Klasspor - Mahir Ünsal Eriş - Beşiktaş'ın kendi kendine yenilivermesi... yazısı

Site İçi Arama


BEŞİKTAŞ'IN KENDİ KENDİNE YENİLİVERMESİ...

7740 Okunma


Hiç  çekinmeden, Gençlerbirliği’nin Beşiktaş’ı 19 Mayıs Stadyumunun zeminine gömmesi diyebileceğimiz 4-2’lik galibiyet, biz Gençlerbirlikliler kadar bu sezon pek parlak bir grafik çizemeyen Ankaragüçlüleri de sevindirdi. Hem Ankaragüçlüler hem de biz Gençlerbirlikliler, şampiyon olma umudu İstanbul takımlarının taraftarlarınca hiçe sayılacak kadar az görülen takımlarımızı, şampiyonluk hevesinden bağımsız olarak yaz-kış demeden desteklemeye devam ediyoruz. Deplasmanlara gidiyoruz, valiliğin kardan, buzdan okulları tatil ettiği, belediyenin yolları tuzladığı yaman Ankara kışlarında atkı, forma kuşanıp 19 Mayıs’a koşuyoruz, kombineler alıyoruz, hep olmamız gereken yerde oluyoruz. Buna rağmen aptal da değiliz elbet. Takımlarımızın galibiyetiyle stadyumdan ayrıldığımız günleri bayram sayıyoruz. Bir puanlara seviniyor, üç puanları düğün sayıp kutluyoruz. Kazanmayı daha çok yakıştırıyoruz takımlarımıza, yenilsinler diye izlemiyoruz onca maçı. Yine de kazanmak, şampiyon olmak hırsıyla çirkinleştirmiyoruz kendimizi.

      Hal böyleyken hiç de fena durumda sayılmayacak İstanbul takımlarından biri olan Beşiktaş’ın, 2-0 galipken ve taraftarları zafer sarhoşluğuna erkenden kapılıp “Üç! Üç! Üç!” diye bağırıyorken, Gençlerbirliği’nin eline düşüp sahadan 4-2 mağlup ayrılması Ankara’da tartışmasız bir bayram havası yarattı. Biz Gençlerbirlikliler kadar, adı geçen İstanbul kulübüyle başı pek hoş olmayan Ankaragücü taraftarları da bu işten çok memnun oldular. Gençlerbirliği, tarihinde sıklıkla olduğu gibi, yine Ankara’ya sevinç getiren kulüp oldu.

      İçerideki maçlarında daha tatmin edici sonuçlar getirmesine rağmen, sezonun başından beri dış saha maçlarında taraftarını kimi zaman üzen, kimi zaman da kıl payı verdiği ya da kılpayı alamadığı maçlarla yürekleri ağzımıza getiren Gençlerbirliği, bu galibiyetiyle bize tadı belki de şampiyonlukla kıyaslanacak bir sevinç verdi. Bir Anadolu kulübü taraftarı için bir İstanbul takımına karşı kazanılan zaferin lezzeti başkadır. Bir balon patlaması!

      Güzel bir maç, güzel goller ve neredeyse sıfır transferle, gençlere tanınan fırsatın tecrübeli futbolcularla pekiştirildiği, günde güne oturan bir takım ve bol gollü bir galibiyet. Dokuz maçta sekiz gol yemiş bir takıma atılan dört (söylemesi ayıp, aslında üç) gol. Güzel iş.

