Herkesin malumu Ankara 19 Mayıs Stadyumu yenileniyor. Geçen sene patates tarlasında her maç yapıldığında zeminden şikayet eden hem ev sahibi takımlar hem de rakip takımlar önümüzdeki sezon için böyle bir yenilenmeyi zorunlu kıldı. Gençlerbirliği , Ankaragücü ve Hacettepe 2008-2009 sezonundan itibaren artık yerden ısıtmalı suni çim sahada maçlarını oynayacak. Peki bu sahanın Ankara takımlarına ne faydası ne zararı olacak. Bir masaya yatırmak istedim.
Ankara 19 Mayıs Stadına şu an uygulanmakta olan FIFA 2 yıldız sertifikalı son jenerasyon denilen suni çimlerden. Ankaraspor’un Aktepe Stadyumunda, Kasımpaşa’nın Recep Tayyip Erdoğan Stadyumunda kullandığı türden Ankara’da birçok halı sahada görebileceğiniz kalitede malzemeden değil. Alttan ısıtmalı olması ise ayrı bir güzellik elbette.(Ankara’nın ayazında tribünlere de bir ısıtma sistemi yapılsa hiç de fena olmaz hani) Hatta Avrupa Kupasının oynandığı statlardan iki tanesinin de bu zemini kullandığı yazılıp çiziliyor. Buraya kadar her şey çok güzel görünüyor. Daha da yağlanıp ballandırmaya müsait bu konuya maalesef ben yine bu açıdan bakamayacağım. Çünkü kafamda yine 40 tane soru işareti gezip duruyor. Sırayla başlayalım…
1: Ankara 19 Mayıs stadyumunun zemini neden bu hale geldi?
Bunun cevabı basit. Ankara 19 Mayıs Stadyumu haftada 2 maçı kaldırmıyor. Acaba?
Nedense bu bana hiç öyle gelmiyor. Şöyle bir beyin jimnastiği yapalım. Ankaragücü ve Gençlerbirliği tesislerindeki sahaların zemini çimen. Haftada bazen 10’dan fazla antrenman yapılıyor. Antrenman sahalarının üstü kapalı değil. Sahalar da öyle günlük güneşlik özel bir yerde de değil. Ankara’nın ayazını belki de 19 Mayıs Stadından çok daha fazla yiyen bir yerdeler üstelik. Tribünlerin olmaması gibi bir dezavantajı bile var. Tesislerde yıl boyu yeşilliğini koruyabilen bu çimenler belki de yarısı kadar kullanılamayan 19 Mayıs stadyumunda nasıl patates tarlasına dönüşebiliyor bir düşünmek lazım.
Bu sorunun cevabını düşünürken bir kenardan da başka bir noktaya odaklaşalım. 19 Mayıs Stadyumunun zemini eskiden nasıl idi. Ankara son yılların en soğuk zamanlarını bu son birkaç yıl içinde geçirmediğine göre 19 Mayıs stadında ekstradan ne oldu . Bunun da hemen basit cevabını verelim. Eski adı ile Gençlerbirliği Oftaş yeni adı ile Hacettepe’nin süper lige çıkması maçları yoğunlaştırdı. Acaba? 19 Mayıs Stadyumunun Gençlik Spor Genel Müdürlüğünden kulüplere geçmesinin bu işte bir alakası olmasın. 15 günde bir 2 gün üst üste maç yapılması mı bu sahayı bu hale getirdi. Ben emin değilim. Nedenlerden biri bu olsa bile yukarıda belirttiğim tesisler örneği bunu çürütmüyor mu? Bana göre bu konuda kulüplerin bariz bir beceriksizliği var. Stadın Ortak Girişim adına ortağı Ankara’nın iki büyük kulübü bir araya gelip bir stadının çimlerine bakamamasının suçu sahada oynanan maç sayısı ile kapatılmaya çalışılıyor bana göre. Bu sahada haftada iki maç yapılacağı ve hava şartları biliniyor iken bu adına Ortak Girişim denilen şirket ya da organizasyon ne gibi bir tedbir aldı gerçekten merak ediyorum. "Melih Gökçek stadın sularını kesti, tankerle bu kadar sulayabildik , zemin o arada kurudu tekrar kendine getirmek için aralık yoktu" gibi bahaneler bile bana maç yoğunluğundan daha mantıklı geliyor...
