Baştan söyleyeyim, çiçeği burnunda (Erkek jargonuna pek uymaz bu tarif, ama uniseks kullanılır. Gazeteciler sağolsun) başkan kime güveneceğini iyi belirlemeli. Fahri’ye itimat edip yol bulmaya çalışırsa, en ufak uyuşmazlıkta başına geleceklerden ben sorumlu olmam.
Bir başın, kendi başının içindekine sığınıp hareket etmesi, inisiyatif kullanması anlamına gelir ki; baş olmaktan çok, insan olmanın temel düsturudur bu. Herhangi bir şeyin ‘baş’ı olmak, ortaya alameti farika koymak gerektirir. Niye baş olduğunu başkalarının anlamasına yardım eder bu. En ufak farklılık gördü mü insan, o adamın peşinden gider. Sosyolog değilim, ama memleket coğrafyasının bize takdim ettiği bu. Yanlış anlaşılmasın ben dünya vatandaşıyım. Mikro birimler üzerinden konuşmam. Ölçeği büyük tutacaksın. Ama her türlü genellemeden de uzak duracaksın. Nasıl yapılacağını bana sormayın. Her koyun kendi bacağından asılır. Bir yol bulunur elbet. Kafaya takılanları anlamaya çalışırken, gayet faydalı olur. Neyse sapmaya mahal vermeyelim.
Diyeceğim şu… Bir yere geldiysen, hele de hak ettiysen, inisiyatif kullanacaksın. Kullanmazsan, başına çorap örerler, karşı koyamazsın. Ters giden bir işin başına geçtiysen, suyun akışına ters duracaksın. Mukavemet gücün, ‘baş’lık değerinle doğru orantılıdır. Yok, suyun kaldırma kuvvetine karşı dik duramayacaksan, “Niye hallendin o zaman” diye sorarlar. Öyle ya, boşuna baş değilsin. Oraya geldiysen, farkını göstereceksin. Eski hamama eski tas olursan, olmaz bu iş. Cila zamanla akıp gider o kadar suyun içinde, o kadar adamın elinde. Dımdızlak kalırsın. Demediler, dersin. Sızlanırsın. Dönüp bakmaz arkasına kimse. Nasıl olsa çıkarırlar birini, sorun değil.