“Boş bir çuvalın dik durması zordur.” (Benjamin Franklin)
Geçen sene sezon açılışını hatırlayanlar, bu seneki ilk buluşmada da çok farklı bir şey yaşamadı sanırım. O eski güzel yıllarda, yaşı bana yakın olanlar hatırlar, çok heyecanlı, güzel ve anlamlı açılışlarımız olurdu. Tribünler dolar, taraftar marşlar söyler, çoluk çocuk ellerindeki bayrakları sallar ve “GURURLUYUZ, GÜÇLÜYÜZ, ANKARAGÜÇLÜYÜZ” diye bağırırdı. Stadyumda adeta bir karnaval havası olurdu. Her yer sarı-lacivert renge bürünür; coşkulu tezahüratlar ile “BİR TANEM SÖYLE BAŞKENT, NE İSTERSEN İSTE BENDEN” marşı söylenirdi. Tribünlerde Ankaragücü konuşulurdu, futbolcular tanıtılırdı ve onların forma numaraları ezberlenmeye çalışılırdı. Küfür yoktu, hakaret yoktu, huzursuzluk yoktu.
Eskiyi bilenler TSYD maçlarını da hatırlarlar. Turnuvaya dört takım katılır; ikisi Ankaragücü ve Gençlerbirliği olurken, iki de Anadolu takımı iştirak ederdi. Bizim için neredeyse lig maçı kadar önemli olan bu maçlarda kupayı almak çok büyük bir keyifti. Çok kana kan, dişe diş maçlar oldu. Çok heyecanlı ve güzel maçlar izledik. Sonraları Ankaraspor lige çıktı ve onlar da bu turnuvaya katıldılar. Zaten bu andan itibaren de TSYD eski havasını kaybetti. Öyle bir duruma geldik ki, son TSYD maçı tek maç oynandı. Sönük ve beklentisi az bir maç olsa gerek ki, ne televizyon verdi ne de radyo… Hani diyorum ki İstanbul takımları olsa kaç kanal ihaleye girerdi acaba yayını almak için?
Özetle ne Ankaragücü’nün sezon açılışı diye bir olay kaldı ne de eski bildiğimiz TSYD maçları… Artık bıkkınlık veren bir turnuva ve sönük başlayan açılışlar var aklımızda. Geçen sene açılışımız tehditler, hakaretler ve yönetim anlamında büyük bir kaosla başlamıştı. Başkanı, futbolcusu, hocası ve taraftarı geleceği belli olmayan bir halde beklerken, bir de kavga dövüş ile tam anlamı ile neye uğradığımızı anlamadık. Geçen sezonu biz yaşanmamış kabul ettik. Hiçbir gerçek Ankaragüçlü güzel tek bir anı bile yaşayamadı koskoca bir sezonda… Bütün ümitlerimiz 100. yıl içinken, Gençlerbirliği maçında da tribünlerdeki ayrışmayı görünce yolun sonuna mı geliyoruz diye endişelendim. Bu, belki de büyük bir yangının ilk kıvılcımları ve tükenişin ilk habercisi olabilir.
Gelin, şimdi bir durum tespiti yapalım.
Daha lig başlamamış iken maraton ve gecekondu net bir şekilde birbirine cephe almış; Ankaragücü tezahüratından çok, tribün isimleri ön plana çıkarılmıştı. Destek amaçlı yapılması gereken tezahüratlar ise her tribünün değişik tezahüratı nedeniyle köstek olmaya başlamıştı. Maçın 16. dakikasında, bir taraftan Bursa, diğer taraftan Trabzon sesi geliyordu. Maç sonrası acil servisler yine yaralılarla doldu taştı; ama ilginç olan birbirini yaralayanların Ankaragüçlüler olmasıydı. Ankaragücü sesinin az çıktığı, herkesin ayrı ayrı bir şeyler bağırdığı, birbirini dövmek için maç çıkışının beklendiği, her kötülüğe gebe, tükenmiş bir taraftar kitlesiyle lige başlanıyordu.
Yönetime gelince; ne verdiği sözleri tutabilmiş, ne de taraftarların arasında bir köprü olabilmiş durumda… Ligin başlamasına beş gün kalmış ama hala kombine biletleri çıkartamamış; hangi tribüne kaç liradan satacağına karar verememiş; eksik mevkilere gerekli transferleri yapamamış ve Ankaragücü’nün başına yüz yıllık tarihinin en kötü hocasını getirmiş bir yönetim var. Tükenmiş bir yönetim…
Takımın başındaki stajyer hocamız zaten evlere şenlik durumda… Ben 35 yıldır takımı takip ederim ama bu kadar anlamsız, amaçsız ve başı sonu nerede belli olmayan demeçler veren başka hoca görmedim. Yine bu kadar dediklerinin zıddını yapan, bu kadar fazla ve çok konuşan bir hoca da görmedim. Takımı bir arabaya benzetip, taraftarın aptal olduğunu ima edebilecek söylemler ile bu sene Ümit Özat tam bir bomba oldu. “Geçen sezon en iyi defans yapan takımdık, bu taraftar bunu anlamaz!” diyerek bizi aptal yerine koyduğun yetmezmiş gibi ondan sonra o takımın defansını komple değiştireceksin. Şimdi bu takımda Serkan, El Yasa, Koray, Broggi, Geremi niye yok diye sormak lazım sayın hocamıza. Madem bu takımın defansı geçen sene çok iyi idi (ki bende bunu kabul ediyorum) neden bu defansı tamamı ile değiştirdin? Eğer gerçekten fantezi değilse tüm dünya spor sitelerinde Güven, MF(orta saha) ve RD(defansın sağı), Sapara da MF olarak adlandırılmışken, her ikisini de sol tarafa nasıl yerleştirir bir hoca? Ligin başlamasına beş gün var, takımda sol açık ve sol bek mevcut değil. Yani hoca daha lig başlamadan tükenmiş durumda…
Şu andaki görüntü ile taraftarı, yönetimi, hocası, takımı ve camiası ile bir tükeniş içindeyiz. Hiç kimse birbirini kandırmasın, takımda iyi transferlerin olması her şeyin güzel olacağı anlamına gelmez. Ben gidişat anlamında ümitsizim. Hoca yetersiz olduğu için gelecek beklemiyorum. Yönetim verdiği sözleri tutabilecek mi diye düşünüp kendimi kötü hayallere bırakıyorum. Aklıma Malatyaspor ve İstanbulspor’un ligden düştüğü kadrolar gelince ne Vittek, ne Sapara, ne o, ne bu, bana huzur vermiyor. Ben tribüne bakınca taraftarımı kaybetmişim; sahada oynayan takım Ankaragücü ruhunu kaybetmiş; kenarda oturan hoca zaten bize sempatik değil ve yönetim daha kombine biletleri bile çıkaramamış…
Kısacası her şey kötüye gidiyor ve herkes tükenmiş!