Nihayet uzun zaman sonra üç hafta üst üste rahat uyumanın keyfini yaşadık. Ne alınan kötü sonuç, ne saçma sapan verilen demeçler, ne de alınan istikrarsız sonuçlar olmadan kafamızı yastığa koyduk ve rahat rahat uyuduk. Her şey bu kısacık zamanda tam tersine döndü. Bu, aslında bir mucize değil hastalığa verilmiş iyi bir ilaç misalidir. Doktor olduğumdan bilirim; öyle hastalıklar vardır ki hasta bir gün önce komalarda, ateşlerdedir ama bir antibiyotik tedavisine başlarsınız ertesi sabah inanılmaz bir şekilde hastanızı düzelmiş bulursunuz. Ankaragücü’nde de işte mucize denilen şey doğru teşhis ve doğru tedavi oldu. Tabii ki doğru teşhis için doğru doktor gerekiyordu. İşte Mesut Bakkal Ankaragücü’ne geldi, hastalığı buldu, teşhisi koydu ve tedaviyi yoğun şekilde uygulayınca hasta hemen ayağa kalktı. Hastalık neydi? Ümit Özat’tan kaynaklanan anlamsız bir taraftar, futbolcu, antrenör, yönetim gerginliği; mutsuz futbolcu, mutsuz taraftar, agresif antrenör, basiretsiz yönetim, sahada çatışma, saha dışında sataşma, taraftar arasında bölünme, mutsuzluk, umutsuzluk, bıkkınlık… Mesut Bakkal tedavi olarak ne yaptı? İşe başlar başlamaz taraftara sıcak mesaj verdi; futbolcuların gönlünü alıp özgüven aşıladı ve en önemlisi taraftarlarla futbolcular arasındaki soğukluğu giderdi. İşte verilen bu yoğun tedavi sayesinde küskünlük ve umutsuzluk bitip de bıkkın olan futbolcu ile kırgın olan taraftar iyi bir hoca ile kenetlenince ikisi deplasman olmak üzere üç önemli maçta 7 puan alındı. Buradaki en üzücü nokta ise Bucaspor ve Yeni Malatyaspor gibi takımları yenemeden kupaya veda edilmesi oldu. Göz göre göre Ümit Özat‘a sahip çıkmak adına kupaya veda edildi. Mesut hoca daha önce gelseydi sanırım kupada final oynardık. Yine de kümede kaldığımıza ve Özat’ın daha önce gittiğine şükredelim.
Bursaspor maçı çok kontrollü başladı ve çok kontrollü bir oyun ile de devam edip sona erdi. Başa baş bir mücadele sergilendi. Her iki takım da pozisyon buldu ama genel olarak kısır bir maç oldu. Ufak tefek olaylar hariç tribünlerde dostluk yine üst düzeyde ve örnek olacak cinstendi. Rajnoch her zamanki gibi mükemmel oynadı. Kaan mücadeleciydi. Bednar, bence Vittek kadar iyi bir oyuncu ve bu maçta kalitesini belli etti. Orta sahada Adem çok top çalma özelliğine sahip olsa da bence topu oyuna sokma işini iyi yapamadığı gibi çok da top kaybediyor. Seneye Hürriyet ve Theo geri gelirse bu açık kapanır diye düşünüyorum. Ankaragücü Mesut hoca ile daha sahaya ilk çıktığında ben bu maçı kaybetmem görüntüsü veren bir futbol oynuyor ve keyif veriyor. Bu takım seneye 2–3 takviye ile çok can yakar; ama yabancı kontenjanı sıkıntısı olacak sanırım. Bana göre Racnoch, Sapara, Sestak, Bednar, Theo ve Vittek mutlaka takımda tutulmalı; Gabriç ile yeniden anlaşılabilirse o da takımda kalmalı. Seneky, Zewlakov, Cerny ve Klukowski’nin yerine kaliteli yerli futbolcular alınabilirse yabancı kontenjanı boşaltılmalı diye düşünüyorum.
Önümüzde bizim açımızdan çok önemli bir Eskişehirspor maçı var. Bu maç taraftar açısından yaşanan olaylar ve geçmiş maçlar düşünüldüğünde çok büyük bir anlam taşımaktadır; en azından ben çok önemsiyorum. Eskişehirspor 1. lige çıktığında her Ankaragüçlü bu olayı hoş karşılamış; fakat Ankara’da oynanan maçta edilen küfürleri ve taşkınlıkları asla anlayamamıştı. Sonrası ise zaten malum... Eskişehirspor maçları bizim için çok ama çok önemlidir. O yüzden Mesut hocam da olaya bu açıdan bakar ve futbolcuları da bu şekilde motive ederse taraftarın gücünü iki kat daha fazla yanında hisseder.
Mesut hoca ile bir ivme kazandık. Güzel futbol oynuyor ve mutlu futbolcu yüzleri görüyoruz. Üç haftadır yenilmiyoruz. Fırtına gibiyiz; önümüze geleni silip süpürüyoruz. O zaman essin artık Ankaragücü fırtınası, Es-Es‘in de üstüne!