Türkiye’nin futbol duayeni İlhan Cavcav, yürüyen bir davada sık sık görüş bildirerek hep aynı dilekte bulunuyor : “liglerde düşürme olmasın”
Tutuklu yargılanan birçok şüpheli varken, sadece Futbol Federasyonu’na aktarılan 26 klasör belge ortadayken Cavcav adeta “bunları görmezden gelelim” diyor.
Elbette dava sonuçlanana kadar herkes masumdur. Bu spor insanlarının aklanması için dilekte bulunsaydı saygıyla karşılardım. Ama “Temiz futbol için yeni bir sayfa açalım” demiyor. Sadece “düşürme olmasın” diyor.
Bakınız, biran için olaya ticari değilde insani açıdan yaklaştığını varsayalım.
Bu süper ligden hiç günahı olmadığı halde daha önce düşürülen bir kulüp var : Ankaraspor.
Ankaraspor şike yapmadı. Ankaraspor teşvik primi almadı ve vermedi.
Ahlaki açıdan ters bir işlem yapmadı, vergi de kaçırmadı. Ama düşürüldü.
Bu sanal duayen o gün konuşmadı. Bu haksız uygulama işine geldi. Çünkü Ankara’da bir kulüp eksildi.
Bu gün ise elbette Sayın Cavcav’ın avukat pozisyonu almasının anlaşılır sebepleri vardır.
Ankaraspor’a göstermediği hassasiyeti diğerlerine göstermesindeki fark tamamen ticaridir.
Ankaraspor, Sayın Cavcav’ın müşterisi değildi. Tam tersine, devamlı şikayet ettiği, Belediye destekli bir işgalciydi. O zaman süperlig ile ilişiği kesilmeliydi.
Olaya sportif yaklaşan tecrübeli bir spor adamı kulüp ayırır mı ?
Düşmesin dediği kulüplerden birisinin, futbolcuları ile temasa geçtiği iddiaları var. En azından bu iddialar karşısında sorumluluk gereği olaya temkinli yaklaşması gerekmez mi?
Şikenin ve teşvik priminin suç olduğunu kabul eden sıradan bir insanın “suç olsa da ceza olmasın” deme hakkı varmıdır ?
Spor kamuoyu, Sayın Cavcav’ı bu açıdan anlamaya ve daha iyi tanımaya çalışmalıdır.
Çünkü ülke futbolu için bu çok gereklidir.