Klasspor - Selim Eren - Ankaragücü mü? Ankaranın gücü mü? yazısı

Site İçi Arama


ANKARAGÜCÜ MÜ? ANKARANIN GÜCÜ MÜ?

6645 Okunma


“Bir ülkede kişilerin gölgeleri kendi boylarından daha uzunsa bilin ki o ülkede karanlık yakındır.” (Çin Atasözü)

Sevmek insanı insan yapan yüce bir duygudur. Belki de hayatın ve yaşamamızın en büyük nedenlerindendir. Sevmek, sevilmeyi de yanında taşır. Seversiniz ve sevilirsiniz. Sevdikleriniz için fedakârlık yaparsınız, sevilirsiniz ve size yapılan özveriler sizi mutlu kılar. Çok çeşitli sevgi vardır. Kimi karşılıklı olur, kimi platonik… Kimi mutlu biter, kimi mutsuz… Ama gerçek sevginin temeli menfaat beklemeden karşılıksız olmasıdır. Sevgi oluştuğu zaman güzellik, çirkinlik, para-pul, şan-şöhret veya bir karşılık beklemez. O sevgi ile önce içinizde bir parıltı olur; sonra heyecan başlar; sonra yaşama sevinciniz artar ve hayatınıza anlam gelir.

Yaradanı seversiniz minnet duygunuzdan… Sonra kendinizi seversiniz ki bu sağlıklı bir birey olmanız için önemlidir; çünkü kendini sevmeyen kimseyi sevemez. Âşık olursunuz, yavuklunuzu seversiniz. Her gördüğünüzde kalbiniz çarpar. Aşkınızı içinizde taşırsınız çoğu zaman söyleyemezsiniz. Sevdiğiniz size dünyanın en güzel insanı gelir, çirkin bile olsa… Çoğu zaman hiçbir karşılık beklemeden menfaatsiz seversiniz. Parasıymış, puluymuş, kariyeriymiş, başarısıymış düşünmezsiniz bile. Tek düşünceniz kavuşmaktır, sevgiyi sevilme ile pekiştirmektir. Evlenirsiniz eşinizi seversiniz; hayat arkadaşınızdır, dert ortağınızdır. Sevgi üretmektir; o yüzden çocuk yaparsınız, çocuğunuzu seversiniz; çünkü o sizin parçanızdır. Çocuğunuza tüm enerjinizi verirsiniz; ona hayatı anlatırsınız. Eşinizle de çocuğunuzla da arada ufak tefek kırgınlıklar olur ama siz bir ailesinizdir. Ailenizi seversiniz, toplumun en küçük kurumu olan o yüce kurumu… Dostlarınızı seversiniz; onlar da sırdaşınızdır, kötü günde... Dostlarınızın kimisi çocukluktan, kimisi okuldan, kimisi mahalleden, kimisi şehrinizden, kimisi meslekten, kimisi işyerinizdendir. İşinizi seversiniz; ekmek paranızı kazandığınız ve hayatınızın büyük zamanınızı geçirdiğiniz yerdir. Doğayı, hayvanları, çevreyi, yaşamayı, sporu seversiniz. Ki bunlar rutin hayatınızın sıkıcılığını giderir, size yaşadığınızı hissettirir.

Yaşadığınız şehri seversiniz; o şehir sizin toprak ananızdır. Sizi barındıran, besleyen, büyüten yerdir. Şehirdaşlarınızı seversiniz; ortak paylaşımlarınız vardır çünkü onlarla… O şehrin sinemalarını, kafelerini, parklarını seversiniz. Ve şehrinizin takımlarını seversiniz. O takımlar sizin yüz yıllık sembolünüzdür. Ankaragücü’nü seversiniz Ankaralı iseniz… Çünkü dedeniz de babanız da o takımı sevmiş ve oğlunuz da sevecektir.

Biz Ankaragücü’nü sevenlerdeniz. Ben beş yaşımdan beri seviyorum. İlk gördüğümde tutuldum rengine. Tribününü sevdim. Rengini sevdim. Muhteşem taraftarını, ruhlu futbolcularını, özverili başkanlarını ve hocalarını, o muhteşem camiayı sevdim. Yağmur oldu, kar oldu, buz oldu, cehennem sıcağı oldu, deplasman oldu, kavga oldu; yılmadım yine sevdim. Hiç bir başarı, menfaat beklemeden sevdim. Ankaragücü üzerinden tek bir kuruş para kazanmadım ama işimden, bazen eşimden çok sevdim. İşime gidemedim bazen, eşimden ayrıldım ama sevgim azalmadı. Şampiyonluk, kupa falan beklemeden sevdim. Dostlarım oldu; belki de en iyi dostlarım hayatta… Niye daha önce tanışmadık diye üzüldüm. Adilleri, Nazmileri, Sadıkları tünelden bir kaplan edası ile sahaya çıkarken gördüm ve “GURURLUYUZ GÜÇLÜYÜZ ANKARAGÜÇLÜYÜZ!” diye bağırırken çok defa ağlayarak tempo tuttum. O zaman Sol Kapalıyı, Sağ Kapalıyı, Gecekonduyu, Maratonu ve Saatliyi çok sevdim. Herkes de birbirini çok sevmişti. Sözün özü, gerçek sevgiyi buldum Ankaragücü’nde.

