Trabzonspor maçına kısaca değindikten sonra içimizde kanayan yaraya parmak basacağım. Alınan beraberlik başarı mıdır? Evet. Takım iyi mücadele etti mi? İkinci yarıda evet. Ankaragücü şanslı mıydı? Evet. Trabzonspor’u her şeye rağmen yenebilir miydik? Maça ideal kadroyla başlayabilseydik, ikinci yarıda da doğru yapabilseydik, evet.
Maça gelince… Daha kadroları gördüğümde yanımdaki arkadaşıma ilk 30 dakikada sol taraftan Yattara Murat’ı derdest eder ve oradan golü yeriz dedim. Nitekim Yattara, beni yalancı çıkarmadı ve golü attırdı. Sonrası zaten akıllara zarar! Anlamsız bir Mehmet Çoğum değişikliği ve sağbek Uğur’un sol tarafa alınması, sağ tarafa da Güven’in alınıp sağ ileri uç tarafımızın zayıf bırakılması sonucunda ilk yarı son derece mahkûm bir futbol sergiledik.
Şimdi bazı gerçekleri sıralamak lazım ki ben her yazımda yazıyorum ama anlatamıyorum. Güven’in defans özelliği zayıf; adamını kaçırıyor ve etrafında dönemiyor. Ayrıca süper ligin bir maçta en çok mesafe alan adamlarından birini defansa almak son derece yanlıştır ki bunu Güven’in defans oynadığı her maçta ofansif anlamda zayıf kalarak ispatladık. Kısacası Özgür Çek solbek, Teo, Adem’in yerinde ilk 11’de ve Sestak da Serdar’ın yerinde oyuna başlamalıydı. Bu maçta görüldü ki ideal kadro buna yakın olmalı. Ayrıca Bora diğer kalecilerden kötü olmadığını da gösterdi ki bu da bir kazançtır. Bora, maçta çok önemli iki kurtarış yaparak alınan puanda büyük katkı sağladı. Bence Senecky, Klukowski ve Zewlakov bu takımdan gönderilse büyük bir kayıp olmaz. Mehmet Çoğum’u beğenmedim, Serdar’ı bekliyorum, Cerny belirsiz, Tekke şüpheli…
Ümit Özat meselesine gelince…
Sayın Melih Gökçek ve oğlu Ahmet Gökçek’e bir türlü Ümit Özat olayını anlatamadık veya anlamak istemediler. Olayı bir kez daha bıkmadan yılmadan kısaca anlatayım.
Ümit Özat’ a gösterilen tepki asla alınan sonuçlarla doğrudan ilgili değil, her maç sonu büyük Ankaragücü camiasına yaptığı hakaretlerle ve aşağılamalarla ilgilidir. Ama bazen kendisine yapılan eleştiri ailesine küfür aşamasına gelmektedir ki bu da etik değildir.
Sayın Melih Gökçek, Özat’a sadece “Maç sonrası taraftarlarla ilgili açıklama yapma! Bir maç olsun taraftarı karşına alma!” dese olayları bitirecektir. Ama her nedense bu kadar kolay bir şeyi yapmak istememektedir.
Salın Gökçek’in, “Ne yapsak yaranamıyoruz!” demecine gelince… Benim Pegasus Ankaragüçlüler Derneği üyesi ve objektif bir insan olarak bakışıma göre, tüm tribünler, Cemal Aydın’a istifa diye bağırdığı zamanlar Melih Gökçek’in yönetime gelmesine destek vermiştir. Bu yüzden, “Biz bu taraftara ne yapsak yaranamıyoruz!” sözü yanlıştır. Biz; siyasi görüşü, dünyaya bakışı ve yaşam biçimi kendi yapımızla hiç uymasa bile kendisine Ankaragücü başkanı olarak ilk geldiğinde desteğimizi vermiştik. İnsanların siyasi görüşleri ayrıdır, spor için hizmet ayrıdır. Bunu hiçbir zaman birbirine karıştırmadık.
Şimdi sormak lazım: Türkiye’de protesto edilen ve şık olmasa bile kendisine küfür edilen ilk ve tek hoca Ümit Özat mıdır? Türkiye’nin en iyi ve bulunmaz hocası Ümit Özat mıdır? Göreve geldiğinden beri alınan birkaç İstanbul takımı galibiyetinden başka hangi başarısı vardır? Küçümsemek için değil ama bu sene Galatasaray şu an lig tarihinin en kötü yerlerinden birinde ve Fenerbahçe ise deplasmanlarda sadece tek galibiyet almış bir takım halindedir. Ama bu seneki Ankaragücü son yıllardaki en pahalı takım olmasına rağmen puan cetvelinde daha gerilerdedir. O yüzden belki iyi futbolcular alındığı söylenebilinir ama ortada bir başarı yoktur.
Sormak lazım: Ümit Özat hangi takımda olsaydı ve abartmasız kulübe ilk geldiği andan itibaren her maç sonrası taraftarı aşağılasaydı o takımda barınabilirdi? Hangi şehirde yaşayabilirdi? Sormak lazım: Bu tribünler, zamanında 10.000 kişi birden Cemal Aydın aleyhine ağza alınmayacak küfürlerle istifa taleplerini her maç dile getirmedi mi? Bunun karşılığında da kendisi bu ortamda çalışamayacağından dolayı istifasını vermedi mi? Yani şimdi sormak lazım: Cemal Aydın’a yapılan bu kadar hakaret varken, kendisi bunları sineye çekip gitmişken (ki küfürü etik bulmuyorum) Ümit Özat neden hiç susmaz? Neden bir kez olsun iyi şeyler söylemez? Ve siz neden bu adamın arkasında bu kadar durursunuz? Anlamak gerçekten çok ama çok zor!
Kısaca şunu belirteyim: Ne Ümit Özat’a düşmanlığım var ne de Gökçek ailesine… Ama bu takımın Özat ile kimyası tutmaz. Ben 40 yılını tribüne veren bir adam olarak bunu söylüyorum. Çünkü ne o bizi sever ne de biz onu. Sayın Başkan, tribünlerde size de bir ön yargı ve büyük tepkiler yoktu. Ama siz Gecekondu tribününü silerek, tribünler arasında gerilim yaratınca ve ayırımcılık yapınca durum bu hale geldi. Bir tribüne bedava bilet verirken, kale arkası için fahiş fiyatla bilet sattınız. Bir tarafa çok değer verdiniz, bir tarafı sıfır gördünüz. Biz Ankaragücü’nün başarılı olması için bir aradayız; Mehmet olmuş, Ahmet olmuş, isime bakmayız. Bize başarı getirecek, bizi şahlandıracak her insanı severiz. Bu yüzden diyorum ki, “Bakın Sayın Melih Gökçek, henüz çok geç olmadan gelin, bu işleri toparlayın; huzurlu istikrarlı bir takım ve tribün yaratın. Siz yönetim konusunda en tecrübeli insanlardan birisiniz. Türkiye’de isterseniz management anlamında yapamayacağınız hiçbir şey yok; bunu herkes bilir. Bu yüzden olaylara ve konulara saptırmadan yaklaşın ve bu taraftarın Ümit Özat’a maç sonucundan dolayı değil, yaptığı hakaretler nedeniyle küfüre kadar gidebilecek protestolarda bulunduğunu olduğunu artık anlayın. Eğer Ümit Özat’ı vazgeçemeyeceğiniz bir dostunuz olarak görüyorsanız da lütfen ama lütfen maç sonu taraftarlar hakkında konuşmamasını sağlayın. Göreceksiniz o zaman birçok şey düzelecek!