“Bir yengece, doğru yürümesini asla öğretemezsiniz.” (Aristophanes)
Yeni bir sezona her sene olduğu gibi yine hüsranla girdik, Allah hepimize sabır versin. Başkentin yüz yıllık takımı, Gabriel Garcia Marquez’in ünlü romanı “YÜZ YILLIK YALNIZLIK” romanını bize tekrar hatırlattı. Öncelikle şunu söyleyeyim ki, insanların ne siyasi görüşleri ne de kişilikleri ile ilgili olarak bir önyargım yok. Benim tek arzum ve isteğim Ankaragücü’nün başarılı olmasıdır ve bu yolda her kim vaatte bulunur ve iyi şeyler yaparsa onun yanında olurum. Ama yapılan yanlışları da yazmak durumundayız.
Şimdi deniliyor ki, “Bu kadar iyi transferleri hangi dönemde gördünüz? Nankörlük etmeyin! Efendim hangi dönemde bu kadar para harcandı? Her şeye muhalefet edip takımın üstüne oyun oynamayın!” Ayrıca, takıma alınan bütün yabancıların ülkelerinin ulusal takımlarında oynamaları da taraftara ilginç bir şekilde empoze ediliyor. Olaylara bakınca bunların tamamen laf oyunu ve demagoji olduğunu görmemek mümkün değil. Teo ve Meye’nin ulusal takım futbolcusu olmaları, bunların çok iyi futbolcu olduğunu gösterir mi? Siz bana İspanya’dan, İtalya’dan veya Almanya’dan ulusal takımda oynamayan 1. Lig futbolcusu getirin ben razıyım. Adama sormazlar mı; madem bu Teo ulusal takım futbolcusuydu da takım 2. yarı tel tel dökülürken sen bu adamı niye oyuna almadın? Bu kadar eksik varken bu adam oynamayacak da ne zaman oynayacak? Broggi, El Yasa, Koray, Dos Santos, Ceyhun, Vassel, Rothen şu anda milli takımda değiller ama bu takımda oynamazlar mıydı? Argoda bir deyim vardır; “Bırak bu işleri, fırçala dişleri!”
Sezonun ilk maçı ve Ankaragücüm, 19 Mayıs Stadında yalnızları oynuyor. Taraftarı yok, stajyer hocası tribünde bile yok, ideal kadrosu yok ve gerçek ruhu olan futbolcuları ya satılmış ya da gönderilmiş, yani takım da ortada yok, başkanı statta belki var ama mantalite olarak hiçbir yerde yok. Sayın başkan maç sonrası demecinde eksiklerimizi gördük demiş. Biz bu eksikleri iki ay önce gördük ve söyledik. Takımda sadece eksikler yok ki; ideal kadroda, konumunda oynaması gereken 5 adam yok. Yani zaten sahaya 5 eksikle çıkıyorsun ve maç sonrası eksiklerimizi gördük diyorsun. Takımlar yeni sezona girerken kadrolarını kurarlar; gerekli yerlere transfer yaparlar. Transferler tutar veya tutmaz. Sonuçta bu bir adaptasyon işidir. Ama sanırım dünyada ilk kez bir takım ligin ilk maçına stajyer bir hoca, kalede 2. lig takımının yedek kalecisi, stoperden sağ bek, sol açıktan sol bek ve orta saha adamından sağ açık tertibi ile çıkmıştır. Sezon sonu olsa sakatlık veya ceza nedeni ile mecburiyetten bu durum olabilir ama ilk maçta bu diziliş Guinness rekorlar kitabına girmeye aday bile olabilir. Her şeye rağmen çok kötü gitmeyen bir maçta, Rajnoch’u ve Sestak’ı oyundan alıp, sağ tarafa sağ açık oynayan ve defansif özelliği çok iyi olmayan Güven’i koyarak maçı Trabzonspor’a hediye etmeyi de sanırım bir tek Ümit Özat başarabilirdi.
Şimdi, yönetimden ve hocadan memnun olan arkadaşlarıma soruyorum?
Hocadan memnun musunuz? Ankaragücü’ne yakışıyor mu?
Bu takımın sol beki kim?
Bu takımın sağ beki kim?
Bu takımın sağ beki kim?
Bu takımın sol açığı ve sağ açığı kim?
Bu takıma 2. lig takımının yedek kalecisini yakıştırıyor musunuz?
Bu takım 100. yıla layık bir kadroya sahip mi?
Gönderilen Broggi, Ceyhun, El Yasa, Koray, Serkan, Rothen, Vassell, Dos Santos bugün oynasa sonuç nasıl olurdu?
Adem, Mehmet Çakır ve Teo bu takımda iş yapar mı?
Bu yönetimden memnun musunuz?
Eğer cevabınız “Evet” ise ben bir daha eleştiri getirmeyeceğim. Sayın başkanın dediği gibi 1–2 futbolcu alınarak bu açık kapanmaz. En az 6 futbolcu alınırsa ilk 8 için belki bir iddiamız olabilir. Biz Vittek, Sapara veya Sestak için belki çok iyi futbolcu diyerek kendimizi avutuyoruz ama unutmayın futbolu yıldızlar oynamaz. Böyle olsa Arjantin Dünya Kupasında şampiyon olurdu. Karabükspor’da Angelov ve Emenike’yi Sivasspor’da Ceyhun ve Zitu’yu Mesut Bakkal ile seyredin ve tekrar düşünün. Allah aşkına bizi kandırmayın artık! İmam kötü olursa cemaat hiçbir işe yaramaz! Ümit Özat ile bir yere varılamaz! Hele bugün Rajnoch’u alıp Güven’i sağ bek oynatarak maçı rakibe verince bunu bir kez daha anladım. Ayrıca bu kaleci ile çok gol yeriz. Üstüne gelen tüm topları sektirdi ki bunların ikisi de gol oldu.
Bu sene de küme düşme hesapları, taraftar hesaplaşmaları içinde sıkıntılı bir lig geçireceğiz. Bu kadro, bu hoca ve bu oyun anlayışı ile bırakın ilk 8’i ilk 15 bile başarıdır. Ligin ilk maçında sahaya 18 kişilik bir takım çıkaramamış, ideal tertibini daha kuramamış ve en kötüsü kombine biletleri bile piyasada olmayan bir takım nasıl ilk 5’e oynar. Siz beşinci haftaya 1 puan ile girdiğinizde kim kombine bilet alır? Kaldı ki bu gidişle ilk 5 haftada 1 puan bile zor görünüyor.
İşin özeti, okumayanlarınız varsa önce Gabriel Garcia Marquez’in “YÜZ YILLIK YALNIZLIK” kitabını okuyup, sonra Ankaragücü’nü seyretsin bu sezon. Ben daha önce okuduğum için anılarım tazelenecek bir kez daha. Umarım Ernest Hemingway’den “SİLAHLARA VEDA” ve “ÇANLAR KİMİN İÇİN ÇALIYOR” kitaplarını da okumak zorunda kalmayız!