Geçen sezonun sonunda önce Fenerbahçe Başkanı sayın Aziz Yıldırım ile takışmış, iki kulübün arasını gereksiz yere açmıştı.
Sonra, “Buz gibi doğru”, Ankaragüçlü futbolcuların paralarını alamadıkları gerekçesiyle antrenmanı boykotu haberi nedeniyle spor yazarı sayın Atilla Türker ile kapışmıştı. Türker’i tehdit bile etmişti. O arada ettiği, “Ben de gazeteciyim, Günaydın gazetesinde çalıştım” sözüne takılmıştım.
Yıllardır Günaydın’da çalışan biri olarak, doğrusu hatırlayamamıştım. Spor servisi şefi sayın Ali Erdoğan’a sordum, “Kamerada Fuat Usta’nın (Hüner) yanında çalışmış” yanıtını aldım. 25 yıl kadar önce, teknoloji gelişmemişken, yazılar dizgide dizilir, fotoğraflarla birlikte sayfalara yapıştırılır, sonra kamera servisinde filme çekilir, montaj servisinde de matrislere montajlanırdı. Daha sonra da kalıp çekilir ve gazete basılırdı. Günaydın’da 3 efsane usta çalışırdı. Kamerada Fuat usta, montajda Cihangir usta ve gece yazı işleri müdürü rahmetli Mehmet Taygan. Kamerada, benim hatırladığım Şadi abi diye bir de Ankaragüçlü vardı. Ancak “Ben de Günaydın’a çalıştım” dediği halde O’nu anımsayamadım.
BU DÖNÜŞ İKİ TARAFA DA İYİ OLMADI
Sözünü ettiğim kişi, Ankaragücü’nün “neron” yöneticisi sayın Ayhan Atalay. Sezon sonundaki kavgalar ve altyapıda “kimsenin haberi olmadan” yaptığı değişiklikler nedeniyle istifa eden sayın Atalay, ne hikmetse, üç gün önce yapılan genel kurulda Ankaragücü’nün yönetimine döndü. Hem de katılmadığı genel kurulda.
Doğrusu, bu dönüş Ankaragücü yönetimi için şık olmadı. Kişi olarak tanımam , bilmem ama sanırım sayın Atalay için de iyi olmamıştır.
BOMBALAR ÜST ÜSTE PATLAMIŞTI
Sayın Atalay, ilk bombayı, “Bülent Uygun ile görüşüyoruz” diyerek patlatmıştı. Aynı günlerde sayın Başkan Ahmet Gökçek, yakın arkadaşı sayın Ümit Özat ile söz kesmişti. Sayın Gökçek’in, Atalay’ın açıklamaları üzerine Saray tesislerinde, “Bu adamı yönetimde ve kulüpte görmek istemiyorum” diyerek kapıları tekmelediği söylenir.
Hatta, sayın Gökçek’in, babası sayın Melih Gökçek’in çağrısına rağmen Ayhan Atalay ile karşıya gelmemek için yönetim kurulu toplantısına katılmadığı rivayet edilir. Sayın Ahmet Gökçek’in, “Ya o ya ben” diye babasına rest çektiği de dilden dile anlatılıyor.
AHMET GÖKÇEK’E DE PES DEDİRTTİ
Sayın Atalay’ın nevi şahsına münhasır icraatı, altyapıda yaptığı değişikliklerdi. Altyapı hocalarına, görevden alındıklarına ilişkin noter tebligatı yaptırmıştı. Ancak bu işlemden Başkan Ahmet Gökçek’in haberi yoktu. Üstelik, birkaç gün önce menajer sayın Ender Yurtgüden ve Teknik Direktör sayın Ümit Özat, altyapı hocalarına birlikte çalışma garantisi vermişti. Sonunda ise sayın Atalay’ın dediği olmuş, Başkan ve teknik direktör bunu sineye çekmişti.
NEDEN VAZGEÇİLEMİYOR?
Şimdi, ne oldu da sayın Atalay yönetime geri döndü? Neden? Neden? Neden? Hangi üstün özelliği nedeniyle sayın Atalay’dan vazgeçilemiyor? Yanıt şuysa kabul ederim; “Para kazanmasını, parayı değerlendirmesini biliyor.” Günaydın gazetesinde kamerada 3 kuruşa çalışırken, şimdilerde BMW X5 jipe biniyormuş.
“Kim, sayın Atalay’ı yönetime aldı?” diye sormuyorum. Kimin aldığı gün gibi aşikar. Alemin bildiğini açık etmekte sakınca yok: Elbette Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı sayın Melih Gökçek.
Sayın Gökçek ile sayın Atalay’ın yollarının ilk kesişme noktaları, benim hatırladığım, yaklaşık 10 yıl önce, Büyükşehir Belediyesi adına yayımlanan “Haber Ankara” gazetesi olmuştu. Atalay, yanlış hatırlamıyorsam, o gazetenin genel müdürü idi. Ancak gazete kısa sürede yayın hayatına son vermişti.
Bütün olumsuz görüntüye ve karşı çıkışlara rağmen sayın Gökçek’in sayın Atalay’dan vazgeçmemesinin nedeni acaba nedir?
Sorum, sayın Melih Gökçek’e, Ankara’da binlerce “para sihirbazı” varken neden sayın Atalay’dan vazgeçemiyorsunuz?