Bugün yeni güne daha güzel uyandım. Yalancıların mumlarının yatsıya kadar yanmayacağını görmek insanı huzurlu uyandırıyor doğal olarak. Hz. Mevlana’nın bir sözüyle başlamak istiyorum: “Ey altın sırmalarla süslü elbiseler giymeye, kemer takmaya alışmış kişi! Sonunda sana da giydirecekler dikişsiz elbiseyi!"
Ne gerek vardı, o kadar yalanlarla şişirilmiş boyalı balon haline getirilmiş kişilere... Çünkü sonunda giyeceğiz o dikişsiz elbiseyi. Yalanlarla gemi maalesef yürümez. Sonuçları gördük işte, artık herkes uyanışta… Sayın Sami Altınel, pardon Altınyuva kafam karıştı neydi ya? Her neyse soruyorum size Sami Bey, değer miydi taşıyamayacağın yükün altına girip, bu kadar lafı duymana? Sayın Sami Bey ve ekibi şunu unutmayın, biz Ankaragüçlüler çok büyük bir aileyiz ve bu aile o kadar zeki ki kimin ne olduğuna hemen uyanıyoruz! “Uyanıyoruz”un ne anlama geldiğini anlamadıysanız hemen söyleyeyim; tribün dilinde "Anlıyoruz" anlamında kullanılır.
Sayın Faruk Mangırcı'yı da tebrik ediyorum; iki yazısında da duygularıma tercüman olmuş. Çok güzel yazmış. Her harfine ve noktasına kadar katılıyorum. Benim yazılarım altında gördüğüm yorumlarda “kulüp çalışanları” olarak yazanlar her ne kadar inanmasam da diyorlar ki, Sami Bey o soğukta montuyla gidip sabaha kadar kulüpte çalışıyormuş; evine bile gitmiyormuş. Valla biz "Acıların Çocuğu" filmini çekmiyoruz; icraat görmek istiyoruz. Eğer soğukta montla gelip sabaha kadar oturarak bir şeyleri çözebileceksek biz de gelip o koltuğa oturmaya hazırız yani. Ben Ankaragücü başkanını “tribüne Rus kızlar getirdi” haberleriyle değil, “futbolcuların ve çalışanların parasını ödedi ve ödemeye devam ediyor” haberleri ile görmek isterdim.
Ayrıca Sayın Sami Altınyuva, bir söylenti daha duydum; birkaç sene önce “Biri Bizi Gözetliyor Evi”ne girmek için müracaat etmişsiniz fakat olumlu cevap gelmemiş. Ama burası “Biri Bizi Gözetliyor Evi” değil! Burada show yapamazsınız, yaptırmayız!
Geçen sene ofisinizde Fenerbahçe forması bulunduğunun ve sizin Fenerbahçeli olduğunuzun birçok tanığı var. Ama buna rağmen neden Ankaragüçlüyüm dersiniz ki? Oysa Fenerbahçeli olduğunuzu açıkça dile getirseniz belki daha sempatik olabilirsiniz.
Aslında yazacak o kadar çok şey var ki! Otoparkçısından garsonuna, işadamına ve mekân sahiplerine kadar hiç kimse hakkınızda hiç iyi şeyler söylemiyor. Bir tanesi de çıkıp demedi ki, “Helal olsun! Ankaragücü’ne ne kadar iyi bir başkan seçilmiş.”
Bu durum beni çok yaralıyor ve çok üzüyor. Artık bu oyun bitsin, perde kapansın istiyorum. Çünkü bu oyun hiç mutlu sona doğru gitmiyor. Bu işler, küçükken okulda yaptığın sınıf başkanlığına hiç benzemiyormuş değil mi?
Basın sözcüsü olarak görev verdiğiniz Nilay hanıma gelince… Eline Ankaragücü bayrağını ve atkısını alarak poz vermekle Ankaragüçlü olunmuyor. Zaten duyduğuma göre de Galatasaray taraftarıymış. Ayrıca bizim maçlarımıza atkı, şapka takıp erkek kılığında gelmeye hiç gerek yok. Biz kadın taraftarlar olarak gayet maçımızı rahatça izliyoruz. Biz Ankaragüçlüler bir aileyiz; orada kimsenin kimseye bir yanlışı olmaz. Kendisine tavsiyem bir daha maça gelirse rahat olsun; erkek kılığına girmesine gerek yok.
Düşme potasında bulunmamıza rağmen yönetimin başka şeylerle uğraştığını görmek beni çok yordu. Ama neyse ki bu hafta uyanış başladı ve gerçekler su yüzüne bir bir çıkıyor.
Buradan tüm taraftarlarımıza sesleniyorum; Ankaragücü’müz bir tane! Başka Ankaragücü yok! Ona sahip çıkalım ve her zamankinden daha çok sevelim. Biz başkentin takımı olarak hak etmiyor muyuz şampiyonluk görmeyi? Hak etmiyor muyuz Avrupa kupalarında oynamayı? Bunlar hep hayal olarak mı kalacak? Unutmayalım ki biz başkentiz! Bence Ankaragücü taraftarı her şeyin en güzelini hak ediyor. İnşallah Allah’ım bize o günleri görmeyi nasip eder. Biliyorum, Ankaragücü’nün adını duyduğumuz anda kalplerimizin titrediğini. O yüzden şimdi birlik olma, tek yürek olmanın tam zamanı! Uyanış zamanı.
İYİ GÜNÜNDE, KÖTÜ GÜNÜNDE HEP BERABERİZ. ÇÜNKÜ BİZ ANKARAGÜÇLÜYÜZ!