Uzaklardan...
“Kız gibi oynamayın, girin rakibe biraz!”
Geçtiğimiz Mayıs ayının ortalarında oynanan İngiltere Federasyon Kupası maçı...
Maçın ikinci yarısında, Chelsea takımının dinamosu Michael Ballack girdiği bir ikili mücadele sonucunda ayak bileğinden sakatlanarak oyunu terk etti. Onu sakatlayan Portsmouth’lu Kevin Prince-Boateng aynı zamanda Gana Milli Takımında oynuyordu ve aynı grupta yer aldıkları Almanya Milli Takımının kaptanının 2010 Dünya Kupasında oynama hayalleri bu sakatlıkla son buldu. Belki kaderin cilvesi, belki tesadüf, kim bilir… Ama bir futbolcu için kabullenmesi çok zor olsa gerek, sakatlık yüzünden futbolun en görkemli podyumunda boy gösterme fırsatını kaçırmak…
Ballack’ın başına gelen her futbolcunun başına gelebilecek cinsten bir sakatlık… Malum, çok küçükken belleğimizde yer etmiş o klişe: “Futbol erkek oyunu!” Kora kor, dişe diş! Sonra, tozlu arsalarda yaptığımız mahalle maçlarında, abilermizin dilinden düşmeyen o cümle: “Oğlum kız gibi oynamayın, girin rakibe biraz!”
Konu sakatlıklardan açılmışken, ikili mücadelede değil, sakarlıkları yüzünden kendi kendilerini sakatlamış, dikkatsizlikleri yüzünden takımdan eksik kalmış, futbolun komik hikâyelerine konu olmuş, hatta dünya kupası maçlarında oynama fırsatını kaçırmış futbolcuları hatırlamak gerek…
Okuyacaklarınızın her biri gerçektir. Bu yazı, futbolun sakar çocuklarına...
***
6 Mayıs 2000... Kuzey Londra’nın Emirates Stadında. Thierry Henry takımının ve kendisinin ikinci golünü attıktan sonra korner bayrağına koşuyor ve bayrağı mikrofon gibi tutarak golü kutluyordu. Ancak aniden elinden kayan bayrak yüzüne sert bir şekilde çarpınca yumruk yemiş boksör misali nakavt durumda yerde kıvrandı Fransız golcü. Diğer futbolcuların şaşkın bakışları arasında bir süre tedavi gördükten sonra kızarmış yüzüyle maça devam etti.
Bir başka Arsenal’lı Perry Groves, takımının oynadığı bir lig maçında yedek kulübesinde... Arsenal 1–0 öne geçince sevinçten havalara zıpladı. Ancak kafasını kulübenin tavanına çarparak baygınlık geçiriyor; imdadına kulüp doktoru yetişirken, “heyecanlı” Groves’un kafasına dikiş atılıyordu.
İspanya Milli Takımının kalecisi Santiago Canizares, 2002 Dünya Kupası öncesinde takımının kamp yaptığı otelde, ayağına düşürdüğü tıraş losyonu şişesi yüzünden sakatlanarak kadrodan çıkartılmıştı. Sağ ayağındaki tendonu parçalayan kaleci, bir süre yeşil sahalardan uzak kaldı. Muhtemel o dönemde tüm losyonlardan uzak durmuştur!
Sakarlığı yüzünden manşetlere düşmüş diğer bir kaleci de, bir zamanlar İngiltere Milli Takımının kalesini korumuş olan Dave Beasant… Sandviç hazırlarken elindeki mayonez şişesini ayağına düşüren Beasant, sağ ayak parmağını kırarak takımından ayrı kaldı. Futbolun temel kuralı, maçtan önce çok yememek lazım!
1997–2002 yılları arasında Barnsley takımında oynamış orta saha oyuncusu Darren Barnard, evine yeni aldığı küçük köpeğin ıslattığı zemine basarak düştü, dizinden sakatlandı. MR sonucu yan bağlarının hasar gördüğü ortaya çıkan futbolcunun sahalara dönmesi beş ayı bulmuştu. Rakip takımların yapamadığını, küçük bir köpek başarmıştı!
