Beşiktaş maçındaki güzel oyuna yakın bir anlayış ile başladı maça Ankaragücü.
Orta sahada topa sahip olmak, ayağa pas yapmak, forvet elemanlarına nokta paslar atarak karşı kalede tehlike yaratmak, hepsi gerçekten Eskişehirspor defansını çok yıprattı; bir de stoperin hatası gelince golü buldu. Kendine olan güveni iyiden iyiye artınca, takım daha rahat top çevirmeye başladı ve tabii Vittek’in inanılmaz hırsı ve gücü ile de kimsenin çok da beklemediği 3-0 gibi bir sonuç ilk yarım saate damgasını vurdu. Ankaragücü ikinci yarıda da skoru koruyarak geri kalan maçlarını prestij maçlarına dönüştürmüş oldu.
Genel olarak bakıldığında ilginç bir istatistik ortaya çıkıyor. Ankaragücü ilk 8 takım ile yaptığı maçlarda Bursaspor’dan 1 puan, Galatasaray’dan 3 puan (3-0), Beşiktaş’tan 1 puan, Kayseri spor’dan 3 puan(3-0), Eskişehirspor ve Gaziantep spor’dan 4‘er puan (3-1 ve 3-0’lık skorlar), İBB ‘den 2 puan (ki herkesin çok zorlandığı bir takım) almış; İstanbul’daki Fenerbahçe maçında ise son dakikada golü sayılmamış ve maç 2-3 bitmiş. Öte yandan alt sıradaki takımlarla yapılan maçlarda Diyarbakırspor ve Manisaspor ile 2 maç da berabere bitmiş; Kasımpaşa ile içeride berabere kalınmış deplasmanda ise acı bir yenilgi alınmış; keza Sivasspor’dan Baki Mercimek imzalı bir 2-3’lük mağlubiyet alınmış. Bir tek Denizlispor 87. dakikada atılan gol ile zar zor yenilmiş. Yani ortaya çıkan sonuç çok ilginç… Ligin tepesinde oynayan takımlara karşı daha iyi futbol oynanmış ve daha iyi sonuçlar alınmış. İlk 8 takım ve Ankaraspor maçları ile alınan puan 26… İşte bu da zaten motive olamamaktan ve sanırım futbolcuların maç seçme özelliğinden kaynaklanıyor. Hep anlattığımız gibi bu sene Ankaragücü ruhu yeni futbolculara iyi anlatılamamıştır.
Eskişehir maçının taraftar için önemi anlatılmış olsa gerek ki takım her zamankinden daha agresif ve inançlı bir şekilde başladı maça. Vassel’in yokluğunda tek santrfor oynaması da belki Vittek’i devleştirdi sahada. Arkasında Sapara bence çok iyi bir tercih idi. Sadece her zamanki gibi orta sahada Mehmet Çakır aksadı. Defans kurgusunda ise haftalardır söylediğimiz, hatta yalvardığımız değişiklik yapılınca neredeyse eksiksiz bir oyun oynandı. Gerçekten bu takımda Broggi sol bek için vazgeçilmezdir. Artık sanırım solda başka biri ile maça çıkmazlar. Dün bir arı gibi hem ileri hem geri giderek, hücumda da defansta da eksiksiz oynadı ve galibiyete Vittek (bu takımda mutlaka kalmalı) ile beraber imza atan futbolcu oldu. Geremi’nin daha çok öne çıkarılması da ayrıca hücum zenginliğini arttırdı. İki bek görevlerini yapınca göbekteki Rayjnoch da rahat ve güzel bir oyun oynadı. Dediğim gibi bir tek sağ kanatta Mehmet Çakır aksadı.
Taraftar inandığında, futbolcusu hem inanıp hem Ankaragücü ruhunu sahaya yansıttığında, teknik ekip ideal kurguyu saha sürdüğünde ve yönetim statta yerini alıp iyi işler yapmaya devam ettiğinde, yani kısacası taşlar yerine oturduğunda hem göze hoş gelen futbol hem de başarı olacaktır. Bu takım taraftarı ve mazisi ile her şeyi yapabilecek güçtedir. O yüzden lütfen taşları yerli yerine koyunuz ve bu inşaatı gökdelen haline getiriniz.