      Ancak bir nokta var. Anadolu kulüplerini tutanlar takımlarıyla ilgili haberlerin, cemiyet hayatının ünlülerinin bilmem kaçıncı yaşını  dolduran evcil hayvanının vefat haberi kadar bile yer kaplamadığını zaten bilirler. O yüzden alternatif haber kaynaklarından takip ederler takımlarını. Bununla birlikte, yenilen efsanevi şampiyonluklar görmüş bir İstanbul takımı olunca en azından yenenden de bahsedilir umuduna kapıldık, ister istemez. Gazeteler, köşe yazıları, spor ve futbol portalları, sosyal medya ağzına kadar Beşiktaş’ın hezimetiyle doldu maçın ardından. Takım çok yorgundu, Kiev maçında oynayan kadroyu aynen çıkarmak çok büyük hataydı, ligin sıkıştırılmasıyla peşpeşe yapılan maçlar Beşiktaş’ın kondisyonuna doğrudan yansımıştı, Carvalhal yanlış yapmıştı, Quaresma kendini vermememişti bir türlü, artarda yolculuklar Beşiktaş’ı çok yıpratmıştı. Tamam, hepsine eyvallah. Ama Gençlerbirliği’nden bahseden yoktu. Maçı izleyen Behzat Ç. ekibinden bile her kanalda bahsedilmiş, Behzat amiri canlandıran Beşikçioğlu’nun gol sevincinde rol arkadaşını yumruklaması bile tüm spor programlarında saniye saniye gösterilmişti. Ama Gençlerbirliği ortada yoktu. Beşiktaş kendi kendine yenilmişti çünkü. Karşısında kim olsa yenilecekti demek ki. Demek ki ilk yarıda 2-0 galip olan Beşiktaş birden bire ikinci yarı çıkardığı oyunla yorgun, taktiksel olarak hatalı, falan, filan olmuş, bir bahane yumağına dönmüştü. Maç 2-0 Beşiktaş lehine sonuçlansaydı kimsenin aklına gelmeyecek bahanelerden oluşan bir yumak.

      Eğri oturup doğru konuşulacak bir yer varsa orası işte tam burası. Gençlerbirliği günden güne daha iyi bir takım oluyor. Başkan Cavcav’ın tüm eli sıkılığına, transferi fuzuli masraf gören zihniyetine rağmen Fuat hoca, gençlerin de kendilerini gösterme fırsatı bulabildiği, onlara “dev” bir İstanbul takımı karşısında oynama şansı tanıyarak kendilerine güvenlerini inşa ettiği, yeri geldiğinde en kemik oyuncularını çıkarıp gençleri sürdüğü, oyun boyunca taktik değişikliklerle futbolun yalnızca fizik değil akıl işi de olduğunu gösteren güzel bir takım yarattı, yaratıyor. Bu takım Beşiktaş’ı yendi. Hem de güzel bir sonuçla yendi. Bunun söylenmesi İstanbul merkezli medyada çok hoşa giden bir şey değil biliyorum ama, Beşiktaş’ı Gençlerbirliği yendi. Çünkü Gençlerbirliği, zaten yükselmekte olan grafiğinde bir sıçrama yaparak güzel bir oyun koydu ve hak ettiğini aldı. Bu Fuat Çapa’nın ve takıma terini, dişini, tırnağını olduğu kadar kalbini ve aklını da koyan futbolcuların başarısıdır. Bunun yok sayılması bu gerçeği değiştirmeyecek. Bunun kabul edilmesi elzem. Fuat Hoca kafasındaki takıma günden güne daha da yaklaşıyor ve bunun meyvelerini yavaş yavaş toplamaya başlıyoruz da.

      Hak ettiğimiz galibiyet hem bize hem Ankaralı futbol seyircisine hem de tüm Anadolu kulüplerine armağan oldu. Şimdi tek dileğimiz, Fuat Hoca’nın hem maddi hem de psikolojik olarak önünün açılması, Cavcav’ın yeniden Mustafa Kaplan krizinin tutmamasıdır.

      Çok yaşa Gençler, bu senin başarın. Kimsenin lütfu değil.

Facebook Yorumları
Facebook üzerinden yorum var.
Site Yorumları
YORUM YAZ
Adınız:
Yorum:
Okuyucularımızın görüşleri bizim için çok önemlidir.
İçinde küfür, hakaret, tehdit, aşağılama bulunmayan; aynı bilgisayardan farklı isimler ile yazılmayan tüm yorumlar yöneticilerimizin onayından geçtikten sonra en kısa sürede yayınlanacaktır.
1
mehmet soylu
16 Şubat 201215:26
mahir inş. yeni yazın yine bir bjk zaferi üzerine olur.