Son üç yılda Dünya’nın hiçbir yerinde görülmeyen olaylara şahit olduk ve birçoğumuz sağlığımızı, sabrımızı kaybettik. Sanırım Ankaragücü’nü yönetenler gerçek Ankaragüçlü olmadıklarından olayı hiçbir zaman kavrayamadılar. Sizler sadece bir futbol takımını yönettiğinizi sandınız. Oysa o takım bizim için şehitlerin takımı, kalbimizdeki bir aşk ve yaşadığımız şehrin gururudur; çocuğumuza devredeceğimiz bir hazine ve belki zaman zaman sağlığımızdan, eşimizden çocuğumuzdan daha çok sevdiğimiz bir değerdir. Ankaragücü bizim için bir markadır; sizlerde olduğu gibi karşılık beklenen bir sevgi değil karşılıksız sevilen bir efsanedir. Ankaragücü bizim için Kurtuluş Savaşı anıları, yüz yıllık bir mazi, çocukluğumuzun nostaljisi, çocuğumuza aktaracağımız bir miras, yıllardır yediğimiz dayakların acısı, sevdalarımızla sarıldığımız anlar, Gençlik Parkı’nda çukur, İstanbul hegemonyasına bir başkaldırı, zoru sevmek ve katlanmak için sabır ve yenilgiler sonrası dökülen gözyaşıdır. Ankaragücü sevdası, okul çocuklarının harçlık biriktirip tüm parasını yeşil çimende takımını bir kez olsun görebilmek için harcadığı bir özveridir. Ankaragücü bizim için futbol takımı değildir, aşktır, acıdır, sabırdır, üzüntüdür ve stada gelip hiç tanımadığın insanlarla bile kucaklaşmadır. Ankaragücü taraftarı localarda oturmaz, birbirini sınıflara ayırmaz, öğrencisi, işsizi, memuru, doktoru, mühendisi ile tek yürektir stada geldiğinde!
Bu sevda ülkenin zor şartlarında psikolojisi bozulmuş şehirdaşlarım için prozak etkisinden bile daha güçlü bir psikoterapidir. İşte yıllardır bizi yönetenlerin önce bunu anlaması daha sonra şapkalarını önlerine koyup düşünmeleri gerekir. Biz, Ankaragücü’nü hangi menajerden ne kazanırız, hangi topçudan ne komisyon alırız ya da bu takımın başına geçersek hangi ihaleleri alırız hesapları yapmadan hatta para almak bir tarafa paramızı vererek sevdik. Bırakın şampiyonluğu İstanbul takımlarından birini bile yensek bir yıl mutlu olduk. Sadece gururlu ve güçlü olmak istedik, ama ne gurur bıraktınız ne de güç!
Sayın Cemal Aydın 10 yılın üstünde başkanlık yapan tek adam benim diye övünüyor, kendini onursal başkan ilan ediyor ve en koyu Ankaragüçlü benim diyor. Biz otuz senedir tribündeyiz ama bırakın delege olmayı kapıdan içeri bile bakamadık. Takımın ilk 11’ ini sayamayanlar ve tüm akrabalar delege iken zaten bizim oralara girmemiz imkânsızdır. Sayın Cemal Aydın açtığı davayı hukuki olarak kazanmıştır. Adalete saygımız var ama şimdi kendisine soruyorum: Kulübü Sayın Gökçek’e niye bıraktınız? Madem dava açtınız ve kazandınız, niye kulübün başına geçip olayı çözmüyorsunuz? Sizin için önemli olan dava kazanmak mıydı? Tüm futbolcular serbest kalırken, “en koyu Ankaragüçlü benim” söyleminiz ne kadar doğru? Takım bu hali ile belki amatör lige düşecek ve siz o zaman Ankara sokaklarında milletin yüzüne nasıl bakacaksınız? Ankara’ya ihanet etmiş olmayacak mısınız? “Tebrik ederim; davanızı kazandınız, çok büyük adamsınız. Takım düştü ama hukuken haklısınız!” diyerek sizi takdir mi edecekler?
