğurt bile olsa üflemek zorunda hissediyoruz kendimizi.
Atilla Süslü ve Mehmet Yiğiner Ankaragücü için güzel söylemlerde ve vaatlerde bulunsalar da yapılan açıklamalardaki tutarsızlıklar kafaları karıştırıyor.
Yiğiner’in başkan adaylığını kendisinin açıklamaması, ilerleyen günlerde Hürriyet Gazetesine verdiği açıklamada da “Atilla Süslü kaçış noktası olması için benim adımı söylemiş,” sözü ciddi bir kafa karışıklığı yaratıyor.
Melih Gökçek ile yıllardır çok yakın ilişki içinde olan Yiğiner ile yaptığım konuşmada Melih Gökçek ile görüşmediğini ancak icazet almasına da gerek olmadığını söylemişti. İlerleyen günlerde yine Hürriyet Gazetesi üzerinden yaptığı açıklamada, “Melih Gökçek el vermez ise yokum” demesi kafa karışıklığını artırıyor.
Atilla Süslü’nün yaptığı basın toplantısında ve aynı gün yaptığımız telefon konuşmasında salı günü adaylığını açıklayacağını bildirmesine rağmen 4 Ocak tarihine ertelemesi, ilk açıklamalardaki “Adayım” söylemini ilerleyen günlerde “Aday olmasam bile” şekline çevirmesi bir başka tutarsızlık olarak önümüze düşüyor. “Demirden korksam trene binmezdim” diyen Yiğiner’in Konya maçında taraftardan korkup fikir değiştirdiğini düşünmek de pek mantığa uymuyor.
Bir taraftan kulübe 230 üye yapan, kulüp muhasebesini kendi elemanlarına inceleten Yiğiner’in adaylığını açıklaması için 4 Ocak tarihine kadar beklemesindeki amacı anlayabilmiş değilim. Ankaragücü taraftarı ve spor kamuoyu ikinci yarıda nasıl bir Ankaragücü göreceğini merakla beklerken, transfer yasağının kaldırılması ve transfer yapılması için acele edilmesi gereken bir süreç söz konusuyken Yiğiner’in neyi beklediği anlaşılabilir değil. İlaveten Atilla Süslü’nün, “Yiğiner aday olmazsa ben olurum” söylemi de kafaları iyice karıştırıyor.
Yiğiner’in Kulüp muhasebesinde yapılan inceleme sonucuna göre karar vermesi de pek mantıklı gelmiyor açıkçası. Borç 100 değil 150 milyon çıksa ne fark edecek?
Yine ilk açıklamalarda, “Hiçbir futbolcuyu satmayacağız” denmesine rağmen önce Sinan’ın Beşiktaş’a, ardından Ümit’in Sivasspor’a verilmesi tutarsızlıklar hanesindeki çentikleri artırıyor.
A) Transfer yasağını kaldıracaksanız bu oyuncuları neden satıyorsunuz? Verdiğiniz fiyatlara bu kalitede oyuncu bulma şansınız maalesef yok. Üstelik takımı ve arkadaşlarını tanıyan, uyum sorunu yaşamayacak bu oyuncuların yerlerini doldurmak oldukça güç olmayacak mı?
B) Transfer yasağını kaldırmayacaksanız, futbolcuların satışından gelen paralarla diğer oyuncuları elde tutacaksanız bu işte bir gariplik yok mu? Eğer devre arasında transfer yasağı sorunu yapılan açıklamalardan sonra çözülemez ise Atilla Süslü’nün de Mehmet Yiğiner’in de gözümdeki yeri Sami Altınyuva ve Bent Ahlat ile aynı seviyeye iner. Transfer yasağına neden olan oyuncular ile henüz bir görüşmenin yapılmamış olması da açıkçası beni bu konuda ümitsizliğe itiyor.
Atilla Süslü ile yaptığımız görüşmelerde Cemal Aydın’ın Onursal Başkanlığının düşmesini kesinleştirmek için 6 Ocak kongresinde çoğunluk sağlanamayacağı için ikinci kongrede işlemi tamamlamak istediklerini söyledi. Cemal Aydın’ın Onursal Başkanlığının elinden alınacak olması keyif verici bir gelişme olsa da kulübün önündeki en acil işin, güçlü bir yönetim ve çok hızlı olarak bu takımın ligde kalmasını sağlayacak işlerin yapılması olduğunu düşünüyorum. İlerleyen tarihlerde bir tüzük değişikliği kongresi ile Cemal Aydın’ın Onursal Başkanlığını yine alabilirsiniz. Ancak kongre ertelenir ve beklenen hamleler kongre sonrasına bırakılırsa, bu, kulübe yapılmış en büyük kötülük olur.
Fatura Meselesi
Ankaragücü’nde sürekli bir fatura konusu konuşulup duruyor. Bent Ahlat da göreve geldiğinde gazetelerde faturalardaki usulsüzlükler ile ilgili açıklamalar yapmıştı. Şimdi Mehmet Yiğiner kulüpte kayıp faturaların olduğunu söylemiş. Bu faturalar kimin döneminde kaybolmuş, bununla ilgili ne yapılmış, kayıp faturalar için ilan ve resmi prosedür uygulanmış mı hiçbir bilgi yok! Resmi işlem yapıldıktan sonra kayıp faturanın kulübe ne zarar verebileceğini ise anlamak imkânsız... Kayıp fatura varsa bildirirsin olur biter.
Ancak… Mehmet Yiğiner’in ne kadar iyi niyet ile kulüp için uğraştığını düşünsek de Ankaragücü’nün Futbol Federasyonunda duran 4 milyon TL’ye yakın alacağının icracı Gökçek dönemi yöneticilerine aktarılması için kulübün faturayı kesmesi gerektiğini unutmamak lazım... Umarız Yiğiner ve ekibi göreve gelirse ilk icraatları bu faturayı kesmek olmaz. Kongre uzadığı için transfer yasağını kaldıramayan, üstelik ilk icraatları Gökçek dönemi yöneticilerin alacaklarını almasını sağlayacak bir yönetime taraftarların bakış açısı da mutlaka hoş olmayacaktır.