Açıklamalardan önceki süre içerisinde özellikle Galatasaray camiası içerisinde dolaşan ve bu sene için değil ama uzun vadede Türk Telekom ile Galatasaray arasında ciddi bir işbirliğine gidileceği yönündeki haberler, hala Telekom severlerin hafızalarında taze. Bir basketbolseverin, bir taraftarın bu sene boyunca "acaba sene sonunda ne olacak?" sorularını kendisine sormadan edemeyeceği kesin. Bu sene birleşmenin gerçekleşmemesinin sebebini "zaman darlığı"nda aramak da akıllara gelmiyor değil. Hem ne bekliyorduk ki "nezaketen görüştük" gibi komik bir cümle kuran Doaney çıkıp "birleşme için görüşmelere başladık. ama bu seneye yetişmedi. önümüzdeki sene için ise projemizi görüşmeye devam edeceğiz. ama Ankaralılar bizi bir sene daha idare etsinler, hiçbir şey yokmuş gibi maçlarımıza gelsinler" mi diyecekti?
Bu sene Ankaralıların, Türk Telekom'a destek konusunda ne tür bir yol seçecekleri benim için olduğu kadar, herkes için de bir soru işareti.Sanırım Ankaralılar ve ben kafalarımızı 3 şekilde netleştirebiliriz.
Birinci yol aslında biraz Polyanacılık gibi geliyor ama olasılıklar arasında tutmakta fayda var. Doaney'nin yaptığı açıklama, Galatasaray camiasında olumsuz bir hava estirdi. Çünkü gerçekten de kullandığı dil, sanki İstanbul takımını "başarılı Telekom kadro ve organizasyonunu kısa yoldan ele geçirmeye çalışan" ve bunun için neredeyse yalvaran bir camia durumuna sokuyor. Bu durum, burnu İstanbul medyası tarafından ve kendi aralarındaki "büyük takım" pohpohlamasından dolayı havada olan taraftarlar ve "Galatasaray Lisesi" geleneğinden gelen camia üyeleri için kolay yenilir yutulur cinsten bir sorun değil. Olası bir ikinci denemede bu rahatsızlıkların ortaya çıakrılacağını bekleyebiliriz. Fakat yine de bu tür meselelerin tamamen "duygusal" olduğunu akılda bulundurmak ve çeşitli maddi çıkarlar uğruna, ne tür geleneklerin ve lafların yutulduğunu unutmamak gerekir.
İkinci yolumuz ise biraz Türk Telekom'a bağlı. Nedir bu? Telekom'un Ankara'ya yapacağı kalıcı yatırımlar gibi mesela.. Yani en basitinden ama en gereklisinden Atatürk Spor Salonu'nun Telekom'ca sahiplenilmesi ve baştan aşağı yenilenmesi gibi.. Ya da yapılması planlanan yeni salon konusunda somut adımları şimdiden atmaya başlaması.. Yoksa sadece iyi transferler yaparak sezona iddialı girmek, kafalardaki soru işaretlerini ortadan kaldırmayacaktır. Çünkü ne kadar kolay oyuncu değişimi yapılabildiğini, Ülker-Fenerbahçe birleşmesinde hepimiz gördük. Bu yüzden daha kalıcı, daha somut yatırımları görmek belki bir nebze Ankaralı'nın kafasını netleştirmeye yardımcı olur.
Ve son olarak.. Belki daha uzun vadeli bir proje bu ama bence en önemlisi ve faydalısı.. Avrupa kulüplerine baktığımızda bu tür şirketlerin doğrudan liglerde bulunmadığını, yerine, Benetton Treviso, Air Avellino, Montespachi Siena gibi, şehirlere sponsor olduklarını görüyoruz. Yani aslolan, şirketler değil, şehir takımları. Sponsorlar dönemin şartlarına göre değişebiliyorlar. Ankara için de örnek modelin bu olması gerekiyor. Yani örneğin "Ankara Basket" adında bir basketbol kulübü kurulmalı ve eğer Türk Telekom istiyorsa bu takıma sponsor olmalıdır. Takımın adı da "Türk Telekom AnkaraBasket" olmalıdır. 2 yıllık, 3 yıllık sözleşmeler yapılır, sözleşme biter, yerine yeni sponsor bulunur ya da devam edilir Telekom ile. Ve bu değişim normal karşılanır. Ankara'da varolan Ankaragücü, Gençlerbirliği gibi köklü camiaların bu işi, yönetimsel aksaklık ve demodeliklerinden dolayı başaramayacaklarını düşündüğüm için yeni ve tamamen Ankara'yı temsil edecek bir kulüpten bahsediyorum. Fakat ne yazık ki bu tür bir proje Ankara için çok uzak görünüyor. Bu konuyu ilerleyen zamanlarda daha detaylı şekilde inceleyebilirim.
Sonuç olarak ne Türk Telekom takımı için ne de taraftarlar için kolay ve rahat bir sene olacak önümüzdeki sezon. Yine de iplerin Telekom yönetiminde olduğunu, eğer gerçekten yaptıkları açıklamalarda samimilerse, yapacakları kalıcı ve somut yatırımlarla bunu Ankara'ya ispatlamaları gerektiğini söylemek gerekiyor.