Arkadaşın biri anlattı.
Bir rüya görmüş…
30 Ağustos 2009’da yapılan genel kurulda, Ankaragücü’nün yeni yönetimine Küf Project seçilmiş. Delegeler güçlüden yana değildi, eylemden tarafmış.
Bir rüya görmüş…
İlk icraatları, takımın başına ‘zaytung’cuları getirmek olmuş. Futbol, ‘zaytung’cuların onuruymuş. Takıma oynatacakları top belliymiş: Havadan uzun uzun, yerden kısa kısa… Nasıl olsa topların üzerinde “A.G” yazıyormuş. Kaybederseler, topu alıp evlerine giderlermiş. Deplasmanda hal çaresine bakılırmış.
Bir rüya görmüş…
Kaleci antrenörü Maradona’ymış. Kapıcı, top rakipteyken olur olmaz “İyi vurur” diye bağırıp, zıddını ‘uyar’ıyormuş sadece.
Bir rüya görmüş…
Bu Ankaragücü, erken ve geç 100. yıllarında taraftarlarının gönlünde taht kurup, o tahta kurum kurum kuruluyormuş.
Bir rüya görmüş…
O taraftarlar her maçın 6. dakikasında “Şehir kalkınırsa, takım şaha kalkar”, “Kente yatır, sen kazan. Balık bilmezse, halik bilir” pankartlarını açıyormuş.
Bir rüya görmüş…
O zamanın büyükşehir belediye reisi Yüksel’de doğruyu ararken “uzun boylu saçı olmayan takım elbiseli polis”ten iki okkalı yumruk yiyince yere seriliyormuş. Üstüne, gidip Kurucu Şükrü’den balıklı kanarya-az pilav yiyormuş.
Bir rüya görmüş…
Aynı büyükşehir belediye reisi; başbakanı Afganistan’a yollarken kırmızı halının uçan halıya döndüğü noktada, sakız şişirip balon patlatıyormuş.
Bir rüya görmüş…
Fahri, dediğini gerçekten yapıp, bir sahil kasabasında vaktini sadece ailesiyle geçirmeye başlamış.
Bir rüya görmüş…
Yıldırım ekipler, dediğini gerçekten yapıp, elinde ne belge varsa ortaya koymuş. “Deprem etkisi” lafının da, mevcut hassasiyetleri göz önünde bulundurup, metafor olarak değerlendirilmesini istemiş.
Bir rüya görmüş…
Ankaragücü 30 Ağustos 2009’dan beri bağımsızmış. Takım, bir sosyal sorumluluk projesi ya da popüler pragmatizm aracı değilmiş.
Uyanmış sonra…
“Kıçın açıkta kalmıştır” dedim, dikkat et.