Uzaklardan...
İngiltere’nin güney batısında, Devon bölgesinde, Exe nehrinin yanı başında yer alan 120 bin nüfuslu tarihi Exeter şehrinin, 1904 senesinde kurulmuş takımıdır Exeter City FC...
Futbol tarihini yazan kitaplara göre, şehrin iki “fena rakip” takımı Exeter United ve St Sidwell's United, düşmanlığın iki kulübe de fayda sağlamayacağına inanarak o sene birleşmiş ve günümüze kadar gelmiştir. Maçlarını 8.830 kapasiteli St James’s Park Stadında oynayan kırmızı-beyazlı takım, geçtiğimiz sezon 24 takımlı “League One”ı (üçüncü lig) 18. sırada tamamlamıştır. Ada futbolunun en üst liginde hiç mücadele etmemiş olan “The Grecians”, 1914 senesinde çıktığı Güney Amerika turunda Brezilya Milli Takımının ilk maç yaptığı kulüp olarak bilinir.
2007 senesinin Mayıs ayında, kulübün yakın geçmişte finansal direktörlüğünü yapmış iki isim, John Russel ve Mike Lewis, transferlerde yolsuzluk yaptıkları gerekçesiyle hapse mahkûm olurlar. O tarihlerde kulüp, borç batağında, alt kümelerde hayatta kalma savaşı vermektedir. Kulübe kimsenin sahip çıkmaması üzerine, yüzlerce taraftar “Exeter City Supporters Trust Vakfı”nı kurarlar. Vakfa üye olan her taraftar, kulübe en az 500 Sterlin (yaklaşık 1200 TL) yardım yapacağının garantisini verir.
Ancak kulübün ihtiyacı olan paranın bir bölümü, 2005 senesinin Ocak ayında “Federasyon Kupası” maçında Manchester United ile eşleşmesi sonucu karşılanır. Maçı deplasmanda oynayan Exeter 0-0’lık beraberlikle tur şansını kendi evinde oynayacağı ikinci maça bırakırken, 70.000 taraftarın izlediği bu maçtan kasasına 653.511 Sterlin girer. İkinci maçını evinde oynayan Exeter City, o maçı 2–0 kaybetse de, yayıncı kuruluştan aldığı para ve gişe hâsılatı borçlarının büyük bölümünü ödemesine yetmiştir.
2004 senesinde 100. yılını kutlayan kulüp, Mayıs ayında Brezilya Milli Takımı ile oynadıkları dostluk maçında tribünlerini bir kez daha doldurur. Brezilya’nın 1–0 kazandığı maçta, Güney Amerika takımı tam kadro sahada yer almıştır.
Günümüzde taraftar kulübü olarak bilinen Exeter City, “Supporters Trust” adı altında ve tamamen bağımsız olan bir oluşum tarafından yönetilmekte ve üç bine yakın üye tarafından desteklenmektedir. Kurmuş oldukları internet sitesinde (http://www.ecfcst.org.uk/) üyelik bedelini senede 24 Sterlin olarak açıklayan kulübün üyeliği tüm taraftarlarına açıktır. Çocuk ve 18 yaş altı taraftarlarına sezonluk bilet fiyatında hatırı sayılır indirim (100 Sterlin) uygulayan kulübün, ortalama sezonluk bileti 320 Sterlin civarındadır ve üç bine yakın kombine biletli taraftarı vardır. Ayrıca aileler için taraftarlarına kombine bilet imkânı sağlayan kulübün, bir yetişkin ve 14 yaş altı bir çocuk için toplam kombine bedeli 375 Sterlin’dir.
***
Exeter City’den çok uzaklarda, güzel ve yalnız ülkemin bu sene yüzüncü yılını kutlayacak Başkent takımında...