Sayın Melih Gökçek, siz Ankara Büyükşehir Belediye başkanısınız ve oğlunuz da Ankaragücü başkanı oldu. Yıllardır özleminiz olduğunu söylediğiniz takımın başına geçtiniz ve şampiyonluk vaat ettiniz; güzel de bir kadro kurdunuz. Hukuki süreçlerin getirdiği devamlı rahatsızlık nedeniyle çok başarılı olamadınız ama gerçekten çok kaliteli futbolcular izlettiniz bize… Ancak siz akıllı ve yasaları bilen bir insansınız; neden olayların buralara geleceğini bildiğiniz halde daha önceden bir anlaşma zemini aramadınız? Neden kulübü bu kadar borçlandırıp, futbolcuların paralarını ödemediğiniz için şu anki kâbusu bize yaşattınız? Neden Cemal Aydın’a kızıp intikam almak için bu yüz yıllık çınarı sevenlerinden mahrum etme yolunu seçtiniz? Siz kaç dönemdir bu şehrin belediye başkanısınız. Ankaragücü’ne en önce sizin sahip çıkmanız gerekirken kendi şehrinin en güzide kulübünü küme düşüren ve belki de yok eden bir başkan olarak anılmak sizi üzmez mi?
Sözde onursal başkan ve belediye başkanımız el ele verip takımı kendi hırsları yüzünden batağa sürüklerken, bir taraf, “Takıma acıyorum, bu takım amatör lige düşer!” diyor. Sözde onursal başkan olan taraf da “Kim gidiyorsa gitsin!” diyor ama takıma sahip çıkmıyor. Sorsanız her iki taraf da inanılmaz derecede Ankaragücü sevdası çeken insanlar… Cemal Aydın, “13 yıl başkan oldum, ben bu camia için öyle herhangi biri değilim” derken; Sayın Gökçek de “Şampiyonluk için geldim, ben zaten Ankaragücü sevdası ile yanıyorum” diyor. Ama ikisi de el ele verip takımı bitiriyorlar. Benim anlamadığım, eğer onlarınki Ankaragücü sevdası ise bizim ki ne? Biz sevmemişiz demek ki takımımızı, buz gibi havalarda maça gitmek, çöl sıcağında beynine güneş geçip maç seyretmek, Diyarbakır’a kadar deplasmanlara gidip sürünmek, kafa göz patlayana kadar yediğimiz dayaklar ve çektiğimiz acılar sahte ve yapmacık demek ki!
Artık gerçekleri söylemek lâzım: Sizler Ankaragüçlü filan değilsiniz. Ancak hırsınızı ve ihtiraslarınızı gösterip, toplumda isim yapıp, karşılıklı bir sevgi (!) ile bu koltuklara oturup bizlere çete, çapulcu diyen, kendisini Ankaragücü’nden bile büyük gören zihniyetin sahiplerisiniz. Nitekim takımı ortada bırakıp giderek bunu da ispatladınız. Ama sizin çete ve çapulcu dediğiniz bizler acısı ile tatlısı ile 50 yıldır tribündeyiz ve hiç sıkıntı çekmeyin, bu takım değil Bankasya’ya, amatör lige düşse de biz yine orada oluruz. Siz zahmet etmeyin, yazlıklarınızda, deniz kenarlarında içkinizi yudumlayıp birbirinizi nasıl alt ettiğinize sevinin ve bununla gurur duyun; lüks arabalarınızla mevkilerinizde rahat oturun; biz cefamızı çekeriz, Ankaragüçlü olmayan yöneticiler ile sefa sürmektense Ankaragüçlülük ruhumuzla, kendi başımıza yönetip cefa bile çekeriz.
Umarım davayı kazanıp takımı çökerten ihtirasıyla, takımı bu hale getiren de hırsıyla gurur duyar ama artık ne Sayın Cemal Aydın onursal başkan kelimesini kullansın, ne de Sayın Melih Gökçek Ankara’nın belediye başkanıyım desin! Kayıkçı kavgasını kim kazandı bilemem ama Ankaragücü umarsız bir kansere yakalanmış durumdadır.
Emekleriniz için teşekkür edemeyeceğim, kusura bakmayın. Yeter ki gidin artık, hep beraber gidin ve biz de acımızı yaşayalım. Gerçek Ankaragüçlüler taraftarlardır; Ankaragücü’nü seven kitle tribünde cefa çekip karşılıksız seven insanlardır! Bir daha Ankaragücü sevdasını ne olur kullanmayın; ayıptır, bize hakarettir! Size uğurlar olsun! Ankaragücü Türkiye için bir değerdi, yazık ettiniz. Sevdamızı kalbimize, sizleri de kara leke olarak tarihe gömdük! Başımız sağ olsun!