İnsanların ruh halleri çok değişik şekilde tezahür edip, kişileri çok farklı pozisyonlar içine sokabilir. Mesela bazen hiç üzülmeyeceğiniz küçücük bir olay sizi yıkar bitirir; bazen de herkes için çok normal olan bir olay karşısında iki saat kahkahalar ile katılır kalırsınız. Öyle zaman olur ki sabaha kadar içer başınız ağrımaz ama bazı anlarda iki duble ile deliler gibi sarhoş olursunuz.
Dünyanın en güzel kadını size âşık olur onu görmezsiniz bile ama başkası için son derece özelliksiz olan bir kadın size dünyanın en güzel kadını gibi gelir ve onu platonik bir aşk içinde deliler gibi seversiniz. Parası pulu, makamı, mevkisi olduğu halde kendini ve hayatı boş sanan insanlar var iken kıt kanaat geçinip hayata aslanlar gibi asılan insanlar da vardır.
Grup psikolojisi de hayata bakış ayrılıklarında etkilidir. Enerjisi yüksek bir toplulukta siz de uçar gidersiniz. Depresif ve negatif yapıda bir oluşum içinde iseniz siz de kaybolursunuz. Bazen son derece sakin olacağınız bir olay karşısında grup psikolojisi etkisinde sükûneti kaybedip arkadaşınıza saplayıverirsiniz bıçağınızı. Sonraki pişmanlıkların para etmediğini bildiğimiz halde tutamayız kendimizi. Çünkü o artık bireysel değil kitlesel bir ivme ile dürtülerimizin kontrolsüz hale geçirilmesi olayıdır.
Ahlak ve etik değerler de insanın bulunduğu ruh hali ile değişir. Önce basit ahlaksızlıklardan başlar bozulma ve sonrasında cinayete teşebbüs ve cinayete kadar gider. Yozlaşma, kimlik arayışı, kahraman olma güdüsü, maddi yetersizlik, ezilme, cehalet vs... Sebep ne olursa olsun insan insanlığından çıkıp başka biri oluverir bazen ve kaybolur gider kendi gibi olanlarla beraber.
Oysaki günümüz insanı olaylara sakin yaklaşabilmeli, analizlerini akıllıca yapmalı ve içinde bulunan durumda ne gibi çözüm üretilebileceğini düşünmelidir. Tabii ki bunun içinde kültür, iyi bir backround ve bunun yanı sıra bilgi ve tecrübe gerekmektedir. İşte modern çağımızın düşünebilen ve çözüm bulabilen insanı bu hamurda yoğrularak sentezini ve çözümünü de o duruma göre yapmalıdır. Burada ne toplumdaki genel kanıyı ne de içindeki duygusal dürtüleri dinlemeden sadece doğruları düşünerek atılan adımlar başarılı olur. İşin içinde sevgi, saygı ve nostalji gibi duygular varsa zaten söylemeye gerek yok, menfaat kelimesinin lafı olmaz.
Hayat o kadar enteresan ki, insan bazen etrafında olup bitene gözünü, kulağını hatta bütün duyularını kapatır; sanki etraf güllük gülistanlık havasındaymış gibi gelir. Biz tıp adamları olarak bazı acıların çaresizliği karşısında bu tip ilaçlar verip geçiş döneminin daha az sancılı olması için bu durumu sağlarız. Kimi zaman da insan kullanımı yasak olan kimyasal alarak bu duruma girer ki, bu duruma da “HOŞ ALDIRMAZLIK HALİ”, yani “LA BELLE İNDİFFERENCE” denir. Etrafınızda insanlar ölse, kapınıza haciz gelse, çoluk çocuk hastalansa umurunuzda olmaz. Aslında o an size öyle gelir ama her şey düzeldiğinde para gitmiştir; maneviyat çökmüştür; zor kazanılan sevgiler kolayca kaybedilmiştir. Yaşanan kısa süreli bir yalancı mutluluktur.
Karaborsa bilet varmış, takım mağlup olmuş, yönetim ve başkan adam tutup millete saldırtmış, küfürün bini bir para olmuş, dışarıda çoluk çocuğu dövüyorlarmış, tribüne otuz senesini veren insanları bıçaklamışlar, kırk yıllık tribün geçmişi olan kaliteli insanlar küsmüş. Aman bana ne! Hava güzel, stat güzel, bizim tribün her şeyden güzel, la la la laaa! İşte bu tam bir hoş aldırmazlık halidir. Unutmayın ki, her ne aldıysanız kafanız güzel oldu ve bu duruma geldiniz; bu durum düzeldiğinde karizmanızı, isminizi, kardeşlerinizi ve takımınızı kaybetmiş olarak bulacaksınız kendinizi. Yaşantınız hiç kimse olarak devam edecek. Artık bir şeylere aldırma ve tepki koyma zamanıdır. Ama menfaat gözetmeden ve kardeşlik felsefesi içinde… Biz kendi hayatımızın içinde hepimiz ayrı insanlarız ama tribünde hepimiz tek ses, tek yüreğiz. Ankaragüçlüyüz, sarıyız ve laciverdiz!
Galatasaray maçı mı? Boş versene, kardeş kardeşe vurmuş, yönetim öksüz, Belediye başkanı takımın amatör lige düşmesini temenni etmiş ve Cemal bey de takımı kimseye yedirmem demiş. Allah aşkına bunların üstüne bir de maç mı yorumu yapayım? Herkes kına yaksın bir yerlerine, ne denir ki!