1975 yılında oynanan bir lig maçında, Manchester United kalecisi Alex Stepney hata yapan takım arkadaşlarına bağırırken, hızını alamayıp çene kemiğini çıkarttı. Maça bir süre ara verildikten sonra United kaleci değiştirmek zorunda kalıyor, Alex ise uzun süre konuşmakta güçlük çekiyordu.
Aston Villa takımında 1995–2003 seneleri arasında top koşturmuş defans oyuncusu Alan Wright kısacık boyuyla tanınırdı. 1.62’lik boyuyla İngiliz futbol tarihinin en kısalarından olan Wright, yeni aldığı Ferrarisinin gaz pedalına yetişmekte zorlanıyordu. Öyle ki arabayı ilk aldığı zamanlarda pedala yetişmeye çalışırken dizini sakatladı ve bir süre takımından uzak kaldı.
İngiltere Federasyon Kupası maçında, Everton, Chelsea karşısında... Everton’da oynayan Richard Wright, maçtan önce ısınma hareketleri yaparken, kalenin ağzında yerde duran panoya takılıp düşüyor; ayak bileğini ciddi şekilde incittiği için maçta oynayamıyordu. İşin komik yanı, panoda futbolcuların kale ağzında ısınmamaları için uyarı yazısı vardı!
Amerikalı kaleci Kasey Keller, Ada’da oynadığı senelerde golf oyununa merak sarmıştı. Bir gün aceleyle golf sopalarını arabasının bagajından çıkarmaya çalışırken, sopanın yüzüne çarpması sonucu hastanelik oldu ve ön dişlerini kaybetti.
2004 senesinde, Servette takımının orta saha oyuncusu Paulo Diogo, attığı gol sonrası taraftarlarının bulunduğu tribüne koştu. Tel örgülere tırmanırken, evlilik yüzüğü tel örgülere takıldı ve parmağı koptu.
Brezilyalı forvet Ramalho, bir maç öncesi dişleriye ilgili bir sorun için doktordan ilaç aldı. Ancak ilacı içtikten sonra rahatsızlanan forvet hem maçta oynayamadı, hem de rakip takım taraftarları arasında alay konusu oldu. Zira ilaç sanıp içtiği, bildiğimiz fitilden başka bir şey değildi!
Wolves’un o dönemdeki golcüsü Robbie Keane, 1998 senesinde evinde televizyon seyrediyordu. Yattığı yerden televizyon kumandasına erişmeye çalışırken dizinden sakatlandı. Çekilen MR’ında kıkırdak bölgesinde hasar tespit edildi; uzun süre sahalardan uzak kaldı.
Arsenal’in defans oyuncusu Steve Morrow, 1993 senesinde oynanan Lig Kupası finalinde takımının attığı gol sonrası takım arkadaşı Tony Adams ile golün sevincini paylaşırken, takım arkadaşının üzerine sıçradı. Dengesini kaybeden Marrow düşerek köprücük kemiğini kırdı; uzun süre hastanede kaldı.
Arsenal’ın efsane futbolcusu Charlie George, çimenleri keserken çim kesme makinesine ayağını kaptırınca ayak parmağı koptu, futbolu bırakmak zorunda kaldı.
15 Şubat 2003 senesinde, İngiltere Federasyon Kupası maçında kendi evinde ilk devreyi yenik kapatan Manchester United’ın soyunma odası… Sir Alex Ferguson sinirden köpürmüş vaziyette, yerde duran kramponu tekmeliyor; havada uçan krampon, David Beckham’ın yüzüne isabet ediyordu. Sol gözünün üstüne dikiş atılan Beckham’la, Sir Alex’in arası bu olaydan sonra düzelmiyor ve bir süre sonra Beckham takımdan ayrılıyordu.
***
Velhasıl, futbol dediğimiz güzel oyunda sakatlanmak da var; sahalardan ayrı kalmak, hatta dünya kupalarını kaçırmak da... Malum, futbol erkek oyunu! Kora kor, dişe diş! Sonra, siyah-beyaz zamanlarda, tozlu arsalarda yaptığımız mahalle maçlarında büyük abilermizi hatırlatan o bilindik cümle: “Oğlum kız gibi oynamayın, girin rakibe biraz!”
Sakatlıklardan uzak bir sezon dileğiyle...