2: Neden suni çim?
Dünya’da bir suni çim furyası dönüyor. FIFA stadların suni çim yapılmasını istiyor gibi bir görüntü içinde. Bu işin dedikodusu bol. Örneğin Türkiye’de bir sahanın suni çim olması o sahada maç yapacak tüm takımlara ekstra masraf açıyor. En basiti oynanacak ayakkabıların aynı olmadığı ve bunu spor malzemesi üreten büyük ağabeyleri çok mutlu ettiği söyleniyor. Uluslar arası ayak oyunları konusunda bir tecrübem olmadığı için bu konuyu geçeceğim. Ankara 19 Mayıs Stadyumunun zemininin neden suni çim olduğunu bir incelemek lazım. Anlatılanlara göre Hasan Doğan tesislerdeki kalitenin artması için bir çalışma içinde idi. Ankara 19 Mayıs Stadyumunun zemini de kendisini rahatsız ediyordu. Şenez Erzik ile FİFA’yı ziyaret ettiğinde verdiği bir sigara molasında bu zemini görüyor ve detaylarını öğreniyor. Türkiye’ye döndüğünde ise uygulama için kulüplerle görüşüyor. Hasan Doğan’a gösterdiği duyarlıktan dolayı tekrar teşekkür ediyor, başsağlığı diliyorum. Ancak burada takıldığım bir nokta var. Bu stad 2 kulübe ait. Bu stadın daha önce yönetiminden memnun olmayan ( ki en büyük sıkıntı protokol tribününe GSGM’nin ayırttığı kontenjanlardı. Bknz: İlhan Cavcav ve yöneticilerin protesto edip kale arkasında maç izlediği Gençlerbirliği – Galatasaray maçı) Ankaragücü ve Gençlerbirliğinin siz beceremiyorsunuz verin biz yönetelim stadı diyerek 49 yıllığına kiralıyor. Geçen süre içinde stadyumda ciddi denebilecek tek gelişme Gençlerbirliği Genel Koordinatörü Ufuk Özerten’in Valencia maçında gördüğü renkli tribünleri, Merdiven boşluklarını yağlı boya ile boyatması ve koltukların bu renklerle uyumlu olduğu iddia edilen başka renkler ile değiştirerek 19 Mayıs Stadyumunda uygulatması ile sınırlı kaldı. Unutmadan Türkiye’nin en holigan şehrinde olması gerektiği gibi çok yüksek güvenlik önlemleri alındı. Her tribünün üstüne adına Speed Dome denilen 360 derece dönebilen 40 kat yakınlaştırabilen kameralar takılarak Ankara’lı futbol severlerin güven içinde maç seyretmeleri sağlandı. Tuvaletler aynı tuvalet, turnikeler aynı turnike, kantinler aynı kantin. Ne değişti gerçekten çok merak ediyorum.
Şimdi sorsak 50 tane yapılan şey listeneceğine eminim. Benim tribünlerden görebildiklerim maalesef bunlar. Protokol tribün bilet meselesinin henüz tam çözülemediği hala büyük maçlardan önce duyuluyor.
Konuya dönelim. Sevgili Ortak Girişim’e ortak olan 2 kulüp yöneticileri stadı kiralar iken gerekli olan her şeyi yapmayı taahhüt etmemiş miydi? Yani GSGM artık stada yatırım yapmayacak sadece kira alacaktı. Peki niye bu stadın zeminini özerk dahi olsa federasyon yani devlet yapıyor. Devlet adam gibi zemine bakarken elinden alıp beceremeyince biz bozduk bir düzeltin demek ne kadar doğru. Geçen sezon son maçlarda İlhan Cavcav’ın devletten destek beklediğine dair açıklamalar olmasa Federasyon suni çimi bir sahada denemek istiyor diye düşünebilirdik. Rahmetli Hasan Doğan’ın orada hoşuna giden sahanın masrafları federasyon tarafından karşılanacağı söylendiğinde eminim hiç araştırılmadan okey verildi. Ne sakatlık oranları, ne antrenman durumları incelendi.
