“Ürümesini bilmeyen it, sürüye getirir kurt!”
Takımın başına geldiğinden beri sürekli taraftarı hedef alan açıklamalar yapan ve huzursuzluğun nedeni olarak taraftar guruplarını ve sayısının fazlalığını gösteren Ümit Özat’ın bizzat kendisi Ankaragücü için huzursuzluğun ve hizbin kaynağıdır. Takımın başına geldiği dakikadan beri taraftara düşman tavır sergileyen bu adamın hala takımın başında tutulması ve yönetim tarafından hala desteklenmesi de anlaşılır bir durum değildir. İnsanın aklına başka başka sorular getiren bu durum gerçekten anlaşılmaz bir hal almaktadır. Bu takımın başına başarı için geldiklerini söyleyen Gökçek ailesi Ümit Özat’tan korkmakta mıdır? Ya da çekindikleri bir durum mu vardır? Bizim bilmediğimiz bir gizli anlaşma mı vardır ki bu adama bu kadar sabır edilmektedir? Dünyanın en büyük hocaları takır takır gönderilirken bir tek başarısı olmayan sadece hocalık vasıfları değil beyefendilik adına da zaafları olan bu adamın hala takımda tutulmasının esbabı mucibesi nedir?
Ümit Özat ile ilgili gerçekleri açıklamayalım dedik ama kendisi bizi buna mecbur bırakmıştır. Bundan yıllar önce Ankaragücü ile Gençlerbirliği arasında oynanan bir maçta kendisi Gençlerbirliği kaptanı iken ve ilk yarı son derece agresif bir futbol oynayıp devreyi galip kapatıp soyunma odasına giderlerken Ankaragücü’nün o zamanki kaptanı Hakan Kutlu kendisine “Niye bu kadar sert ve agresif oynuyorsunuz? Zaten sıkıntılı günler geçiriyoruz,” tarzında bir konuşma yaptığında küfrederek “Düşün a… Bana ne!”şeklinde cevap vermiş ve karşılığını en şiddetli bir şekilde anında almıştır. Şu anda Ankaragücü’nün başında olan zat-ı muhterem ayrıca her Gençlerbirliği maçında Ankaragücü seyircisine el kol hareketi yapmış ve tribünlerle sürekli atışmıştır. Bırakın Ankaragücü’ne minimal bir sempati duymayı, tam aksine Ankaragücü’nden sürekli nefret etmiştir. Sanırım Ulubatlı Hakan’ın sahaya diktiği bayrak hala bir tokat gibi yüzünde patlamaktadır. Bu tokadın acısı anlaşılan hala çıkmamış ve içten içe kendisini bir kanser gibi yemektedir.
Bunca zaman tüm iyi niyetimiz ve sabrımızla eleştirilerimizin dozunu minimal seviyede tutmaya çalıştık. Ama artık iş çığırından çıkmıştır. Abisi, Hürriyet’i kulüpte dövmüş; son maçta da her iki kardeşi kapalı tribün taraftarı ile dalaşmış olan bir teknik direktör takımın başındadır. .Ankaragücü, Ankaragücü olalı böyle bir eziyet görmemiştir.
Taraftara edilmedik hakaret kalmamıştır. Grupların isimleri ile alay edilmiş; Ankaragücü’nün geçmişi hiçe sayılmış ve aşağılanmıştır. Ankaragücü, son derece başarısız, haysiyetsiz, amaçsız ve çok berbat bir taraftar grupları olan bir takım olarak lanse edilmiştir. Bu kadar lafın üzerine kendisine de zaman zaman hakaret ve zaman zaman da küfür etmeye varan tepkiler olduğu doğrudur. Belki küfürsel eleştiri etik anlamda hoş karşılanmamalıdır da ama sonuçta bu iş profesyonel bir iştir ve hatır gönül ile yapılmamaktadır. Yani kimse bu kulüpte kalmak zorunda değildir. Eğer durum ağrına gidiyor ve camiayı beğenmiyorsan, bir dakika bile durmadan tasını tarağını topla ve çek git! İnan, Ankaragücü için en hayırlı işi yapmış olursun! Sen git ki, takımda Bizans oyunları son bulsun! Sen git ki takım huzura kavuşsun! Merak etme, sen gittin diye ne topçuya, ne de takıma bir zarar gelmez. Kaldı ki futbolcuların senin için takıma geldiği yalanlarını da artık kimse yutmuyor. Futbolcuların, “Gol ve galibiyet sonrası hocanıza koşun!” tehdidi aldığı haberini de artık duymayan kalmadı.
Sayın başkan her şeye rağmen eğer bu takıma yararlı bir şeyler yapmak istiyor ve adınızı iyi övgülerle kulüp tarihinize geçirmek istiyorsanız, bir dakika bile durmadan, çocukluk arkadaşım, dostum filan demeden bu adamı kulüpten uzaklaştırın. Siz dostluğunuza yine devam edin ama biz kendisi ile hiç dost olmadık, olmayı da düşünmedik ve düşünmüyoruz!
En son Buca maçı sonrasında, “Rakip takıma küfür edene ceza oluyor da niye kendi hocasına küfür edene ceza verilmiyor? Federasyonu kınıyorum!” diyebilen bir adama sormak lazım: “Sen Ankaragücü’nün hocası mısın, yoksa düşmanı mı?”