Türkiye’deki futbolseverler, bütün hafta boyunca nefeslerini tuttu; heyecanla bu maçı bekledi. O kadar çok şey konuşuldu ki, herkes mücadelesi ve temposu yüksek, kaliteli ve dişe diş bir maç bekliyordu. Bir tarafta Bursaspor’la olan tribün kardeşliği, diğer tarafta şike söylentileri nedeniyle maçın tansiyon katsayısı zaten yükselmişken bir de Sayın Ayhan Atalay’ın açıklamaları iyice tuzu biberi oldu olayın. Öyle bir hale geldi ki, yensen şike, yenilsen şike söylentisinden kurtulmak söz konusu olmayacak duruma düştü Ankaragücü. Her sonuçta dedikodu bitmeyecekti. Bursaspor mu teşvik verdi? Fenerbahçe’ye maçı sattı mı? Takım halinde değil de tek tek futbolcu mu bağlandı? İşte bu söylentilerin ardı arkası hala kesilmedi. Ama kendi adıma ben Sayın Atalay’ın temelsiz açıklamalarını ve ortamı germesini son derece yakışıksız buldum. Ankaragücü’nün başında böyle yöneticilerin olmasından da açıkçası çok mutsuzum. Eğer doğruluk payı varsa çıkar, belgeleri ile gösterir ve olay adalete yansır. Ama bir gün öyle bir gün böyle konuşursan hem kendine hem de yüz yıllık kulübe gölge düşürmüş olursun.
Maça gelince; bence maç öncesinden başlamak gerekli diye düşünüyorum. Ortam aynen şu şekilde: Herkesin başka bir beklentisinin olduğu bir maç… Söylentiler dorukta… Futbolcularda ağır bir yük var ama o yükü taşıması gereken futbolcular her nedense bu maç öncesi para alamadıkları için idmana çıkmıyor… Yine her şeyi iyi yaptığını söyleyen yönetim futbolcuların paralarını verememiş… Taraftarlarda, Gecekondu tribününün bu maça kadar süregelen sıkıntısı maç biletlerinin 50 lira olması nedeni ile doruğa tırmanmış ve bir kırgınlık net olarak ifade edilmekte… Bu şartlar altında bir maç başlayacaktı ve bence bu sonuç Türkiye için bir kırılma noktası olacaktı. Ankaragücü sadece Bursasporlu kardeşlerini şampiyon yapmayacaktı; Türkiye’nin 100 yıllık makus tarihini değiştirip Anadolu’dan bir takımın daha şampiyon olmasının önünü açarak Türk futbolunda bir milat yapacaktı.
Böyle bir ortamda, maç öncesi değerlendirmelerimde Ankaragücü’nde Vittek’in yokluğunda gol yollarında etkisiz olacağını yazmış ve orta saha mücadelesi içinde geçen ama hata yapanın kaybedeceği az gollü bir maç olur diye yazmıştım. Ankaragücü maça hemen hemen bu şekilde başladı. Oyunun kontrolünü gol yiyene kadar Fenerbahçe’ye vermedi. Duran toptan yenilen ucuz golde hem defans hem kaleci hatalıydı. İkinci yarı başlar başlamaz yenilen golde topa vuran forvetten çok kalecinin katkısı daha fazla olunca umutlar biraz daha tükendi. Nihayetinde 40 metreye yakın ve çok da kurtarılamayacak bir topun gol olmasıyla maç 3–0 bitti. Dönüp geride kalan maçlara bakınca insan donup kalıyor. Bu maça kadar 9 gol yiyen takım bu maçta 3 gol birden yiyor. Diğer 3 gol de Galatasaray maçında hatalı olarak yenilmişti. Yani her nedense İstanbul takımlarıyla oynanan maçlarda defans ve kaleci kayıp. Bu maçta sadece Vittek’in yokluğunu mazeret göstermek çok yanlış olur. Takım olarak son derece isteksiz ve mücadele gücünden yoksun, silik bir oyun ortaya koyduk. Pozisyon bile bulamadan maçı bitirdik.PPozisyon bile vermeden 3 gol yiyerek başka bir rekora da imza attık. Ne yazık ki Serkan da en kötü performansını bu maç da sergiledi. Umuyorum ve öyle tahmin ediyorum ki bu sadece Serkan’ın talihsiz bir günüdür ve maçın stresini kaldıramamıştır.
Artık bir an önce yeniden yapılanmaya başlanmalı ve bir an önce iskelet kurulmalıdır. Bu maçta da görüldüğü gibi forvet ve santrfor sıkıntısı öne çıktı. Vittek’in yanına mutlaka bir santrfor ve bunlara da alternatif olarak iyi bir yedek alınmalıdır. İlhan Parlak ve Mehmet Çakır bence bu takımda yetersiz kalıyor. Eğer çok kaliteli birileri alınmayacaksa bu iki yer için Cangele ve Makukula çok uygun diye düşünüyorum.
Sonuç olarak Ankaragücü bu maçta puan alamayarak sadece prestij kaybetmemiş; Türk futbolunun kaderini değiştirme fırsatını da elinden kaçırmıştır. Ankaragücü-Fenerbahçe maçı Türk futbolu için bir kırılma noktasıydı ve Ankaragücü bu şansı kullanamamıştır.