Klasspor - Selim Eren - Süleyman Kobay'ın kartları yazısı

Site İçi Arama


SÜLEYMAN KOBAY'IN KARTLARI

4248 Okunma


İnsan düşmeye görsün; zayıfladığın anda vurdukça vururlar sırtına. Öyle ya zaten Ankaragücü bu sene kötü, zaten düşecek; öyleyse vur gitsin, zaten kimse de bir şey demez anlayışı var. İnsan da hata yapar dediğimiz hakem camiasında hata ile kasti davranışı ayırt etmek lazım. Hata bilmeden yapılır; kasıtta ise bile bile kötü niyetli davranış vardır. Demiyorum ki biz maçlarda çok iyi oynadık da hakemler yüzünden yenildik. Ama hakemler doğru dürüst maç yönetselerdi en azından 3 puanımız daha olabilirdi. Beşiktaş maçında bize yapılan çok sert ve sakatlayıcı hareketlerde hakem faul bile vermezken, Tonia'nın temas olmayan pozisyonunda bile hem faul hem sarı kart var. Yine buna benzer aleyhimize atlanan 3-4 pozisyon var. Bugünkü maçta ise tam bir hakem rezaleti yaşandı. Maçı seyretmeyen birine toplam 8 sarı, 1 kırmızı kart var deseniz sanır ki “2. Ankara Meydan Muharebesi” yaşandı. Oysa maç son derece gerilimden uzak ve sertliği olmayan bir şekilde geçti. Bu maçta bile 8 sarı ve 1 kırmızı kart gösteren bir hakem varsa, ötesi yok yarın düdüğü bırakmalıdır.

Futbolda belli kurallar vardır ve bunların karşılığı olan cezalar da uygulanır ki buna lafım yok. Ama sen hakem olarak temas olmayan üç harekete faul çalarsan, futbolcu da buna itiraz ederse, sen de ona hemen sarı kartı gösterirsen ben bunda art niyet ararım. Serdar'ın ilk faulünde temas yok, itirazdan sarı… Yine dikkat eder bakarsanız ikinci sarısında da rakibe sert darbe yok sadece üstüne yürüme var ve rakip kendini yere atıyor; ikinci sarıdan kırmızı! Yine Hürriyet'in itirazdan sarı kart gördüğü pozisyonda temas dahi yok, cart sarı! Tamam, hakemler de insandır; hata yapar da futbolcular uzaylı mı, onların da bir sinir katsayısı ve sabır eşiği yok mu? Sen sürekli yanlış faul kararı vereceksin, sonra itiraz edene sarı kart göstereceksin ve hatta futbolcuyu oyundan atacaksın. Aynı şeyi İstanbul takımlarına yapabiliyor musun?

Ankaragücü ilk 11'i bile sahaya zor çıkaracak; parasızlıkla uğraşacak; bir taraftan da kulübün onursal başkanı ile Ankara Büyükşehir Belediye Başkanının çekişmesi nedeniyle geldiği bu sıkıntılı durumdan kurtulmaya çalışacak; bir de sizler çıkacaksınız; zart zurt kart gösterip darbe vuracaksınız. Kaldı ki geçen sezon şike yaptığı iddia edilen bazı takımlar var ama bu, hakemlerin de bu olayların içinde olmadığını göstermez. Birçok maçın hakem hataları ile nasıl katledildiğini hâlâ unutmadık. Ankaragücü hiç kimsenin kendini tatmin edeceği bir kulüp değildir. Cemal Aydın ve Melih Gökçek bu camiayı anlamadı diye bu camia dalga geçilip ihmal edilecek bir camia da değildir. Biz düşeriz, çıkarız ve acı çekeriz; bu bizim sorunumuz… Ama bu durum kimseye Ankaragücü'nü ciddiye almama veya karizması ile oynama hakkını vermez, vermemelidir. Ankaragücü'nü ilçe, semt veya belediye takımları ile karıştırmak ise sadece bilgisizliğin, cehaletin ve densizliğin göstergesidir. Hakemliği de hâkimlik mesleği ile karıştırmak ise sadece ilkel ve ataerkil toplumlarda eşine rastlanabilecek acizlik örneğidir. Siz devletin kadrolu bile olmadan maç yöneten işçilerisiniz, başka bir şey değilsiniz. Maçın kaderiyle oynama veya yargılayıp karar verme yetkisine hiç sahip değilsiniz. Sizin göreviniz sadece o maçı dürüst bir şekilde yönetip evinize gitmektir. Yöneticilere, taraftarlara, futbolculara ve camialara yüklenilip giderken hakemlerin ak kaşık olduğunu söylemek gerçekleri saklayıp başını kuma sokan devekuşu durumuna düşmek olur. Bu ülkede yüz yıla yakın bir zamandır İstanbul takımları dışında bir şampiyon çıkmadıysa bunda en büyük hata hakemlerdedir. Ben bir doktor olarak hata yaptığımda hakkımda tazminat açılıp mahkemeye düşeceğim için hata yapmamaya çalışıyorsam, hakem de aynı şekilde hata yapmamaya çalışacak. Onlar da insan oldukları için hata yapabilirler ama bu kadar hata yapmamalılar ya da hata yapmayan hakemler yetiştirmelisiniz.