Suni çim sahanın dezavantajları ve avantajları neler?
İlk başta bir saha yönetmeyi beceremeyen yöneticilerin gözle görülen, bolca dillendirilen bir kusurlarını örteceği kesin. Ankara takımlarının bu sahada maç yapmaya alışık olmaları , deplasmana gelen takıma göre bir avantaj da sağlayabilir. Ancak kendi sahamızda kazandığımız her maç dan sonra “Suni Çim sahada maç yapmaya alışık değildik. Ondan yenildik” tarzında takımımızın sahada gösterdiği çabayı kenara iterek sadece zemine odaklı yorumlar duymaya alışacağız. İnternette biraz araştırıldığında suni çim sahalarda sakatlanma oranının çim sahaya göre oldukça yüksek olduğu direk görülebiliyor. Özellikle kasık bölgelerinde sakatlıkların arttığı ise bilimsel olarak ispatlanmış durumda. Bunların detaylarına inecek olanlar spor hekimleri mutlaka ilerleyen günlerde olacaktır. Açıklamalar ve yaşananlar kararın doğruluğunu veya yanlışlığını hepimize gösterecektir.
Ancak artık suni çim sahada maç yapacak takımlar yani Gençlerbirliği, Ankaragücü ve Hacettepe ne tür bir hazırlık içindeler. Orası soru işaretli. Kaymak gibi çim sahalarda antrenman yapacak oyuncuların suni çim sahada maç yapması açıkçası bana biraz garip geliyor. Antrenman sahalarından birer tanesini en azından suni çim saha yapmaları gerekmez mi? Ülkemizde maçtan bir gün önce stat da antrenman yapılmasına izin verilmediğine göre ortada bir problem yok mu?
Hadi suni çimi geçtik. Stadın diğer problemleri için ne gibi yenilikler yapıldı?
Şu sorunları bir yazalım. Belki birilerinin dikkatini çeker…
1. Turnike ve Maça giriş işkenceleri.
Şu ana kadar duyduğumuz bir tek koltukların değiştirileceği konusunda dedikodu var. Ancak 19 Mayıs Stadyumunun tek problemi koltuklar değil ki. Bir vaktim olsa stat stat gezip maça gelindiğinde içeri girmek için kaç dakika süre geçtiğini hesaplayacağım. Türkiye’de içeriye en geç girilen stadyumun Ankara'da olduğuna bahse girerim. Son derece çağ dışı turnikeler, masraf olmasın diye açılmayan kapılar, yetersiz bilet satış yerleri ve bunların sonucunda işkenceye dönüşen maça giriş seansları. İnsanın parası ile işkence çekmesine bu kadar net örnek sanırım bulunamaz. Kendi taraftarına her maç terörist muamelesi yapılması ise ayrı bir tartışma konusu. Girişte üst arama, bilet gişelerinin hizasında üst arama, turnikeleri geçince üst arama. Lütfen biri bana açıklasın. Olay çıkarmak için miting yapmaya geldikleri belli olanların üstü bu kadar sıkı aranıyor mu? Hangi miting girişinde ayakkabılar çıkartılıp bakılıyor. Maç bitiminde maratondan çıkınca saatli tribüne doğru geçişi yasaklamak ne gibi bir çözüm sağlıyor. Sizin her maç terörist gibi davrandığınız taraftarlar 2 ay önce Türk Telekomspor’un Yarı Final ve Final serisinde rakip takım taraftarları ile aynı sırada maça girdiler. Ne gibi bir olay çıktı. Taraftar aynı taraftar.
2. Tuvalet problemi..
Pek muhterem kulüp yöneticilerimiz. Taraftarın kalitesini arttırmak istiyorsanız ilk önce onların yaşam sahalarını düzeltmeniz gerekmez mi?
3. Kantin problemi..
Ankara’da bir maça gitmeye niyetlendi iseniz 90 dk maç seyretmek için yaklaşık 5 saatlik bir zamanınız gidecektir. Maça gelmeden sıkı yemek yemez iseniz turnikelerden içeri girince karşınıza çıkan kantin denen yerden dehşet uçuk bir fiyata neden yapıldığı belli olmayan köfte ve sosis den oluşan zengin menüden birini seçip tuvaletten gelen amonyak kokusu ile birlikte afiyetle yiyebilir, üzerine bir de kapıda alınan bozuk paraların bilindiği halde bozuk versene kardeşim diye fırça yiyebilirsin. Başka söze sanırım gerek yok….
