Klasspor - Özhan Yüksel - Orası Anfield, Peki Ya Burası? yazısı

Site İçi Arama


ORASI ANFİELD, PEKİ YA BURASI?

6350 Okunma


Liverpool'un mabedi Anfield Road'un çıkış tüneline efsane menajer Bill Shankly tarafından astırılan, her Liverpool oyuncusunun maça çıkmadan evvel dokunarak bir ritüeli gerçekleştirdiği tabelada "This is Anfield" yazmaktadır. Shankly, "Bu oyuncularımın kim için oynadıklarını, rakiplerin ise kime karşı oynadıklarını bilmelerini sağlıyor" diyerek, üç kelimenin altında yatan derin manevi anlamı bünyelere zerk etmiştir. 

 
Bu tip bir yazı Anfield Road'da değil de, 19 Mayıs Stadı'nda, Gençlerbirliği soyunma odasının çıkışında yazsaydı -özellikle ülke futbolunun kıymetlileri "büyük" takımlara karşı oynamak söz konusu olduğunda- "sahada adaletin aranmaması" gerektiği üzerine bir anlam içerirdi muhtemelen. Federasyonunun plazalarda, köşe yazarının gazetelerde, spikerinin maç anlatımında, polisinin tribünde, hakeminin saha içinde var edilmesi ve sürdürülebilmesi için ahlaksız ve yüzsüz bir çaba içinde olduğu bu düzende Özgür'ün yaptığı hamleler de, Fuat Hoca'nın verdiği direktifler de, Cem Onuk'un gerçekleştirmek istediği transferler de, bizlerin tribündeki adanmışlığı da okyanusa karşı atılmış kulaçlar olmaktan öteye gidemiyor. Petroviç'in penaltı pozisyonu veya kart tercihlerindeki çifte standart gibi spesifik kararlardan öte; müsabaka boyunca oyuncularımızı yıldırarak, Beşiktaş'ın önünü açma misyonu edinmiş bir hakemin gölgesi altında oynanmaya çalışıldı bu maç. Haftalardır alenen önü kesilen bir takım için dile gelen sonuç bağlamlı bir serzeniş değil bu; sonuca ulaşmak için rakiple birlikte hakemin de aşılması gerektiğini dikte eden sisteme karşı bir hak arayışı. Herşeye rağmen tüm bu terbiyesizliklerin bir kez daha sergileneceğini bildiğiniz, ülke futbolunda gidebileceğiniz en üst sınırın birileri tarafından çizildiğinin farkında olduğunuz halde hala stadda yerinizi alıyor, bu takım için 90 dakika tüm adanmışlığınızla orada var olabiliyorsanız; bu size hemen hiçbir kazanım sağlamıyor belki, fakat desteklediğiniz kulüpten, dolayısıyla bu futbol ortamında aldığınız pozisyondan ötürü aynaya utanmadan bakabilir, futbolun içinde bulunduğu her alanda sırtınız dik durabilirsiniz. 
 
Maça, Petroviç'in takımın ön alanıyla pas bağlantısını harika kurması, Azofeifa'nın da pasif görüntüsünden uzaklaşıp, üçüncü bölgede hareketli ve etkili olmasıyla orta sahayı tamamen kontrolümüzde tutan, son derece üstün bir futbolla başladık. İlk 30 dakikalık bölüm, hem fert fert hem de takım halinde, bu sezon çıktığımız en yüksek noktalardan biriydi. Kulusiç'le bulduğumuz golün akabinde farkı ikiye çıkaracak fırsatları yakalarken, bir anda pozisyon vermeden gol yemeyi başardık.
 
İkinci yarının ilk 20-25 dakikalık bölümünde Petroviç'in pas yüzdesinin inanılmaz düşmesi, Azofeifa'nın da Lekiç'in arkasında kaybolması nedeniyle, Toraman, Veli ve Necip'ten oluşan Süper Lig'deki en kabiliyetsiz orta sahalardan birine karşı, oyun içi üstünlüğümüzü tamamen yitirdik. Olcay'ın, Hurşut'tan hiç yardım alamayan ağır Cem Can'a; Holosko'nun da Tosiç'e kanatlarda üstünlük kurarak hazırladığı pozisyonlarda geriye düşmemizi engelleyen tek etken Hugo Almeida'nın beceriksizliğiydi. Fuat Hoca'nın da maç sonu açıklamasında teşhis ettiği belli olan bu oyundan düşme problemini, neden sahada yokları oynayan Azofeifa'nın yerine, Mersin İdman Yurdu maçında oyuna girmesinin ardından sol kanada kaydırılana dek geçen kısa sürede oyunu bütünüyle lehimize çeviren, hakeza bu maçta da oynadığı sayılı dakikalarda ne derece hevesli olduğunu ve oyuna etki edebileceğinin sinyallerini veren Mehmet Kara'yla çözümlenmediği, sorgulanması ve anlaşılması gereken bir problem olarak ortada durmakta.
 
Oyuncuları değerlendirmek gerekirse; Lekiç, hem özgüven problemi hem de sezon başında yetersiz olan fizik kapasitesi üzerinde gelişim gösterdikçe, saha içindeki performansı da sevindirici bir şekilde yükseliyor. Sivok ve Ersan gibi oldukça güçlü iki müdafaa elemanına karşı sergilediği etkileyici futbol övgülerden uzak kalmamalı. Maçın ikinci yarısında performansı çok düşse de, ilk yarıda oynadığı kusursuz futbolla Petroviç potansiyelinin ne denli yüksek olduğunu bir kez daha gösterdi. Konsantrasyon ve istikrar sorununu aşabilmesi halinde, ondan aldığımız verim çok ama çok üst düzeye çıkacak. Bu maçın bizim adımıza kazancı ise Özgür olabilir. Sayısız kritik müdahelesi ve topu soğukkanlı kullanımıyla bu forma altındaki en etkileyici maçlarından birini çıkardı. 
 
Fuat Hoca maç sonu açıklamasında, son derece haklı olarak, ligde sadece 9. sırada bulunan bir takım üzerine dönen felaket senaryolarını eleştiriyor. Kadro seçimi, sahaya etki gibi taktiksel gerekliliklerde tatmin edici bir performans sağlayamamış, dolayısıyla eksiksiz bir güven tesis edememiş olsa da, bu ışığı hiçbir zaman vermediğini de söyleyemeyiz Fuat Çapa'nın. Alternatif olarak sunulan isimlerin kalitesizliği, ama daha da önemlisi bu kulübün bir teknik direktöre vereceği azami sürenin 1.5 sene olmaması gerekliliği inancıyla, bu noktada Fuat Hoca'ya tam destek vermemiz gerektiği kanısındayım. Henüz ortada net bir başarısızlık dahi yokken Fuat Hoca'nın kovulması, benim nazarımda büyük bir yanlış olarak nitelendirilecektir.
 
Facebook Yorumları
Facebook üzerinden yorum var.
Site Yorumları
YORUM YAZ
Adınız:
Yorum:
Okuyucularımızın görüşleri bizim için çok önemlidir.
İçinde küfür, hakaret, tehdit, aşağılama bulunmayan; aynı bilgisayardan farklı isimler ile yazılmayan tüm yorumlar yöneticilerimizin onayından geçtikten sonra en kısa sürede yayınlanacaktır.
ÖZHAN YÜKSEL