Bayram tatili nedeniyle iki hafta yazı yazamadım. Dolayısıyla Fenerbahçe ve Bucaspor maçları yorumsuz olarak geçti. Bu yüzden okurlardan özür dilerim. Ama Fenerbahçe maçından dolayı sevinçli olduğumu, Bucaspor maçında ise takımı beğenmediğimi kısaca belirteyim.
İBB maçına gelecek olursak, gerçekten ligin en iyi futbol oynayan ve takım olan ekiplerinden biri ile karşılaştık. Eksikler konusu bence dile getirilmemeli bahane olmamalı. Çünkü İstanbul Belediye takımı da aynı oranda eksik olmasına rağmen her zamanki oyununu oynadı. Bizim takım, sahaya tam kadro olarak çıksa bile defansımız mevcut kurgusundan dolayı zaten normalde de eksik gibi oynadığı için çok şey fark etmiyor zaten. Her ne hikmetse defansımızı bir türlü aynı kadro ve aynı yerdeki adamlarla oynatamadık. Dediğim gibi takım tam kadro bile çıksa, mutlaka geçen hafta solda oynayan sağda, sağda olan solda veya stoper bekte oynuyor. Aslında ben de her maç aynı şeyleri yazmaktan gerçekten sıkıldım. Böyle yazınca da sanki Sayın Ümit Özat’ı hata yaptığı bir yerden yakalayıp özel bir düşmanlık yaptığım kanısı çıkacak ve yanlış anlaşılacak diye de açıkçası çekinerek yazıyorum. Şimdi Sayın Özat’ın söylemleri ve taraftar ile olan uyumsuzluğu benim hep eleştirdiğim bir konu ama açıkçası iyi bir maç sonrası da sırf bu yüzden iş olsun diye eleştiri de yapmam. Fakat öyle bir takım çıkıyor ki sahaya, gel de eleştirme! Benim için maçta alınan sonuç da önemli değil, ister Fener’i yen, ister Konya’yı… Ama sahaya çıkan takım anlamsız ise ben bunu yazmak zorundayım. En azından sayın okuyucularım da eğer yanlışım varsa beni eleştirsinler diye kafamdaki sıkıntıyı açıkça belirtiyorum.
Son haftalarda anlayamadığım ve futbol bilgimle bağdaştıramadığım kurgu hatalarını öncelikle belirtmek isterim. Şöyle ki:
Uğur Uçar sol bek midir, yoksa sağ bek midir?
Güven Varol sağ açık mıdır, sağ bek midir, yoksa sol açık mıdır?
Klukowski stoper midir, yoksa sol bek midir?
Gabriç sol açık mıdır, yoksa sağ açık mıdır? Eğer sağ açık ise ne zaman hangi takımda oynamıştır? Milli takımında hangi mevkide oynamaktadır?
Özgür Çek yedek otururken Murat Duruer ile sol bek başlamak doğru mudur?
Aynı anda Güven’i sol açık, Gabriç’i de sağ açık olarak oynatmak ve bu şekilde her ikisinden de verim alınamadığı görüldüğü halde bu iki adamın yerini değiştirmemek düşünemediğimiz bir maç taktiği midir?
Son yılların genç ve süratli sağ açığı olan Güven’i takım eksik değilken bile birçok maçta sağ bek oynatıp ezdirmek hangi taktiksel mantığa uyar?
Takım; Senecky, Uğur, Aydın, Rajnoch, Klukowski, Theo, Kağan, Sapara, solda Gabriç, sağda Güven, ilerde tek santrfor Doğan ile sahaya çıksa daha başarılı olmaz mı?
Bu sorular uzar gider. Ben kırk yıllık bir Ankaragüçlü taraftar ve Türk futbolu ile ilgilenen bir seyirci olarak bu soruları sordum. Hâşâ! Spor yazarı, antrenör, teknik direktör değilim. Ama futbol hem yetenek ve hem de bir zekâ oyunu ise Allah’a şükür zekâmız yerinde olduğu için kendi adıma eleştiri yapabilirim diye düşünüyorum.
Maça gelince… Takım olarak kötü oynamadık. İnanmışlık vardı. Tribünler pozitifti. İki golü de bulunca film orada koptu. Sonrasında tek eksik olan bence diziliş hatası idi. Gabriç sağda, Güven solda çok top ezdiler ve ne yazık ki sol defansımız da Tum‘u tutamadı. İstanbul Belediye 2–2’den sonra bir ara bize top göstermedi. Gerçekten iyi takım olmuşlar. Maç 2–3 veya 3–2 de olabilirdi. Kaçan 2 puana yazık oldu. Belki oyunun hakkı beraberlikti ama bence 2–0’dan maç bu duruma gelince yazık oldu. Zaten iki dakikada iki golü de ancak biz yeriz ve bunu yine başardık.
Her sezon bu sıkıntıyı yaşıyoruz. Hoca değişiyor, futbolcular değişiyor ama iki dakikada iki gol ya da üç dakikada üç gol yeme özelliğimiz değişmiyor. Bir araştırsak, belki de dünyada aynı sezonda bu kadar kısa sürede goller yiyen başka bir takım yoktur. Bunları yazarken, bir anda aklıma geçen seneki Sivasspor maçı geldi. Gol attıktan sonra santrayı göremeden 90+3’te gol yemiştik ve 3–2 yenilmiştik. Bunların daha birçok örneği de var. Dediğim gibi, bizim takımda her şey değişse bile bu şarkı bir türlü değişmiyor. Kısacası her sene aynı şarkı!
