Başkent derbisi mi dediniz...
Geçin efendim geçin...
Siz sesi soluğu çıkmayan, taraftardan, medyadan ve kentten ilgi görmeyen maça derbi denir mi?
Deniyor işte...
Gençlerbirliği-Ankaragücü maçı derbi ise gerisini siz düşünün...
Maça ilgi yok...
Ankara'nın spora tutkun Valisi Alaattin Yüksel maçta yok...
Taraftar ise "eh işte" dedirtecek cinsten...
Basın mı?
Onlar da "eh işte"
Gençlerbirliği eksik...
Bizim de içinde olduğumuz büyük çoğunluk Ankaragücü'nün maçı farklı kazanacağını sanıyoruz.
Ama maçın hemen başlarından fikrimizden vazgeçiyoruz.
Çünkü Ankaragücü'nün inancı, gücü ve takati yok...
Gençlerbirliği ise pür dikkat...
Gol yememek için tüm çaba...
Araya sıkıştırırsak bir tane fena olmaz modundalar.
O ne kaleci Serdar da sakatlanıyor ve hastanenin yolunu tutuyor.
7 eksiğin üzerine bir de Serdar daha maçın başlarında stadı terk ediyor.
Fikrimiz yine değişiyor... Ankaragücü artık kazanır. Kalede 18'lik bir genç...
Ama Ankaragücü'nde bir değişikli yok...
Devre biterken Gençlerbirliği sıkıştırıyor araya ve soyunma odasına önde ve moralli gidiyor.
Sonra mı... Ankaragücü elindeki tüm silahları kullanıyor ama olmuyor.
Maçın sonu, "Yönetim istifa, Ümit Özat istifa" sesleri...
Maç böyle bitse ve maç sonunda o traji komik manzara yaşanmasa ulusal medyada yıldız kadro dışında haber olunmayacaktı.
O yaşlı adam bastonunu hakeme attı da başkent derbisi gazetelerin ilk sayfasına taşındı.
Çok uzun olmuştu başkent derbisinin ulusal gazetelerin birinci sayfasında yer alması...
Maç gündüz oynandı da erken baskıya giren ulusal gazetelerin Ankara eklerinde maçı görebildik.
Ne diyelim... Ankaragücü'ne pahalıya mal olacak ama 'iyi ki varsın baston' diyebiliyoruz.