Adı, her ne kadar orta yaş kuşağının altındakiler için pek bir şey ifade etmeyecek olsa da, o hocaların hocasıydı. Onun konuştuğu futbol ortamlarında, diğerleri susardı. Öğrencilerinin arasında Fatih Terim, Şenol Güneş, Mustafa Denizli gibi Türk futbolunda isim yapmış teknik adamlar vardı. Ömrünün 35 senesini ülkemizde geçirmiş, bir dönem Milli takımı da çalıştırmıştı.
1996 senesinde, Partizan Belgrad takımını Avrupa Şampiyon kulüpler kupasında finale taşıdı. Öncesinde Eskişehirspor (1967-1971), Fenerbahçe (1966-1967), Beşiktaş (1972-1974), Bursaspor (1974-1975) takımlarında görev yaptı. Türk futbolunda en uzun süre antrenörlük yapmış yabancı teknik direktör ünvanı ona aittir. Eskişehirspor’u çalıştırdığı dönemde, Türk futbolunda Anadolu devrimini başlatmış, Kırmızı Şimşek’ler onun döneminde Avrupa kupalarında fırtına gbi esmiştir.
Bu yazı, Sırbistan’ın Voyvodina özerk bölgesinin başkenti Novisad’da bir hastanede, yüksek tansiyona bağlı beyin kanaması nedeniyle, 21 Haziran 2008 tarihinde, 84 yaşında hayata gözlerini yuman efsane teknik direktörün anısına;
Bu satırlar, artık aramızda olmayan hocamıza;
Abdullah Gegiç;
1924 Yugoslavya Yenipazar doğumlu futbol profesörü. FC Wien, OFK Beograd, Sarajevo takımlarında futbol oynadı. Yugoslav Ümit, B ve A Milli takımlarında görev yaptı. Köln spor akademisini bitirdi. Ayni üniversitede yüksek lisans ve doktora yaptı. 1979 senesinde Türk vatandaşlığına geçti ve bir süre Milli takımı da çalıştırdı. 1967 senesinde, Fenerbahçe'yi bırakıp Eskişehirspor’a gidişini şu cümlelerde özetlemişti,
"Dünyanın en güzel kentlerinden biri olan Istanbul'u ve Fenerbahçe gibi büyük bir takımı bırakıp Eskişehirspor'a geldim. Çünkü Eskişehirspor'da dokuz tane üniversite öğrencisi var. Futbol zekâ ile oynanır, futbol matematik gibidir. Haliyle bu güzel oyunu da en güzel tahsilli insanlar oynar."
Eskişehirspor’da bulunduğu dönemde, Es-Es ler futbolumuza yeni bir soluk getirdi, renk kattı. Onun dönemimde, Kırmızı Şimşekler Sevilla’yı Kupa Galipleri kupasında yenerek, bir İspanyol takımını eleme başarısı gösteren ilk Türk takımı olarak tarihe geçti. 1968-69 sezonunda, onun önderliginde Es Es ler, Galatasaray ile girdiği şampiyonluk yarışını son haftalarda rakibine kaptırdı, ikincilik ile yetinmek zorunda kaldı.
O, Türk futbolunun mihenk taşlarından biriydi…
Toprağın bol, mekanın cennet olsun hocam. Keşke aramızda olup, o çok sevdiğin Kırmızı Beyazlı takımın, Avrupa şampiyonasında son dört takım arasına kaldığını görebilseydin.
Ve keşke görebilseydin, Es-Es lerin yeniden futbolumuza dönüşünü…
Türk futbolu sana minnetardır.
Huzur içinde yat…
***
Ve tam okuduğunuz satırları yazarken, Ankara’dan yürek yakan bir vefat haberi daha geldi. Çocukluk yıllarımın unutulmaz kalecisi Baskın Soysal, uzun süredir tedavi gördüğü hastalığa yenik düşmüş ve 67 yaşında aramızdan ayrılmıştı. Hacettepe, ve Ankaragücünde forma giyen 1941 Lüleburgaz doğumlu sarışın dev, döneminin önemli kalecilerinden biriydi. 1970-71 sezonunda kalesinde en az gol gören kaleci olarak tarihe geçti. Ankaragücü’nün 1971-72 sezonunda Türkiye Kupası’nı ilk kez Ankara’ya getirişinde kaleyi yine o korumuştu.. Ankaragücü’nün 8 kişiyle İstanbul’da Fenerbahçe’yi yendiği kupa maçında kalede o vardı. Sekiz yıl Ankaragücü’nde forma giydi. Bir dönem Vefa’nın da kalesini korudu. Futbolu bıraktıktan sonra bir süre kaleci antrenörlüğü yaptı. Sonrasında Bodrum’a yerleşti.
Geçtimiz günlerde aramızdan ayrıldı Baskın Soysal. Ölüm haberi sevenlerinin yüreğini yaktı. Çok sevdiği Ankaragücü’nün Tandoğan’da ki tesislerinde düzenlenen törenden sonra, vasiyet ettiği gibi, son on senesini geçirdiği Bodrum Gündoğan’da toprağa verildi.
Huzur içinde yat çocukluk yıllarımın efsane kalecisi, son yolculuğuna uğurlayamadığm için bağışla, melekler yoldaşın, mekanın cennet olsun…
***
Şimdi her ölüm haberinde biraz daha eksiliyor siyah beyaz yılların yıldızları. Her kayan futbol yıldızında, eskiye özlem biraz daha büyüyor. Takvimlere bakarken değil, ölüm haberlerini duyunca yaşlanıyor insan. Boş çerçeveler birer ikişer dolarken, bir zamanlar yeşil sahalarımızda parlamış futbol yıldızları sessiz sedasız kayıp giderken aramızdan, onlardan geriye, hatıralar, saramış solmuş fotoğraflar kalıyor baktıkça içimizi acıtan.
Eskiyi bilenlerin yürekleri, her ebedi ayrılık haberinde biraz daha fazla sızlıyor, kör bir bıçak saplanıyor yüreklere, gidenlerin acısı içimize akıyor.
Ve her ayrılık sonrasında biraz daha eksiliyoruz...
Ziya Adnan