Pek çok takımın yakın puanlarla sıralandığı bir ligde, kimin üst bölümde kalacağını belirleyecek kopuş haftalarına girmişken, hakemin maçı sabote edici kararları, keyifli bir futbolla beraber rahat kazanacağımız bir maçın ellerimizden kayıp gitmesine neden oldu.
Rakibimiz Sivasspor'la başlarsak, tek yaratıcı oyuncuları Grosicki'nin olmamasıyla Sivasspor son derece sıradan bir kadroyla, bu sıradan kadronun üstüne bir de beraberliği amaç edinmiş bir oyun yapısıyla çıkınca yönetmen koltuğuna oturmak bize düştü. Mehmet Nas ve Kadir çok koşan, diri oyuncular olmalarına rağmen, topta hakimiyet söz konusu olunca tercih etmeyeceğiniz isimler, bu ikilinin önünde oynayan Erman Kılıç, Chahechouhe ve Pedriel üçlüsü de geniş alanda yakalanırsanız başınıza dert açabilecek, fakat bu tehlike dışında da teknik kapasiteleri Süper Lig standartlarında en fazla vasat olarak nitelendirilebilir hücum elemanları.
Çok temkinli bir anlayışla sahaya çıkan bu sınırlı kapasitedeki rakip kadroya karşı bu sezonki en dominant başlangıçlarımızdan birini yaparak başladık oyuna. Fuat Hoca'nın, Azofeifa'ya bir tür oyunkurucu rolden daha çok, bir ikinci forvet gibi Lekiç'i destekleyici ve onun boşalttığı alanları değerlendirmesine yönelik bir misyon yüklemesiyle, oyunu biçimlendirme noktasında Cem Can ve Petroviç sorumluluk aldılar. Bu ikiliyle topa sahip olmaya çalışırken, Hurşut'un becerileri ve Tosiç'in de bindirmelerinden üretilecek hücum organizasyonlarına odaklandık. Maçın ilk 20 dakikasında gömülü Sivasspor defansına karşı net pozisyon bulmakta sıkıntı çeksek de, oyun hepimizi memnun edecek şekilde bizim ayaklarımızda hayat buluyordu ve ilerleyen dakikaların lehimizde bir seyir izleyeceğini öngörebiliyorduk. Ta ki hakem üçlüsünün birer figüran olmakla yetinmeyip, oyuncuları ite kaka sahnenin en önüne kendilerini attıkları ana kadar. Hurşut'un aldığı darbeyi görmeyerek önce Hüseyin Göçek, daha sonra da Pedriel'in net bir biçimde ofsayt olduğunu tespit edemeyerek yardımcısı hiç de haketmediğimiz, son derece insafsız bir gol yememize sebep oldular. Golden sonra oyun yine aynı akış içerisinde seyretse de, önce -o dakikaya kadar harika oynayan- Petroviç'in, ardından da Serkan'ın sakatlanması bizim yönlendirdiğimiz, tasarladığımız oyunun hakemlerden sonra bir de sakatlıklar tarafından sekteye uğramasına yol açtı. Jimmy'nin oyuna girmesiyle de Eskişehirspor mağlubiyetinden beri ilk defa sahada 4-4-2 sisteminde konumlandık. Bu tercihin akılcı bir hamle olduğunu söylemek gerekli, keza topu tutmayı çok da umursamayan bir rakibe karşı, orta sahadan bir adam eksiltip, bunu noksan olduğumuz hücum bölgesinde kullanmak oyunumuzu ikinci yarı gerçekten zenginleştirecekti.
İkinci yarıya, Sivasspor, Eneramo'yu dahi kendi yarısahasında konuşlandıracak bir geri çekilmeyle başladı. Bizse Azofeifa'yı ikinci forvet görevinden alarak, stoperler ile takımın geri kalanı arasındaki tüm bağlantıları sağlayacak bir oyun kurucu olarak kullanmaya başladık. Üzerinde ısrarla durmamız gereken bir nokta olarak, benim takımla ilgili ikinci yarı en çok hoşuma giden şey, hakkaniyetsiz bir şekilde geriye düşülmesine rağmen, bir saniye bile şuurun yitirilmemesi, sürekli olarak kısa ve sabırlı paslarla oyun kurmak için çabalanması, kolaycılığa kaçmak yerine, her defasında olgunlaştırılacak atakların kovalanmasıydı. İkinci yarının ilk 10 dakikası geçilmişken Erhan Güven'in Zec'le adam adama oynamak üzere oyuna dahil edilmesi ve Eneramo'nun arkasındaki oyuncu olan Chahechouhe'nin yerine defansif özellikli Adem Koçak'ın alınması bizim de topu geriden daha rahat çıkarmamızı ve topa daha rahat sahip olmamızı sağladı. Kazanacağımız penaltıya gelene kadar pek çok golle sonuçlanabilecek fırsat yaratsak da, eşitliği kazandıracak gole erişemedik. Attığımız golde ise önce müthiş çabası ve inadı ile Jimmy, ardından da kaleciyi ters köşeye yatıran Hurşut 70 dakikadır beklenen gürültünün nihayet kopmasını sağladı. İlk yarıdaki çok net penaltıyı es geçen Göçek'in, standardı sağlama uğruna bu penaltıyı uydurduğu noktasında hepimiz hemfikirizdir diye tahmin ediyorum. Golden sonraysa anlam veremediğim bir şekilde hücum dizilişimizde Jimmy soldan sağa, Zec forvetten sol kanada, Hurşut da sağ kanattan Lekiç'in arkasına kaydırıldı. Bu tam takır işleyen dizilişten yukarıdaki dizilişe geçmenin olumlu karşılığı olarak Jimmy'nin tehlikeli iki şutunu sayabiliriz. O şutlardan biri direğin solundan gitmek yerine biraz daha sağından gitmeye karar verse daha farklı bir yaklaşıma sahip olabilirdik, fakat bu hamlenin bize kaybettirdiği o dakikaya kadar muhteşem bir ikinci yarı oynayan takımın birden üretemeyen, tüm o dinamizmi kaybetmiş bir yapıya bürünmesi oldu.
Ankara'da Elazığspor maçının ardından bir kez daha kazanamamış olsak da, ortaya konan karakter ile Galatasaray maçının ardından yaklaşık bir ay sonra yeniden tesis edilen tutkulu ve ofansif oyun tüm tribünün tatminini sağladı. Hurşut'un pozisyonunda penaltı verilse veya Pedriel'in ofsaytta olduğu tespit edilse, hücum etme konusunda ne niyeti ne de imkanı olan bir rakibe karşı net bir galibiyet elde edilecekti. Bu vaziyet bardağın dolu tarafını işaret etmekte, boş tarafında ise kaybedilen iki puan, iki puandan daha önemlisi -son gelen haberlere göre durumlarının ciddi olduğunu öğrendiğimiz- Serkan'ın ve Petroviç'in sakatlıkları var. Önümüzde ligin en zorlu periyodu var ve bu periyodu Petroviç'siz geçirmek zorunda kalmak, Azofeifa'nın bu sezonki formsuzluğunu da düşününce, işleri bizim adımıza iki kat daha zorlaştıracak.