Klasspor - Mehmet Zeki Özelgen - Kuaför Hakan'la futbol sohbeti edilmez yazısı

Site İçi Arama


KUAFÖR HAKAN'LA FUTBOL SOHBETİ EDİLMEZ

5533 Okunma


 

Hayatımızda artık Berber Nurettin Abi yok. “Gözlerim artık görmüyor” deyip, dükkanı devrettiğinden beri mahallelinin saçını sakalını Kuaför Hakan kesiyor. O da “Vur” deyince, öldürüyor.

 

Yeni nesil berberlerin (Kendilerine, kuaför, denmesini istiyorlar; ama ben inatla, berber, diyorum) böyle bir sorunu var. “Kısalt” deyince, üç numaraya vuruverirler. Hele ki uyukluyorsan, (Berber koltuğunun benim üzerimde öyle bir etkisi var. Küçükten kalma bir alışkanlık) bunu fırsat bilirler. Her tarafını eşitleyeyim, derken, bakar ki saçın tamamını almış. Hiç de sezdirmez. Her gidişinde yeni öğrendiği saç stilini senin üzerinde denemeye kalkmalarını saymıyorum bile. Allah’tan erkek milleti ‘paket’ tabir edilen uygulamalara maruz kalmıyor. Allah muhafaza… Berber Nurettin Abi öyle miydi? Saçını, sakalını ilk seferinde ezberler; her defasında aynı uzunluk ve şekilde bırakırdı.

 

Bir de bu Kuaför Hakan, yenilik merakıyla dükkanın camlarını saç mankenlerinin fotoğraflarıyla kapatınca, “Son nokta bu” dedim, “Artık gitmem.” O gün, hikayesini duyduğum ilk andan beri kendisine büyük hayranlık beslediğim Manisa Tarzanı gibi olmaya karar verdim. Bırakacaktım, saçı sakalı kendi haline. Özgürlüklerini verecektim. Bu sayede her şeye çekidüzen verip, her şeyin şeklini belirleme eğiliminden de vazgeçmiş olacaktım. Kendimle alakalı bir devrimin fitilini ateşlemişti Kuaför Hakan.

 

Ancak gelin görün ki, saçı sakalı salınca hanımın gazabına uğradım. Başlarda saçıma karışmıyordu, ama sakal mevzuunda büyük baskılara maruz kaldım. Ya Kuaför Hakan’a gidip sakal tıraşı olacaktım ya da berduş. İlk salvoları düğünden kalma tıraş takımı kullanarak atlatmayı başardım. Hiç kullanmamıştım o güne kadar. Hatıradır, diyordum. Manevi değeri vardı. Ama papazlarınkini andırmaya başlayınca, saçlar da sorun oldu. Dırdır çekmemek için ya kahveye ya da Kuaför Hakan’a gidecektim. İki hafta önce saçları ahenkle dans eden manken bebelerin bakışları arasından sıyrılıp dükkana attım kendimi.

 

“Ooooo” ünleminin ardından “Abi, çetelesini tuttum; tam iki ay 17 gün oldu” gibi çatışma yaratmaya yönelik bir cümle kurdu. Hiç oralı olmadım. Tacizlere cevap vermeyecektim. Çırağı çayı getirdi. Eskiden kalma berber alışkanlığıdır; dükkana gelip oturanlar dünyadan habersiz kalmasın diye, günün gazeteleri sehpa üzerinde durur. Dünyadan haberin olur. Yerel ölçektekileri de bizzat berber sormadan anlatır zaten. Onlardan bir tanesini açıp havadisleri okumaya başladım. Çayımı bitirmeden; koltuğu bana doğru çevirip, oturanın sırt ile omuz bölgelerinin birleştiği nokta hizasına denk düşen bölgesine vurarak, “Abi, gel” dedi. Gözlerimi onunkilerden hiç ayırmadan gittim, oturdum.

 

Üzerimde Kuaför Hakan zamanında başlayan berber koltuğu tedirginliği belirdi. Sak durdum, çocukluğumdan kalma alışkanlığı o bitirmişti. İlk defa nasıl keseceğine dair bir şey sormadı. Tam ona karşı takındığım tavrı anladı derken, “Abi” dedi, “Yengeyle arayı kıl tüy için bozmuşsun. Değer mi?” Bu topa girmesem olmazdı. Ama gene sabrettim. Pasladığı topların hiçbirine girmediğimi görünce, en zayıf noktamdam vurdu. “Buna da suskun kal da göreyim seni” der gibi baktı. Ayna üzerinden göz göze geldikten sonra “Abi” dedi, “Sizin takımı puan sıralamasının dibinde gördüm. Bu gidişle düşeceksiniz”

 

Sazı elime aldım. “Ulan” dedim, “Şu koltuğa oturduğumdan beri huzur vermedin. Berber Nurettin Abi varken mışıl mışıl uyurdum. ‘Bu koltuktan ebedi istirahatgâh yapacağız sana’ deseler, itiraz etmem. Berber Nurettin benim ezeli rakibim. Hasta Gençlerbirlikli olduğunu her zaman söyler, bununla gurur duyardı. Ama bir kez olsun Ankaragücü’nün düştüğü kötü durumdan faydalanmadı.”

 

Kuaför Hakan’ın densizlikle pişmanlık arasında gidip gelen yüz ifadesini görünce, daha da sinirlendim. “Ben” dedim, “Senin gibi İstanbul dalkavukluğu yapmıyorum. Düşse de düşmese de Ankaragüçlü olmaktan vazgeçmem. Pazara kadar değil mezara kadar… Ama sen takım biraz kötü gitse, bırakır gidersin. Arkana bakmazsın.”

Ağzını açmaya kalktı; ama bastırıp devam ettim. Verdim veriştirdim. Burada söylenmez.

Yutkundu, bembeyaz oldu. Tıraşı bitirdi. Aynadan bile bakmadı yüzüme. Parasını verdim, çıkarken de “İndir şu zibidileri camekândan. İnsan huzursuz oluyor” dedim. Ertesi gün önünden geçerken gördüm, cama tül perde çekilmişti.

 

Facebook Yorumları
Facebook üzerinden yorum var.
Site Yorumları
YORUM YAZ
Adınız:
Yorum:
Okuyucularımızın görüşleri bizim için çok önemlidir.
İçinde küfür, hakaret, tehdit, aşağılama bulunmayan; aynı bilgisayardan farklı isimler ile yazılmayan tüm yorumlar yöneticilerimizin onayından geçtikten sonra en kısa sürede yayınlanacaktır.
1
serkan oral
18 Ocak 201210:22
Noolcak bizim bu halimiz Mehmet Zeki.... Hayırlı olsun bu arada..