Öncelikle takımı bu hale getiren Cemal Aydın ve Melih beye kına yakmalarını tavsiye ederim. Ankaragüçlüyüm diyen arkadaşlarım bundan sonra çocuklarına bu isimleri verirlerse, takım sevgilerinden şüphe edeceğimi de söylemeden geçemeyeceğim. Gerçekten son derece öfke ve hırs içindeyim. Gerçek şu ki bu takım bu sene en büyük küme düşme adayıdır. Ama bir gerçek daha var ki asalakların ayrılması taraftarın takımla bütünleşmesini sağlamış. Tribünlere beklenen heyecan geri gelmiş. Kadro kötü olsa bile bu oyuncular inanır ve hırs yaparlarsa bu taraftarla zoru başarırız. Mersin kümede kalma mücadelesinde rakibimiz olduğundan verilen üç puanın büyük sıkıntı doğuracağı da bir gerçek…
Maça gelince, gerçekten çok baskılı başladık ama idman yapmayan bir takım için bence bu kadar baskı hata idi. İlerleyen dakikalarda zaten oyundan düştük ama yine de bu maçtan en az bir puan alabilirdik. Daha önceki yazılarımda da belirttiğim gibi ilk 11’de Tonya ile başlanması gerekirdi. Bence bu Ziya hocanın büyük bir hatası oldu. Tonya oyuna girdikten sonra oyunu çok değiştirdi. İlk yarıda, baskı kurduğumuz dakikalarda Tonya ile gol bulabilirdik. Kısa süre de olsa Tonya çok iyi oynadı ve bundan sonra da banko oynamalı. Ergin Keleş hiç hazır değil… Bence tecrübesi ile Serdar da ne olursa olsun ilk 11’de çıkmalı. Kalede Özden hiç güven vermedi. Bana göre iyi bir kaleci iki golü de yemezdi ya da en azından birini kurtarırdı. Hürriyet, Rajnoch, Umut, Kağan, Uğur iyi oynarken Turgut ve Teo kötü bir oyun sergilediler. Aydın yine ağır kaldı ve ilk golde hatalıydı. Murat’a gelince, benim için tam bir hayal kırıklığıdır. Alt yapımızdan gelmesi Ankaragüçlü tarafı olması hoş ama ben bu kadar süre futbol oynayıp kendini hiç geliştiremeyen başka bir futbolcu görmedim. Her iki golü de onun kanadından yedik. Ne defansı becerebiliyor ne de ofansı. Bu bölgeye Özgür Çek veya genç isimlerden birisinin monte edilmesi gerektiği kanaatindeyim.
Mert Nobre! Fenerbahçe, Beşiktaş ve en son Mersin’de yine Ankaragücü sayesinde kahraman oldu. Maçtan önce ağzımı tutamadım ve arkadaşlarıma, “Bu adam Beşiktaş’ta on hafta gol atamadı, bizim maçta üç gol attı. Çok korkuyorum,” dedim ve korktuğum başıma geldi. Gerçekten bizim Nobre’ye alerjimiz var ve nerede oynarsa oynasın mutlaka Ankaragücü maçlarında kahraman oluyor.
Ben genelde futbolcuları inançlı ve hırslı gördüm. Ziya hoca da umutlu konuştu. Taraftar da takımına sahip çıktı ve uzun zaman sonra ilk kez ben bu kadar ruhlu maç seyreden bir kitle izledim. Belki çok futbolcu kaybettik ve paramız kalmadı ama onurumuzu ve Ankaragücü ruhumuzu kazandık. Düşmüşsün kalmışsın, önemi yok. Önemli olan sahada ve tribünlerde aslanlar gibi dik başlı ve vakur durabilmek; kimilerinin anlayamadığı ya da hazmedemediği Ankaragücü ruhunu sahaya yansıtmak.
Kına yakanlara duyurulur: Ankara sizi asla unutmayacak ve affetmeyecek. Geceleri rüyalarınızda umarım Ankaragücü taraftarlarının şu tezahüratı kâbusunuz olur ve sizi uyutmaz:
“İyi gününde kötü gününde hep beraberiz. Çünkü biz Ankaragüçlüyüz!”