3 Temmuz’da başlayan şike soruşturmasının üzerinden yaklaşık 9 ay geçti. İlk günlerde kamuoyunca büyük bir şaşkınlıkla karşılanan ama bir süre sonra futbol severler tarafından İtalya’da yıllar önce yaşanan “futbolda temiz eller” ile özdeşleştirilerek “temiz futbol için bir umut” olarak görülen soruşturma, önce “normalleştirildi” sonra da “önemsizleştirildi.” Şimdi ise “son darbe” için “geriye” sa(y/r)ıyoruz…
Öncelikli olarak şunu belirtmem gerekir ki, soruşturma kapsamında, şu ya da bu şekilde adı geçen 8 takımın suçlu mu, yoksa masum mu olduğunu kimse bilmiyor. Bizler “son kullanıcılar” olarak gündeme düşen yazıları okuyoruz, konuşmaları dinliyoruz ve akabinde kararımızı verip, yazıyor-çiziyor ve konuşuyoruz.
Türk futbol tarihinde bugüne kadar bahsi geçen şike suçlamalarına ve ardından yetkili makamlarca yapılanlara/yapılmayanlara göz geçirdiğimde, Türkiye’deki futbolun temiz olmadığına inanıyorum. Yani kişisel görüşüm bu ülkedeki futbolun kirli olduğu yönünde.
3 Temmuz’dan bugüne kadar şike soruşturması kapsamında çok büyük bir bilgi kirliliği yaşanıyor. Rant peşindeki gazetelerin olaya “transfer haberi” tadında bakması ya da “taraflı” köşe yazarlarının konuyu her şekilde “takımlarını” haklı çıkartacak biçimde yazıp-çizmeleri nedeniyle bu kirlik daha da büyüyor.
İlk bakışta ülkedeki kirli futbolu düşünerek, soruşturma kapsamında adı geçen 8 takımın suçlu olabileceğini düşünsem de bu bilgi kirliliğinden ötürü kesin bir karara varamıyorum.
9 aylık sürecin en ilginç yanı, olayın başından beri para ya da “oy”un peşinde olanların, soruşturmada adı en çok anılan (ve aslında soruşturmanın gündemde kalma sebebi olan) Fenerbahçe’nin (ve akabinde diğer takımların) ceza almaması için yaptıkları açıklamalar.
Geçen bir ay içerisinde bu tür açıklamalar iyice hız kazandı. Bunun en büyük sebebi Federasyon Başkanlığı seçimi oldu. Yeni Federasyon Başkanı Yıldırım Demirören’in seçilmeden önce yaptığı “UEFA ile anlaşmaya çalışacağız. Anlaşamazsak birkaç yıl Avrupa’ya gitmeyiz ne olacak!” sözlerinin etkisi daha geçmeden, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın, “İngiltere 5 yıl UEFA Kupalarına katılmadı. Sonra daha güçlü geldi. Biz de 5 yıl katılmasak ne olacak” sözleri gündeme düştü.
İlgili takımların suçu ya da masumiyeti hakkında en ufak bir bilginin bile yer almadığı bu açıklamaların ortak vurgusu, “unutup yolumuza devam edelim” yönünde. Bu da kamuoyunda “şike yapmışlar, üzerini kapatmaya çalışıyorlar” düşüncesinin güçlenmesini sağlıyor. Hele bir de bu açıklamaları ülkenin başındaki Başbakan’ın ya da futbolun başındaki Federasyon Başkanı’nın yapmış olması, işi daha da dallandırıp budaklandırıyor.
Kısacası böyle giderse, kimsenin aklanmadığı, tüm iddiaların muallakta kaldığı bir “şike suçlaması” daha Türk futbol tarihi sayfalarında yerini almış olacak.
Kısa vadede şike soruşturmasından hiçbir kulüp ceza almadan çıkacak ama orta-uzun vadede (ne yazık ki şu anda kimsenin umurunda bile olmayan) “güvensizlik” daha da artacak. Yine kısa vadede (suçlu ya da masum) Fenerbahçe ve/veya diğer kulüplerin “hasarsız” olarak atlattıkları bu süreç, orta-uzun vadede üzerlerine yapışmış bir leke olarak kalacak.
Her şey bir yana, son günlerdeki Türk futbolunun Avrupa ve Dünya futbolundan dışlanmasının bile göze alındığı (doğru kelimeyi bir türlü bulamadığım) “inanılmaz” açıklamalar durumun iyice vahim bir hal almasını sağlıyor. Ülkede futbolun oynanmaya başlandığı günlerden bu yana siyaset ile futbolun yaptığı dansın uzağında kalmak istemeyen siyasilerin, “milyon”ların gönlünü (elbette sadece gönlünü değil!) almak isterken, temiz futbol isteyen “milyon”ları ve Türk futbolunun itibarını unutuyorlar…
Türk futbolu ile siyasetin dansı mı? O da ne? Diyenler için;
“Bizim İçin Oyna”: Türkiye’de Futbol ve Siyaset, Mehmet Ali Gökaçtı
Dip not: Bugün turkish-soccer.com’un yürütücüsü Erdinç Sivritepe, TF mail grubunda, Başbakanın yaptığı açıklamada bahsi geçen ve İngiltere’nin bir süre Avrupa Kupaları’ndan men edilmesi konusunda gazetelere yansıyan yanlış bilgi olduğunu yazdı. Buyurun;
“Gazetelere bakarsanız bir yanlış bilgi var. Beş yıl cezayı veren de Thatcher değil UEFA idi.
Olay 29 Mayıs’ta oldu. 31 Mayıs’ta Thatcher İngiltere Futbol federasyonu ile toplanıp İngiliz takımlarının Avrupa kupalarında çekilmesini isteyeceğini açıkladı ve toplantı için 21 Hazirana karar verildi ama UEFA 2 Haziran’da İngiliz takımlarının süresiz olarak kupalardan men etti.
Bu arada FIFA da 6 Haziran da sadece Avrupa kupalarından değil tüm dünya ile maç yasağı getirdi. Bir hafta sonra FIFA özel maçlara izin verdi.
Bu cezalar geldiğinde Thatcher in İngiltere futbol federasyonu ile görüşmesi için daha iki haftalık bir süre vardı. Beş yıllık ceza ile Thatcher in hiç alakası yok.”