Yıllardır büyük takım diye adlandırılan takımları bu kadar kısa süre içinde üç kez üst üste yenememiştik. Tabii ki bu durum insanda büyük bir sevinç oluşturacak ve gururlandıracak bir olay… Belki bu kadar iyi bir kadro ile de lige hiç girmemiştik ki bu da bizi ümitli kılan bir tabloydu. Fenerbahçe’yi ve Galatasaray’ı yenmek tabii ki küçümsenecek bir sonuç değil. Ama keşke bu galibiyetleri yaşarken tribün, yönetim, teknik direktör ve camiamızın genel yapısı olarak huzurlu bir yerde olabilseydik. Keşke alınan bu sonuçlar bizde bir umut oluştursaydı da sevincimizden gece uyuyamasaydık. Keşke her şey yolunda olsaydı da ben de daha önce yazdığım eleştirilerden dolayı özür dileseydim. Keşke bu yönetim, teknik kadro ve futbolcular gerçekten Ankaragücü ruhu taşıyorlarmış, ben yanılmışım deseydim.
Durum maç öncesi tablo ile değerlendiğinde, gerçekten alınan galibiyet sadece buruk bir sevinç yarattı. Ayın 15’inde bir mahkeme beklenmesi yetmezmiş gibi 3–4 futbolcu ayın 15’ine kadar ve en az 6–7 futbolcu da ayın 21’ine kadar paralarını alamazlarsa bonservis bedeli ödemeden serbest kalacak. Sayın Ahmet Gökçek’in sabah yaptığı açıklamaya göre de büyük olasılıkla mahkeme aleyhine sonuçlanacak ve kongre iptal olacak. Bu durumda da takım kayyuma bırakılacak. Sayın Gökçek bunu bildiklerinden dolayı kulübe, alacaklarına dair haciz işlemleri başlattığını, yeni gelecek yönetime kıyak çekmeyeceklerini ve kendilerinin gitmesi halinde de futbolcuların %90’nın kulüpten ayrılacağını, çünkü futbolcuların Ümit Özat için geldiğini beyan etmiş. Sözlerine de “Ankaragücü büyük camia… Bu yüzden geldik ama iş dışarıdan görüldüğü gibi değilmiş!” diye devam etmiş. Benim bu sözlerden anladığım, mahkemeden olumsuz bir karar çıkması halinde, geriye hem çok borcu olan, hem de futbolcularının büyük çoğunluğu ayrılmış ve takımı dağılmış olan bir Ankaragücü kulübünün kalacağıdır. Bu durumda bırakın Bank Asya liginde oynamayı kulübün kapanması bile söz konusudur.
Şimdi ortada tam bir kaos ve umutsuzluk hâkimken Fenerbahçe galibiyetini kutlamak ne kadar anlamlıdır bilemiyorum. Ayrıca maç öncesi değerlendirmelerde, değerli basın mensupları bugün Ankaragüçlü futbolcuların bonservislerinin ellerine geçmesinden dolayı kendilerine iyi bir kulüp bulmak için vitrine çıkmak adına çok iyi futbol beklediklerini de dile getirdiler. Aynı futbolcuların 5’er gol yiyerek kaybettikleri maçları ve üç faulle 90 dakikayı tamamlayarak neredeyse hiç mücadele etmeden kaybettikleri maçları düşününce insan bir kat daha fazla üzülüyor. İnsanın aklı karışıyor, duyguları darmadağın oluyor ve aklına kötü şeyler geliyor. Acaba futbolcular maç mı seçtiler diye kendi kendime sorasım geliyor. Sezon içinde 6 galibiyetin var bunların ikisi Fenerbahçe’ye, biri Galatasaray’a diğerleri de Manisaspor, Kasımpaşa ve Konyaspor gibi güçsüz takımlara karşı… Para alamadıkları için futbolcuların demoralize bir ruh halinde oldukları yadsınamaz ama Fenerbahçe ve Galatasaray’ a karşı üç maçta üç galibiyet alınabiliyorsa, diğer maçlarda niye bu kadar kötü sonuçlar alındığını anlamak çok zor.
Önümüzde çok kritik bir hafta var. Belki de Ankaragücü için var olmak veya yok olmak ile ilgili kararlar alınacak. Değil kümede kalabilmek, yüz yıllık çınarın yok olması bile tartışılacak duruma gelebilir. Yeni yönetimin talep ettiği borç miktarı, eski yönetimin alacakları ve futbolcuların bonservis bedelsiz serbest kalma durumları bir yanda büyük sorunken, kulübün yönetimine de kimin talip olacağı ve bu durumdan çıkaracağı konusunda bir ümit de yok. Belki bazı taraftarlar hâlâ zafer sarhoşluğu içindeler ama takım bundan sonraki maçlarına belki de A2 takımından alacağı 7–8 oyuncu takviyesi ile çıkacak. Çünkü kulüpte bu kadar sıkıntı olunca ara transferde futbolcu da alamazsınız.
Daha önceleri de birçok sıkıntıyı atlattık ama hiç bu kadar kötü bir dönemimiz olmamıştı. Oysa sezona, yönetimin büyük vaatleri ile çok ümitli girmiştik. Şimdi ise Ankaragücü camiası olarak çok büyük bir tehlike içindeyiz. Yok olup tarih sayfalarından silinme durumuna geldik. Bu kötü durum göz önüne alındığında, kendini gerçek Ankaragüçlü sayanların veya bu camiaya, bu kulübü severek ve hizmet etmek için geldiklerini söyleyenlerin sevgilerini göstermesi gerekir. Eğer futbolcular bugün Ankaragücü için oynadıysa ve Ümit Özat bu futbolcuları Ankaragücü ruhu için motive ettiyse, yönetim de Ankaragücü adına bir şeyler yapmak için buradaysa, bunu söylemleriyle değil eylemleriyle göstererek belli etmelidirler. Futbolcular, ayın 15’indeki karardan sonra bonservis bedelleri için açtıkları davadan vazgeçip hiç olmazsa bu sezon, bu takımda top oynasınlar ki, Fenerbahçe maçı bizim için anlamlı olsun ve biz de onları bağrımıza basalım; özverili futbolcular olarak adlarını tarihe yazalım. Ama bu takımı böyle kötü durumda bırakıp giderler ve daha kötü sonuçlar alınırsa, inanın Ankaragücü tarihi bu isimleri asla unutmayacaktır. Hiçbir futbolcunun kulüpte parası kalmaz. Bugüne kadar para almadan oynamak zor, bunu kabul ediyorum ama yüzyıllık bir camiayı tarihe gömerek ayrılmak da para-pul ile değişilecek bir şey değildir. İşte bu karmaşık duygular içindeyken Fenerbahçe galibiyetini sadece buruk bir sevinç ile kutluyorum.