Yakın geçmişte, sarı-lacivertlilerin taraftar derneklerinin birinin bir açıklamasında okumuştum; aynen aktarıyorum:
“Otoparkla ilgili konuya gelince, böyle bir şeyin muhakkak olması gerekmektedir. Ekonomik özgürlüğüne kavuşan insanlar Ankaragücü geleceğini, sosyal işleri daha fazla düşünmeye başlayacak, bir nevi tribünler çirkinlikten uzak hal alacak, konu ne olursa olsun altında rant ve onun çıkardığı patırtı ortamından herkes kurtulacaktır Bu Ankaragücü tribünleri hayrınadır, yoksa kaos asla bitmeyecektir. Ankaragücü için çok şeyler yapacağına inandığımız insanlarların her türlü desteğini, adam gibi olmak kaydıyla kabul ederiz...”
Nicedir maç günleri stad dışında el altından satılan onca kombine bilet kesmemiş olacak ki; güzel ve yalnız ülkemin asırlık çınarının büyük taraftar derneklerinden birinin kulüp yönetiminden talebi “Otopark” olmuştur! Adam gibi olmak kaydıyla! Şimdilik!
Sadece yukardaki açıklama bile ülkemde son dönemlerde ortaya çıkmış taraftarlık tablosunun hazin fotoğrafıdır: Otopark karşılığı takıma ve yönetime destek!
Görünen o ki, ülkem futbolunun giderek değişen taraftar profilinde pek yakında rant ve beklentiden başka bir şey kalmayacak. Her taraftar grubu, kulüp tarafından beslenerek “ekonomik özgürlüğüne kavuşmuşlar ordusu” haline gelecek. Otopark, çay bahçesi, arsa karşılığında taraftarlık… Her şeyin kötüye gittiği yazık bir düzende taraftarlık da nasibini fazlasıyla alacak...
Başarının zenginlikle, taraftarlığın parayla ölçüldüğü dibine kadar ranta bulanmış bir düzende taraftar mı istiyorsun? Verdiğin para kadar!
***
Oysa bir şehri tribünden sevmektir taraftarlık, 120 bin nüfuslu küçük bir şehrin alt liglerde tutunmaya çalışan takımını ayakta tutabilmek için bir araya gelenlerin ders alınası hikâyesidir bazen. Adı ne fark eder ki! Exeter, Manchester veya Ankara...
Bazen soğuk bir kış günü, külüstür bir otobüsün arka koltuğunda, cebinde sadece maç bileti parasıyla takımının peşinden koşmaktır taraftarlık. Lapa lapa yağan kar altında tribünlerde senin gibilerle tezahürat yapmak, şarkı söylemektir kimselere aldırmadan; öylesine başın dik, öylesine eyvallahsız... Yağmur altında ıslanırken, son dakika kaçan o gole hayıflanmaktır.
Son maçta küme düşmüş takımının ardından tribünlerde küçük bir çocuğun döktüğü gözyaşıdır bazen. Günün herhangi bir saatinde, diline takılan o beter şarkının sana hatırlattıklarıdır. Nicedir duvarında asılı eski bir takım posterine bakarken, eskiyi özlemektir. Bir simidi bölüştüğün arkadaşınla o en son golün keyfini çıkartmaktır.
Çokları için ummak ve beklemekle geçen bir ömürde eyvallahsızlıktır. Amatör kümede bile olsan, “asla yalnız yürümemektir” taraftarlık. Tıpkı o müthiş tezahüratta olduğu gibi. Hayallerin sarsılsa da, alt üst olsa da, rüzgârda, yağmurda yürümeye devam etmektir. Başın dik, yüreğinde umutla. Güce, güçlüye, para-pula tamah etmeden, kimselere boyun eğmeden… Cebindeki son kuruşu deplasman otobüsünde harcayıp, eve nasıl döneceğinin hesaplarını yapmaktır inceden.
En büyük sevda, renklere karşı duyulandır karşılıksız, beklentisiz... Çünkü o sevda en büyük dernekten bile daha uzun sürer!
Ben taraftarlığı, takım sevdasını böyle gördüm, böyle bildim. Tüm dernek meselelerinden, otopark, arsa, çay bahçesi pazarlıklarından çok önce...