“Merhaba” dedikten sonra lafı hiç uzatmadan yazılarımıza başlayalım.
Spor muhabiri olarak gazeteciliğe ilk adım attığımda, Ankaragücü “kupa beyi” idi, Gençlerbirliği de o sezon kupayı kazanmıştı.
Ankaragücü’nün 19 Mayıs Stadı maçlarında 25’e yakın basın mensubu görev yapardı. En dandik deplasman maçına 10’a yakın gazeteci giderdi. Ben de yıllarca hemen her maçında sarı-lacivertli takımı izledim. Bütün gazetelerin spor sayfalarında Ankaragücü maçları ve haberleri layık olduğu yeri bulurdu. Ankaragücü maçlarının tam sayfa işlendiği gazeteler vardı.
Aradan geçti 25 yıl ancak Ankara olarak biz maalesef 25 santimetre bile yol alamadık. Bırakın yol almayı geri geri gittik.
Gazetelerin spor servislerinde çalışan muhabir sayısı günden güne eridi. Bugünün anlı şanlı gazetelerinde bir iki muhabir çalışıyor. Spor eki çıkardığı halde, spor muhabiri istihdam etmeye gerek görmeyen gazeteler bile var.
Öyle bir noktaya geldik ki, Mersin İdman Yurdu maçında, konuk gazeteci sayısı, Ankaralı gazeteci sayısından daha fazlaydı. Ankaralı görevli sayısı, Ankaragücü’nü izlemek üzere gelen görevsiz gazeteci sayısından da azdı.
Maalesef Ankara’da spor yazarlığı bu hale geldi.
“KÜÇÜK OLSUN, BENİM OLSUN” DEDİLER
Spor yazarlığını bu hale getiren en büyük etken, Ankara’da sporun katarının en önünde yer alan lokomotif treni Ankaragücü ile onu takip eden Gençlerbirliği’nin yönetimleri oldu. Ankaragücü, en kötü gününde 100 taraftarın antrenman izlediği Tandoğan Tesisleri yerine Beştepe’ye taşındı. Bu taşınma, kulüp ile taraftarın bağını zayıflattı. Bir süre sonra, taraftarların tesislere girmesi de yasaklanınca, taraftar takımını sadece 19 Mayıs Stadı’nda görür oldu.
Medya haber alamaz oldu ancak Ankaragücü de başarısızlığa mahkum edildi. Sonuçta, gazete sayfaları gitti, “Kupa beyi” Ankaragücü, ligten düşmemeyi başarı sayar oldu. “Küçük olsun, benim olsun” anlayışındaki Cemal Aydın ile İlhan Cavcav yönetimleri, kulüplerle birlikte Ankara’da sporu da bugünkü durumuna getirdi.
Ankaraspor ile Türk Telekom ligten çekildi, Ankara’da bir yaprak bile kıpırdamadı.
“NEREDEYDİNİZ?”
Birkaç yıl öncesine kadar Yayın Sorumluluğu’nu yaptığım Sabah Ankara ekindeki “Yaşar abi” köşemde “Neredeydiniz?” başlıklı bir yazıya yer vermiştim. 7 Mayıs 2008’te Bursa’da oynanan Fortis Türkiye Kupası final maçında, sahadaki takımlardan birisi Gençlerbirliği, öteki Kayserispor’du. Kayseri valisi ve belediye başkanı başta olmak üzere ilin bütün protokolü şeref tribününde idi. Ankara’dan ise sadece ve sadece dönemin CHP Milletvekili Yılmaz Ateş vardı. Dönemin Ankara Milletvekili, Sanayi ve Ticaret Bakanı Zafer Çağlayan da, maçın bitmesine çok kısa süre kala stada gelmiş ancak kupayı Kayseri’ye vermek zorunda kalmıştı.
MİY maçında Çağlayan yine tribündeydi. Yanında Mersin valisi ve belediye başkanı ile birlikte. Mersin milletvekillerini ve protokolün diğer üyelerini saymaya gerek yok. Ankara protokolünden ise bir tek kişi bile yoktu maçta. Maalesef, medya olmayınca “Neredeydiniz?” ilin protokolünden hesap da sorulmaz oldu.
Farkındayım, ilk yazı, okur için biraz sıkıcı oldu. İkinci yazıdan itibaren “Ankaragücü’nü kurtarmak için ahkam kesmeye” başlarız.