Önce Futbol Federasyonu seçimleri sonucunda resmi olmasa da, genel merkez ve işleyiş İstanbul’a kaydırıldı.
Disiplin Kurulu, Tahkim Kurulu derken, Hukuk Kurulu da İstanbul’un yolunu tuttu.
Üstelik 36 yıldır bu kurulda görev yapan Sayın İsmail Özersin bir kalemde silinerek.
Son kale de, geçtiğimiz günlerde düşürüldü.
Ankara merkezli Kulüpler Birliği yönetimi de, sayın Özhan Canaydın’dan sonra basınla arası iyi olmayan ve özellikle Ankara basınını sevmeyen sayın Aziz Yıldırım’ın idaresine teslim edildi.
Dikkatinizi çekerim...
Saydığımız tüm kurumlarda yapılan aksaklıkları ortaya çıkaran, hataları duyuran, son dakika haberlerini veren Ankara basını bir anlamda artık “susturuldu..”
Artık söz sahibi, bu kurumlarda, basın bültenleri!
Onun dışında ne bir açıklama var, ne bir muhatap!
KORKUYORLAR
Ülkemize gelen yabancı hocaların hepsi ama hepsi...
Korkuyor..
Dikkat edin öncelikli hedefleri, yenilmeyelim...
Sonra belki bir tane atarım...
Bulunduğum haftayı da kurtarırım...
Sonrası...
Klasik deyimle, “Önümüzdeki haftaya bakarız.”
Bakın Fenerbahçe’ye...
Semih, Şampiyonlar Ligi de dahil, sarı lacivertli takımın galibiyetlerinde büyük rol oynamış. Bölük pörçük oynadığı maçlar sonucunda 13 gol atmış. Şu anda gol krallığında da önde gidiyor...
Gelin görün ki, hala Fenerbahçe kadrosunda direkt olarak yer alamıyor..
Fenerbahçe gibi bir takım neden çift santrafor oynamaz? Tamam... Şampiyonlar Ligi’ndeki tek santrafora da...Vestel’e, İstanbul Büyükşehir Belediyespor’a, Oftaşspor’a vs.
Neden tek santrafor?
Bunun adı korku değil de ne?
ŞİMDİ NE OLACAK?
Hatırlayın...
Bundan önceki dönemde, en ufak bir hakem hatasında, Haluk Ulusoy ve yönetimi istifaya davet edilirdi.
Hakemlerin hepsi, federasyonun talimatıyla maç yönetiyor denilirdi.
Peki şimdi neden hiç ses çıkmıyor?
Beşiktaş-Trabzonspor maçında Bülent Yıldırım’ın yaptığı hatalar küçümsenebilir mi?
Y
oksa Bursaspor-Ç.Rizespor maçının hakemi Fırat Aydunus’un kararları çok mu doğru?
Sayıyı artırabiliriz...
O zaman da “Hakem hata yapabilir, onlar da insan diyorduk.”
Şimdi de...
Anlayamadığımız, neden ses çıkmıyor...
Akıllandılar mı?
Yoksa, birileri “Susun” mu dedi?