Klasspor - Ziya Adnan - Mesele "Schuster" Değildir Yeğen... yazısı

Site İçi Arama


MESELE "SCHUSTER" DEĞİLDİR YEĞEN...

3262 Okunma


Bilir misiniz, kuruluşu 1892 senesinin Mart ayına uzanan Liverpool kulübünde, günümüze kadar sadece 18 teknik direktör görev yapmıştır. 1896–1915 seneleri arasında, Tom Watson tam 19 sezon takımın teknik direktörlüğünü yapmış; ilerleyen zamanlarda, 1959 senesinden 1974’e kadar 783 maçta takımın başında sahaya çıkan Bill Shankly onu takip etmiştir. O senenin Ağustos ayında görevi devralan Bob Paisley, takımdan ayrıldığı 1983 senesine kadar 19 kupa kazanarak kulüp tarihinin  en başarılı teknik adamı ünvanını elinde bulundurur.



Ada futbol tarihinin en başarılı takımı, geçtiğimiz günlerde İspanyol teknik adam Rafa Benitez ile yollarını ayırmış, 2004 senesinden beri süregelen beraberlik noktalanırken, takım yeni teknik direktör arayışı içersindedir. Benitez döneminde Liverpool iki kez “Şampiyonlar Ligi” finali oynamış olsa da, kulübün Amerikalı sahipleri ile İspanyol’un yıldızı bir türlü  barışmamıştır.



Neticede, Premier Ligin kuruluşundan bu yana hiç şampiyon olamamış takımın başına kim gelirse gelsin, 118 senede sadece 19. teknik direktörü olarak kulüp tarihinin sayfalarına yazılacaktır.


***


Ve Beşiktaş…


Türk’ün Türk’e tanımıyla ülke futbolunun “üç büyük takımı”ndan biri... Kuruluşu 1903 senesine dayanan kulüp, 2004 senesinden beri başkanlık koltuğunda oturan 1964 doğumlu işadamı Yıldırım Demirören yönetiminde, son altı senede altı teknik direktörle çalıştı.



İspanyol Vicente Del Bosque’den, Fransız Jean Tigana’ya, Ertuğrul Sağlam’dan, Mustafa Denizli’ye... Ancak Avrupa’nın üç futbol ülkesinden hocalar kalıcı olamadılar iyah beyazlı takımda. Her gelen gideni arattı. Her giden, soluğu mahkeme kapılarında aldı. Her transfer sezonunda ortaya çıkan fotoğraf, aslında futbol kulüplerimizin yönetilişinin aynasıydı.


Henüz başkan olduğu zamanlarda, takımın teknik direktörü olarak açıkladığı Lothar Matthaus’dan vazgeçip, Vicente Del Bosque ile anlaşan, sonrasında mahkemelik olan ve tazminat davasını kazanan İspanyol teknik direktöre 8,5 milyon Euro ödeme yaptı İstanbul takımı. 1999–2003 seneleri arasında Real Madrid’i çalıştırmış Del Bosque, Beşiktaş’a toplam maliyeti 10 milyon Euro’yu geçerken ancak bir sezon görev yapabildi. Her kovulan teknik direktör sonrası hatırı sayılır tazminatlar ödedi siyah beyazlı kulüp. Takımdan gönderilen Vicente Del Bosque ise Temmuz 2008’den beri İspanya Milli Takımının başında... Neticede bir sezon için 10 milyon Euro ödemek zorunda kaldığı futbol adamıyla yaşanan macerada, siyah beyazlı kulüp yabana atılmayacak zarara uğradı. Muhtemel bir futbol kulübü değil de, bir holding olsaydı çoktan kapısına kilit vurulurdu.



Takımdan ayrılan hocalardan Ertuğrul Sağlam, Beşiktaş’a göre çok daha küçük bütçeye sahip olmasına rağmen, Bursaspor’da şampiyonluk yaşadı. Sezon öncesinde görevde kalması için bin bir çabayla ikna edilen Mustafa Denizli ise bu beş yılda takımın başındaki beşinci teknik adam… Sonra o da tarih oldu. 2004′de yapılan seçimler sonrası, siyah beyazlı kulübün başkanlığını devralan Demirören döneminde 60’ın üzerinde futbolcu transfer edildi ve bu futbolculara 100  milyon Euro’ya yakın bonsveris bedeli ödendi. Sadece Filip Holosko, Rodrigo Tabata ve İsmail Köybaşına ödenen bonservis ücretleri 20 milyon Euro’ya yakındı. Transfer edilen futbolcuların çoğundan verim alamayan kulüp, kısa sürede bu oyuncuların büyük bölümü ile yollarını ayırdı.