Ankaragücü taraftarı, tribünü, camiası, yaptırımı ile büyük camiadır. Adı gibi güçlü bir camiadır. Yüz yıllık yıkılmayan çınardır. Bu gücünü ne başkanından, ne hocasından, ne futbolcusundan, ne de sevgisi gerçek olmayan bazı taraftarlarından alır. Ankaragücü sevgisi ve büyüklüğü onun için canını verecek yüz binleri bulan gerçek taraftarı ile olmuştur ve öyle de devam edecektir. Bu sevgiyi ve büyüklüğü göremeyen birçok takım şimdi alt liglerde bulunmaktadır. O yüzden biz bu büyüklüğümüzü kimseye harcatmayız; bu çınarı kimseye devirtmeyiz! Biz buna ant içtik. Biz Ankaragücü’nü seviyoruz!

Şimdi soruyorum:

Ey yönetim ve başkan! Sizden şampiyonluk ve kupa sözü istemememize rağmen bunları bize vaat ederek gelip verdiğiniz sözleri niye tutmazsınız? Ligin başlamasına bir hafta kalmasına rağmen transferlerle ilgili tek açıklamanız niye yoktur? Takımın ilk 11’i hala belli değilken nasıl rahat uyursunuz? Madem bunları yapmayacaktınız o zaman takımın başına geçmeniz hangi amacı gütmektedir?

Ey Ümit Özat! Geçen sene takımın başında her şeyi biliyor ve takımı yönetiyorken, 100. yıl çok önemli ve şampiyonluğa oynayacak kadro kuracağız derken ne oldu da hedefimiz ilk 10 oldu? Neden transfer yapamayacağız, 100. yılı abarttınız diye demeçler verirsin? Başkanla olan dostluğuna dayanarak bu takımı bir aile şirketi gibi yönetirken için hiç sızlamıyor mu? Bu takımın en hırslı futbolcularını niye sattın? Sattıysan yerine niye adam almadın? Aydın ve Ediz’i gönderdikten sonra niye geri çağırdın? İnanmadığın bir takımın başına gelerek üç yıllık bir sözleşmeye nasıl imza attın? Vicdanın sızlamadı mı? Soruyorum şimdi, bu sene amacın yoksa hangi amaca hizmet takımın başındasın?

Ey taraftar grupları ve liderleri! (Burada hiç bir guruba ait olmadığımı söylemeliyim). Yıllarca yan yana, kol kola mücadele verirken; takım için, bir Ankaragüçlü için canımızı verirken, şimdi ne oldu da bizim tribünden değil, yok onun adamı, yok bunun adamı diyerek takımı böler ve kendi tribünlerinizi Ankaragücü’nün üstünde tutarsınız? Maçlarda niye Ankaragücü yerine kendi tribününüzün adını daha çok bağırırısınız? Kalbinizde Ankaragücü sevgisi varsa başka kardeşinize yapılanı nasıl görmezden gelir, hatta kendiniz ona şiddet uygularsınız? Sessiz Ankaragüçlü dediğimiz, maça korkudan gelemeyen çoluk çocuk, kadın, beyefendi kişilerin maça gelmesi için niye bir oluşum içine girmezsiniz? Diyelim ki kırgınlık oldu, niye tekrar bir araya gelip barışmazsınız? Burada önemli olan sizin tribünleriniz mi, yoksa Ankaragücü sevgisi mi? Bilmez misiniz ki eğer siz, biz olmazsak Ankaragücü de olmaz? Eğer amaç Ankaragücü değil ise niye tribünlerdesiniz, niye tribün liderisiniz? Amacınız nedir?

Şimdi herkes elini kalbine koysun ve cevap versin. Biz karşılıksız, gönülden ve başarı, menfaat beklemeden Ankaragücü’nü seviyoruz. Peki, siz Ankaragücü’nü mü, yoksa Ankara’nın gücünü mü seviyorsunuz?

Facebook Yorumları
Facebook üzerinden yorum var.
Site Yorumları
YORUM YAZ
Adınız:
Yorum:
Okuyucularımızın görüşleri bizim için çok önemlidir.
İçinde küfür, hakaret, tehdit, aşağılama bulunmayan; aynı bilgisayardan farklı isimler ile yazılmayan tüm yorumlar yöneticilerimizin onayından geçtikten sonra en kısa sürede yayınlanacaktır.
SELİM EREN



Yazarın Diğer Yazıları