Bu maçta Süleyman Abay, bir maç nasıl çileden çıkarılır dersi verircesine davranmış; adeta bu maç için denek olarak seçilmiştir. Bana göre “kötü hakem nasıl olunur” dersi için hakem okullarında gösterilmesi gerekli bir maç olmuştur. Ne yaptığını bilmez, astığım astık kestiğim kestik bir edada maç yönetmiş; kendine verilen yetkileri tamamen hırslarına ve aklına yenik düşerek kötüye kullanmış ve klasik olarak zayıfa bir de sen vur politikası izlemiş; bu kadar rahat geçen bir maçı 8 sarı, 1 kırmızı ile bitirip utanç tablosu çizmiştir. Kendisine önerim derhal hakemliği bırakıp asli işine dönmesidir. Bir maç nasıl kötü yönetilir deneyini başarıyla tamamladığı için kendisini tebrik ederim! Allah kendisini bir daha bizim maçlarımızda göstermesin.

Maça gelince, genel olarak iyi mücadele eden takımı kutlarım. Galibiyeti biz kaçırdık. Ama Rajnoch'a ayrı bir sayfa açıp alnından öpmek gerekli diye düşünüyorum. Güven ve Turgut ise bir an önce kondisyonlarını artırmalılar. İlk golü Güven'in hatasından yedik. Güven'i tanıyamadım, bence çok yetersizdi. Ziya hoca maç sonrası neredeyse ağlayacaktı; çok duyguluydu ve gözlerinde ilk kez inancı hissettim. Hocanın emeği ile oynamaya kimsenin hakkı yok. Hocam inancınızı kaybetmeyin, elinizden geleni yapın; gerisi kader, yapacak bir şey yok. Utanması gereken siz ve topçularınız değil, Ankaragücü'ne sırça köşklerinden bakan ve sözde en büyük Ankaragüçlü olduğunu söyleyen duygusuz, ihtiras ve para hırsı içinde kendilerini kaybeden insanlardır ki onları Allah'ın adaletine havale ediyorum.

Son sözüm de taraftar guruplarına olacak. Bundan yirmi sene önceki tribün profiline bakınca şimdiki ile kıyasladığımızda kırk sene geri gitmişiz. Tribünün kalitesi de, kültürü de, tek ses duruşu da, popülasyon zenginliği de geri gitmiş. Neredeyse yarıdan çoğunu kendini bilmez çoluk çocuk doldurmuş; kaliteli taraftarı küstürmüş, hatta ürkütmüş, tribünden kaçırmış bir topluluk oluşmuş. “Gururluyuz Güçlüyüz Ankaragüçlüyüz!” tezahüratı ile tek ses bağıran tribünlerde şimdi nadiren Ankaragücü adı geçmekteyken sürekli çeşitli grup isimleri bağırılmakta. Tek ses, tek vücut duruşu bitmiş ama biz hâlâ kendimizi en büyük taraftar olarak görme yanılgısı içindeyiz. Allah aşkına Ankaragücü olmadıktan sonra Gecekondu olsa ne yazar, Anti-X olsa ne yazar, Sokak olsa ne yazar! Taraftarın kesinlikle yeniden yapılanmaya, grup sayısını azaltmaya gerekirse grupları tek çatı halinde toplamaya, şimdi küskün olup bu işler için canını verebilecek ve menfaat beklemeyen insanları tekrar toplamaya ihtiyacı vardır. Bu devrim yapılmadan Ankaragücü hiçbir yere gelemez. Bir takımın on tane grubu varsa orada başka bir olay vardır. Ben yıllardır buralarda emeğini esirgemeyen tribün lideri arkadaşlarıma saygı duyuyorum ama bu iş küskünlük veya biz sizden daha iyiyiz söylemiyle aşılmaz. Biz Ankaragücü için varız. Ankaragücü olmaz ise ne dernek olur, ne de tribün! Her ne kadar bunu bize unutturmaya çalışsalar da bu oyuna gelmeyin. Gerçek Ankaragücü taraftarı ne Melih Gökçek'in, ne Cemal Aydın'ın ne Cengiz Topel Yıldırım'ın, ne de başkasının adamı olamaz! Bizler Kurtuluş Savaşı şehitlerinin bayrağını taşıyoruz, bunu asla unutmayın!

Facebook Yorumları
Facebook üzerinden yorum var.
Site Yorumları
YORUM YAZ
Adınız:
Yorum:
Okuyucularımızın görüşleri bizim için çok önemlidir.
İçinde küfür, hakaret, tehdit, aşağılama bulunmayan; aynı bilgisayardan farklı isimler ile yazılmayan tüm yorumlar yöneticilerimizin onayından geçtikten sonra en kısa sürede yayınlanacaktır.
SELİM EREN



Yazarın Diğer Yazıları