Ankaragücü’nde yeni bir dönem başlıyor. Aslında bu olay karanlık çağdan aydınlanma dönemine girmek gibi bir şey... Şu aşamada zaten kim gelirse gelsin bu durumdan daha kötü olması mümkün değil. Düşünün, öyle bir hoca vardı ki; tüm sezon boyunca bırakın Ankaragücü’nü, süper ligin gündeminden hiç düşmedi ve neredeyse süper ligin bile üstünde gündemde yer aldı. Taraftarını sevmeyen, sürekli taraftarla atışan, taraftara terbiye dersi vermeye kalkan, her kötü gelişmeyi taraftara bağlayan ve burada da yanlış bilgiler aktaran, futbolcusunu taraftarından sürekli uzak tutan, hatta taraftarı neredeyse bir sapkınlar topluluğu gibi gösteren, oyun anlayışı ve oyuncu seçimi ile maç içi oyun okumada sürekli hata yapan ama buna rağmen şu kadro ile alınan 25 puanı başarı gören, kupada facia sonuçlarla elenen, Ankaragücü ruhuna yabancı, bu ruha sahip taraftara ve futbolcuya saygısı olmayan bir hocadan kurtulduk. Ama maalesef üzülerek söylemeliyim ki şu an kadroda bulunan futbolcular da bu ruhu alamamışlar ve Sayın Özat’ın güdümüne girmişler. Ne kadar hazindir ki Gençlerbirliği maçından sonra sadece Özat’a bu şekilde veda etmenin üzüntüsünü yaşadılar. Ankaragücü’nün bu en önemli maçının yenilgi ile biten sonucu onları hiç mi ama hiç üzmemişti. İnsan hocasını sevebilir ama unutmamalı ki onlar öncelikli olarak Ümit Özat’ın değil Ankaragücü’nün futbolcularıdır ve hocalarından çok öncelikli olarak bu camiaya gönlünü, kalbini ve her şeyini veren bu vefalı taraftara karşı sorumlulukları vardır.
Neyse, zor ve sancılı bir dönem geç de olsa nihayet bitti. Önemli soru, bundan sonra ne olur?
Her ne kadar küme düşme korkusu yaşıyor görünsek de bu kadro rakiplerden kat kat üstün olduğundan iyi bir hoca ile üst yerlere gelecektir; yeter ki iyi yönetilsin. Mesut Bakkal kişilik olarak beyefendi, kibar ve konuşmasını iyi bilen, aynı zamanda da camiamızı tanıyan bir teknik adam olduğundan bu bize bir avantaj sağlayabilir. Hayati kaptan ve İsmet hocanın da Ankaragücü ruhunun futbolculara yeniden kazandırılması açısından yararı olacaktır. Zaten bu kadro ile iş çok zor değildir. Her kademenin futbolcusu belli olduğundan, herkes yerinde oynatılırsa çok sorunlar fazla olmayacaktır. Ama en önemli nokta futbolcularda olmayan Ankaragücü ruhunu onlara anlatmak, o hırsı aşılamak ve de tabii ki Ankaragücü taraftarı ile bu çocukları barıştırmak ve kaynaştırmaktır. Bunun için de Hayati kaptana çok iş düşecek gibi gözüküyor. Ben bunları en iyi yapacak hocanın Hakan Kutlu olduğunu düşünmüştüm ama gerçekleşmedi. Fakat Ankaragücü camiası içinden gelen iki eski futbolcu ve camiamızı tanıyan bir hoca ile de bunu yapabileceğimizi düşünüyorum. Bana göre aşağıda sayacağım hususlar ivedilikli olarak yerine getirilirse başarı gelir;
-Bir an önce futbolculara Ankaragücü’nün tarihi ve büyüklüğü, taraftarının özelliği anlatılmalıdır.
-Tribün ile futbolcular arasında olumlu bir diyalog sağlanmalı; maç öncesi ve sonrası futbolcular tribünlere çağrıldığında, hiç yüksünmeden tribünleri gezerek “GURURLUYUZ GÜÇLÜYÜZ ANKARAGÜÇLÜYÜZ!” tezahüratını taraftarlarla birlikte söylemeli ve böylece bizim için bir sembol olan bu slogan yeniden canlandırılmalıdır.
-Mesut hoca da tribünler ile güç birliği yapmalı ve samimiyetini hissettirmelidir.
-Kadro kurulurken herkes kendi yerinde oynatılmalı ve fantezi arayışına girilmemelidir. (Örneğin Özgür Çek varken Aydın’ın sol bek oynaması, Gabriç’in kesilmesi, Sestak ve Sapara’nın ikinci yarıda oyundan alınması gibi...)
-Pasif ve kapalı bir oyun anlayışı yerine iç sahada aktif ve yırtıcı futbol anlayışı geliştirilerek rakip takım sıkıştırılmalıdır. Çünkü Ankaragücü taraftarı kendisi de agresif olduğundan agresif futbol anlayışını sever.
-Maç sonrası taraftarlarla ile ilgili olarak sıcak ve rahatlatıcı mesajlar verilmeli; şu an küskün olan taraftarlar yeniden tribünlere çekilmelidir.
-Yönetim de taraftarlarla olan sıkıntıları bir an önce gidermeli; göreve getirdiği yeni teknik heyetin rahat çalışmasına fırsat vererek onlara yardımcı olmalıdır.
Mesut hoca daha ilk demeçlerinde taraftar ile ilgili çok olumlu sinyaller vermiş; bu taraftarın 12. adam olduğunu ve daha önce çalıştığı dönemde bu gücü hissettiğini, sadece iyi futbol oynamamın yetmediğini, taraftar desteği ile birçok maçı aldıklarını söyleyerek çok ama çok olumlu bir giriş yapmış; yüreklerimize su serpmiş; bize hak ettiğimiz değeri nihayet vermiştir. Bu yüzden kendisine teşekkür ederim.
Yeni teknik heyetten güzel beklentiler içindeyken, bizim yapmamız gereken hiç bir şey yok mu? Tabi ki var! Asıl bizim içimizde de sıkıntılar çok büyük… Taraftarın, artık takımın önüne geçen değil takımın yanında olan bir taraftar haline gelmesi gerekir. Hiçbir grup Ankaragücü’nün önüne geçemez! Ankaragücü bir rant kapısı değildir. Ankaragücü karşılıksız bir sevdadır! Kalplerde bitmeyen bir aşktır! Uğruna ölünecek bir sevgilidir! Kim Ankaragücü üzerinden bir menfaat bekler, o bizden değildir. Sevecekseniz karşılıksız seveceksiniz, gerekirse uğrunda öleceksiniz! Bu yüzden taraftarın tek ses, tek yürek olarak iki sezon önce son haftalarda gösterdiği duruşunu sergilemesi gerekir. Artık stat çevresinde, maça gelen taraftarların önünü kesip ellerindeki biletleri satmaya çalışan karaborsacılar görmek istemiyoruz. Tribün birliği tekrar sağlanmalı; gruplar Ankaragücü için var olduklarını unutmamalıdırlar. Gruplarının adını değil, Ankaragücü’nün şanlı adını stadı inletircesine bağırmalıdır. Artık onun bunun adamı değil, Ankaragücü’nün askeri olun! Tek ses olun ve tribünleri inletin! Bu gücün hepimizde mevcut olduğuna yürekten inanıyorum.
Bu şartlar sağlanırsa Sayın Bakkal ile Mesut olmamak mümkün mü?
Bu duygu ve düşüncelerle Sayın Mesut Bakkal’a ve çalışma arkadaşlarına başarılar dilerim.