İstanbul’da Galatasaray’ı tarihinde sadece iki kez yenebilen Ankaragücü almış olduğu bu galibiyetle bence tarihi bir sonuca imza atmıştır. Öncelikle bu mutluluğu yaşattıkları için yönetime, futbolculara, teknik kadroya ve İstanbul’a kadar giderek takımına destek veren büyük Ankaragücü taraftarına teşekkür etmek gerekir. İstanbul’da dört golle ve güzel bir oyunla alınan bu galibiyet çocuklarımızın hafızalarında da Ankaragücü ruhu adına çok derin izler bırakacaktır. Ezilmeden, korkmadan ve rakibinin üstüne üstüne giderek oynanan bir futbol ve hepsi birbirinden güzel dört golle alınan bu galibiyet umarım şimdiye kadar İstanbul takımlarına karşı oluşan kötü kaderimiz içinde bir kırılma noktası olacaktır.
Asla maç sonucuna göre yazı yazmam ve bu tarzım değildir. Ama takdir etmek lazım ki yüz yılda deplasmanda sadece iki kez yenebildiğiniz bir takımı sahada sürklase ederek yenmek de önemsenmeyecek bir başarı değildir. Bu hafta başında Sayın Ümit Özat’ın, “Ankaragücü taraftarı ile bir kavgam yok. Böyle bir isteğim ve merakım da yok. Ben gecemi gündüzümü Ankaragücü’nün başarısı için harcıyorum” şeklinde konuşmasını ve yine maç sonrası Sayın Ahmet Gökçek’in, “Galibiyeti büyük Ankaragücü taraftarına hediye ediyorum” demesini ben bir barış ortamı sağlamak adına olumlu buldum. Zaten mantıklı olan ve yapılması gereken de tüm taraftarı kucaklamak ve taraftar ile bütünleşmektir. Ama bunun yanı sıra yine yönetimden gelen ve Gecekondu tribününü hedef alan, “Huzursuzluk yapan kişileri biliyoruz. Bunlar belli bir gruptur!” şeklindeki suçlayıcı açıklamaları da bir o kadar gereksiz ve anlamsız bulduğumu söylemek isterim. Bu konuyu uzatmadan şunu söyleyerek bitireyim: Kendi adıma benim tepkim, Sayın Ümit Özat’ın taraftar hakkında yapmış olduğu küçük düşürücü, alaycı ve argo deyim ile adam yerine koymayan açıklamalar ile ilgilidir. Bunun dışında başarılı olması Ankaragücü adına beni sevindirir. Yönetimin kurduğu kadronun da her zaman iyi bir kadro olduğunu ama şampiyonluğa oynamak için yetmeyeceğini söylemiştim. Yönetimin ve Sayın Ümit Özat’ın yapması gereken, o grup-bu grup demeden bütün tribünlerle kucaklaşmak, herkese aynı ölçüde sahip çıkmak ve Ankaragüçlü olabilme yolunda sıcak demeçler vermektir. Eğer taraftar için kötü bir açıklama yapılmadığına inanılıyorsa da çıkıp, “Biz taraftarımızla hiçbir sorun yaşamayız. Muhteşem taraftarımızın desteğine güveniyoruz ve hepsini çok seviyoruz,” denilmesi gerekir ve olayın da özü budur.
Maça gelince… Ankaragücü, ideal kadro ile sahaya çıkınca gerçek gücünü gösterdi. Daha önce de yazdığım gibi Güven’i sağ bek değil sağ açık olarak kullanırsanız sizi uçurur ama sağ bek yaparsanız düşürür. Nitekim bu maçta sağ açık oynayınca maçın adamı oldu. Yine daha önce orta sahada Hürriyet ve Adem ile maç alamayacağımızı, top bile çıkaramayacağımızı, o bölgeye Theo’yu kaydırmanın gerekli olduğunu söylemiştim. Dün gerçekten Sapara ile Theo müthiş oynadılar. Tabii ki Sestak’ın hızını ve Metin’in nöbetçi golcülüğünü ve dinamo Özgür’ün dinamoluğunu da saymak gerekir. Ayrıca Turgut da ne kadar iyi bir transfer olduğunu gösterdi.Bu arada Baros’u tutmakta çok zorlandık. Çünkü defans bölgesinde her ne kadar iyi oynasak da yan toplarda hala biraz zafiyet var.
İşin özeti bu ideal kadro ile çok can yakarız. Ümit hocayı bu kadro seçiminden dolayı tebrik ederim. Umarım bundan sonraki maçlarda zorunlu kalmadıkça bu düzeni bozmaz. Ben kendi adıma bu yıl bazı sorunlar nedeniyle iyi bir başlangıç yapamadığımızdan ligi ilk 8 takım arasında bitireceğimizi düşünmekle beraber seneye bu kadroyu koruyarak üstüne yapılacak birkaç iyi transferle kafaya oynayacak bir takım olabileceğimize inandım. Her zaman dediğim gibi, severim veya sevmem ama Ankaragücü’nün başarısı için kim çalışıyor ve başarıyı getiriyorsa onun arkasında olurum. Ancak bir takımı takım yapan da taraftarıdır. O yüzden taraftarını gönülden sevmeyen ve bunu hissettiremeyen bir yönetim anlayışını da kınarım. Zaten taraftarı ile barışık olmayan bir kulübün orta ve uzun vadede başarılı olması da mümkün değildir.
Eğer yazımı okuyorlarsa sayın başkandan ve yönetim kurulu üyelerinden rica ediyorum; lütfen olayı alınan bir yenilgi sonrası Ümit Özat’a verilen bir tepki olarak değil, son bir yıldır taraftar hakkında vermiş olduğu olumsuz ve kırıcı demeçler yüzünden bir patlamayla ortaya çıkan tepkisel bir hareket olarak algılasınlar. Ankaragücü’nün her tribünü, her bireyi, her grubu çok ama çok değerlidir. Sorun bu kadar basit ve bunu aşmak da bir o kadar basit!
Kalecisinden, oyuna sonradan giren genç topçusu dahil, aslanlar gibi oynayan ve aslanı kendi arenasında avlayan futbolcularımızı, hocamızı, yönetim kurulumuzu, başkanımızı ve her şeyini Ankaragücü’ne adayan ve her cefayı göze alıp İstanbul’a giderek takımına büyük destek veren büyük taraftarımızı, çocuklarımıza bu mutlu anı yaşattıkları ve tarihe altın harflerle geçen bu sonucu aldıkları için kendi adıma tekrar teşekkür ederim.
Son söz: “Güçlü taraftar, güçlü Ankaragücü!”