2008–2009 sezonunda Mustafa Denizli ile şampiyonluk yaşayan takımın başında, şimdi 22 Aralık 1959 doğumlu Alman Bernd Schuster var. Son sezonlarda yaşanan teknik direktor kıyımında en çok zararı gören kim oldu sizce ve kaç hafta dayanır


Schuster yedi tepeli şehrimizde?




Bu arada, geçtiğimiz günlerde onca borca rağmen bir “dünya yıldızını!” daha kadrosuna kattı Beşiktaş. Ricardo Andrade Quaresma... Oysa dünya futbolunun neredeyse tüm yıldızları vuvuzelalar eşliğinde Güney Afrika’da boy göstermekteydi.


Ama kendisini orada göremedik. 2008–2009 sezonunda İnter’de ancak 24 maç oynamış, 2009 senesinde Chelsea’ye kiralanmış, Londra takımında ancak dört maç oynamış Portekizli kanat oyuncusuna Avrupa’nın hiçbir takımından alamayacağı parayı saydı Beşiktaş. Önümüzdeki sezon takımın Şampiyonlar Liginde oynayamayacak olduğunu bile bile...



Ve bir transfer sezonunda daha başkanına borçlandı siyah beyazlı kulüp. Hem de gırtlağına kadar... Hikâyenin ana fikri budur aslında. Yakın geçmişte borcunun 222 milyon Lira olduğu açıklanan kulüpte, başkan Demirören 66 milyon Lira ile alacaklıların başını çekiyordu. Bu düzende teknik direktörleri yaka paça göndermek kolay olurdu elbet…


***


Geçenlerde Kenan Başaran’ın Birgün’de ki yazısında okumuştum;“Beşiktaşlı olmak kalbe zarardır. Demirören’in başında bulunduğu Beşiktaş ise daha katmerli zarardır...” diyordu.


Kendi yüreği yandığı için kendi penceresinden gördüğünü yazmıştı yazar. Oysa yalnız Beşiktaş için değil, neredeyse tüm takımlarımız için geçerliydi o cümle. İçinden Beşiktaş kelimesini ve başkanının adını çıkarıp, kendi takımınızın ve başkanının adını yazsanız, sizin futbola dair acınızı anlatırdı.


İnanmayan, kır saçlı adamın elinde 12 sene perişanları oynamış Başkent takımının taraftarlarına sormalıdır bu soruyu. Onun karanlık döneminde kimler geldi kimler geçti kulübün kapısından! Hoş, yeni gelen de ondan farklı değildi aslında. Nicedir,


egoları futbol bilgilerinden katmer katmer büyük işadamlarının elinde erimektedir Türk futbolu. Nicedir, başkanlar futbolun önüne geçmektedir. Kimi zaman zengin bir babanın oğluna aldığı “Championship Manager” oyununu hatırlatır, kimi zaman şişkin


egoları, kimi zaman da yitirilmiş zamanları… Belki bu yüzden, günümüzde Beşiktaş denilince aklınıza “Baba Hakkı” değil, Yıldırım Demirören gelir. Ne hazin!



Oysa 20 Eylül 2004 senesinde, aramızdan ayrılan Brian Clough’un, başkan ve teknik direktör ilişkisini özetleyen cümlesi, Beşiktaş’ın ve hatta istikrarsızlığın kader olduğu Türk futbolunun reçetesidir. "If a chairman sacks a manager that he initially appointed, then he should go as well."


“Eğer bir başkan göreve kendisinin getirdiği teknik adamı kovuyorsa, kendisi de gitmelidir.” Velhasıl, siyah beyazlı takıma gönül vermişlere söylenecek sözüm şu olur: “Mesele Schuster değildir yeğen; mesele ...”



Facebook Yorumları
Facebook üzerinden yorum var.
Site Yorumları
YORUM YAZ
Adınız:
Yorum:
Okuyucularımızın görüşleri bizim için çok önemlidir.
İçinde küfür, hakaret, tehdit, aşağılama bulunmayan; aynı bilgisayardan farklı isimler ile yazılmayan tüm yorumlar yöneticilerimizin onayından geçtikten sonra en kısa sürede yayınlanacaktır.