Ankaragücü’nde ligin bitmesi ile büyük bir sessizlik yaşanıyor.
Taraftar mutsuz ve umutsuz…
Ankaragücü’nün gerçek sahibi olduklarını iddia edenler ise büyük bir sessizlik içinde…
Başkan Ahmet Gökçek’in ‘eski yöneticilerden Cemal Aydın ve Cengiz Topel Yıldırım'ın istemeleri halinde Ankaragücü takımını kendilerine teslim edebiliriz’ açıklaması ne onursal başkan olduğu iddiasındaki Cemal Aydın’dan ne de gönüllerin başkanı Cengiz Topel Yıldırım’dan yankı buldu.
Sadece taraftarlar Ahmet Gökçek yönetimini eleştiren açıklamaları medyaya yansıdı…
Gerisi korkutucu bir sessizlik oldu.
Şimdi Ankaragücü taraftarının yerine kendinizi koyun ve empati yapın…
Yönetim ‘Bırakırım giderim’ diyor, transferde yaprak kıpırdamıyor, olan tek tük transfer görüşmelerinde de belirsizlik pazarlık safhasına gelinmesine bile engel oluyor.
Süper Lig takımları güçlerine güç katarken, Ankaragücü kadrosunu bile korumakta zorlanıyor. Borç derseniz ise almış başını gidiyor.
Mahkemeler ise adeta sinir bozucu şekilde sürüyor…
Anlayacağınız koyu bir karanlık…
Bu işin bir tek çıkış yolu var.
O da delege gücünü elinde bulunduran Cemal Aydın ile Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek’in bir araya gelip bu işe bir çözüm bulması gerekiyor.
Şu anki durumun sürmesi ve uzaması ile bunun dışındaki bir çözüm Ankaragücü’nün geleceğini karartır.
Çünkü davulun birinin boynunda tokmağın ise başkasında olduğu bir ortamda iyi müzik yapılamaz.
Cavcav bunu hep yapıyor
Gençlerbirliği Başkanı İlhan Cavcav yine yapacağını yaptı ve 15 gün önce anlaştığı hocası ile yollarını ayırdı.
Daha önce de Ersun Yanal ile böyle bir macera yaşanmış ama o nikah da 2 gün sürmüştü.
Yıllar önce UEFA kriterlerini yakalayan ve kurumsallaşmada dev adımlar atan Gençlerbirliği bu olayla bir kez daha görüldü ki artık günlük kararlarla yönetiliyor.
Sonra biri çıkıp ‘Gençlerbirliği eskiden dedikodusu olmayan bir kulüptü. Sevgiyle yönetiliyordu. Aramızda sürtüşmeler olsa da Atilla Aytek ile Zeki Ünaldı ile son derece uyum içerisinde çalıştık. Ağabeylerimle anlaşılmaz nedenlerle kırgınlığımız oluştu. Bunda benim hiçbir zaman payım olmadı. O dönemlerde çok büyük başarılara imza attık. O başarıları herkesin göz ardı etmesi mümkün değil. Bu çok büyük bir ayıptır. Cem Onuk'u böyle karalamak son derece abesle iştigaldir'' diyor.
Sitemizde de yayınlanan bu haber hayli uzun…
Eski menajer kendisini savunmaya kalkmış, bir anlamda günah çıkarmış…
Ama günah çıkarıken zehrini de oraya buraya saçmış..
Neymiş efendim bu kulüpte sevig ve saygı varmış, dedikodu hiç yokmuş…
Peki eski menajer Karşıyaka’dan kovulduğu dönemde kulübe gelip bir saat oturduktan sonra soluğu fabrikada alıp, “Başkanım kulüpte disiplin falan kalmamış. Beni göreve getirirsen her şeyi yoluna koyarım” diye dedikodu yapan ben miyim?
-Kaldı ki sen gelmeden UEFA’ya koşan takım sen göreve gelince son iki maçta bir puan alamayıp hedeften uzaklaşmıştı. O dönem Başkan İlhan Cavcav UEFA’ya gitmemelerinden doğan zararın 2.5 milyon dolar olduğunu açıklamıştı.-
Dersen ki ben böyle bir şey demedim.
O zaman Başkan İlhan Cavcav, yalan söylüyor.
Çünkü bunları İlhan Cavcav o dönem herkese anlattı.
Diğer savunmalarına da cevap verecek bikrime ve bilgiye sahibim…
Ancak o işlere girmek ne bize yakışır ne de bize bir şey kazandırır…
Ha hocam, tamam kulübe değerli futbolcular yetiştirmişsin ve para kazandırmışsın... Ama ahını aldığını o kadar genç var ki onların vebali bile sana yeter. Daha işin başında soğudular futboldan ve kulüpten..
Ama Gençlerbirliği’nin bu günlere gelmesinin iki nedeni kendisinin de dediği gibi İlhan Cavcav-Cem Onuk ikilisidir.
Ha Cem Onuk dış kulvardan yine ataklar yapıyor.
Ama bu kez önünde Mehmet Dilber var. Yani işi zor…
Mehmet Dilber çok mu güçlü… Yok…
İlhan Cavcav’ın Cem Onuk için efsane yöneticilerle yollarını ayırdığını herkes biliyor.
Mehmet Dilber’in ilişkileri onu şu an Cavcav’ın vazgeçilmezi yapıyor.
Ne mi o ilişki?
Muhteşem Süleyman…