4. Pankart sorunu…
Bu ülkede tribünlerin en önemli renklerinden biri de tellere asılan pankartlardır. Ankara 19 Mayıs Stadyumunda ise bu maalesef mümkün değildir. Dublex reklam panolarından bazen el emeği ile yaptığın, bazen dünya kadar para harcadığın o pankartı gösterme şansı maalesef yoktur. En azından ucundan görünsün diye tel örgülerin en üst hizasına asmayı denediğinizde de özel güvenlik personeli gelip taraftarın görüş alanını engelliyorsun aşağıya indir denebilir.
5. Merdiven boşlukları ve tel örgüler…
Çok merak ediyorum. Dünyanın neresinde aynı tribünde kendi taraftarının arasına tel örgü çeken başka stat var. Gecekondu diye tabir edilen bölümde özellikle ortaya çekilen tel örgünün biri bana lütfen mantıklı bir açıklamasını yapsın. Kimi kimden koruyorsunuz o tel örgüler ile….
Maraton tribününde geçen sezon ikinci yarıda yapılan koltuk değişikliği ve merdiven boşluklarındaki ayarlama belki özel bir neden ile yapıldı ancak iniş ve çıkışları ciddi derecede zorlaştırdı. İlaveten o mevcut merdiven boşluklarının herhangi bir acil durumda yetersiz olacağı çok bariz. Bu düzenleme yapılırken herhangi bir acil durumda tahliye planı yapıldı mı merak ediyorum.
6.Ürün Satışı ve Bilet Problemi...
Gerçekten merak ediyorum. Üç takım birleşip stat çevresinde bir satış mağazası açmayı akıl etmezler mi? Bu kadar zor birşey mi bu? Kendisini çok rahat döndürebileceği bariz olan bir mağazayı 3 kulüp şu an planlasalar sezon açılmasına yetiştirirler. Ama eminim yapmazlar. Çünkü şimdiye kadar lisanslı ürün satma konusunda herhangi bir çalışma yapmadıkları için o mağazaya koyacak ürün de bulamazlar. Yıllardır Gençlerbirliğinin tesislerde bulunan satış mağazasından orjinal forma alabilen kısıtlı sayıda şanslı vatandaş olduğunu bizzat ben biliyorum örneğin. Forma haricinde 100 lerce çeşit ürün çıkarılır ve stad çevresinde yok satar. Taraftar kulüp yönetiilerinden ürün bekliyor. Çocuğuna hediye edecek takımının renginde ürünler bekliyor. Bunu yapmak o kadar zor mu?
İlaveten Maratona girişin en rahat olduğu Rüzgarlı girişinde bilet satış yerlerinin mutlaka açılması lazım. Rüzgarlıdan gelip biletini alıp girecek seyirci Gençlik Parkına kadar gitmesi, 1 kere daha üstünü aratması ilaveten iyice kalabalıklaşmış sırada beklemesi gerekiyor...
7. Anons problemi ( Gençlerbirliğine özel)
Geçen sezon Gençlerbirliği tribünlerinde yaşanan en büyük rezaletlerden biri kuşkusuz anons sistemi idi. Rakip takım gol attığında inanılmaz bir sevinç içinde gollllllll diye bağırmanın ne demek olduğunu bilmeyenlere o mikrofonu teslim edenleri Allaha havale ediyorum. Önümüzdeki sezon anons yapan kişiye en azından bunu öğretmelerini rica ediyorum. Çok basit. Ev sahibi atınca coşku ile rakip atınca kısık bağıracaksın. Öğrenmesi oldukça basit yani…..
Benim tespit edebildiğim sorunlar şimdilik bunlar. Umarım gerekli olan hassasiyet gösterilir, biz de her sene bu sorunları yazmak için harcayacağımız zamanı kulübümüz için daha faydalı şeyler ile geçiririz…